| Konu: | Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 03.07.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; selamlarımı sunarak sözlerime başlıyorum.
Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine konuşuyoruz. Torba kanun niteliğindeki bu teklifle Tapu Kanunu, İmar Kanunu, Kat Mülkiyeti Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile orman ve hazine arazileriyle ilgili 6292 sayılı Kanun olmak üzere toplam 8 kanunda değişiklik yapılmak istenmektedir.
Yürürlüğe girerse sonuçları itibarıyla toplumun hayatını doğrudan etkileyecek böyle önemli bir teklifin yasalaşmadan önce sağlıklı bir istişare sürecinden geçtiğini söylemek mümkün değildir. Teknik kısımlarının yoğun olması dolayısıyla sağlıklı istişare için kamuoyu gündemine makul süre önce gelmesi, konuyla ilgili meslek odaları, üniversite çevreleri ve sivil toplum kuruluşları tarafından yeterli ölçüde tartışılması elbette daha doğru olurdu. Toplumu ikna etmenin yolu da aslında budur.
Bu teklifin Komisyonda görüşülme süreci de son derece eksik olmuştur. Doğrusu, acele edilmesinin sebebini anlamakta zorlanıyorum. Acaba kaybedilen belediyelerle ilgili bir kötü niyet mi vardır, yoksa acil işlem yapılması gereken kupon araziler mi vardır? Komisyonu oluşturan bazı iktidar milletvekilleri ile toplantıya katılan ilgili Bakanlık bürokratları, getirilen teklifin bırakın cümlesine, noktasına ve virgülüne bile dokundurmamak için her şeyi yaptılar, sadece kendilerinin verdiği bazı önergeleri yine kendileri kabul ettiler.
Biz teklifin tümüne karşı olmadığımızı belirttik. Getirilen teklifle yapılması gereken bazı değişiklikleri makul gördüğümüzü, ancak ileride yaşanacak sorunların bugünden düzeltilmesinin de doğru olacağını belirtiyoruz. Bu konuda inat ediyorlar ama bir müddet sonra yeniden değişiklik teklifiyle gelecekler. Kanun yapmada bile ciddiyet kalmadı. Onun için sık sık torba kanunlara her şeyi doldurarak geliyorlar.
Ayrıca, tali komisyon olan Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun devre dışı bırakılmasını da doğru bulmuyoruz. Tapu, kadastro, arazi ve arsaların kullanımı, imarı, alım satımı, şehirleşme ve kentsel dönüşüm gibi pek çok teknik işlemlerde yeniliklerin getiriliyor olması dolayısıyla basında da konunun uzman kişiler tarafından tartışılması, kamuoyunun aydınlatılması gerekirdi. Ama ne acıdır ki, Türk basınında, uzun süredir talimatla ve sadece iktidarın izin verdiği konularda ve iktidarın izin verdiği kişilerce ve sadece iktidarı öven tartışmalar yapılabilmektedir. Arada sırada televizyon programlarına çıkmasına izin verilen muhalif görünümlü kişilerin pek çoğu da kontrollü konuşabilmektedir. Toplumun ihtiyaç duyduğu konularda gerçeğe dayalı, aydınlatıcı konuşmalara tahammül edemeyen, izin vermeyen anlayış böyle devam edemez. Herkes görecek, çok yakında yandaş medyanın dışında uyanma başlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkenin her yöresinden teklifle ilgili beklentilerini ileten vatandaşlarımıza tercüman olmak, isteklerini Genel Kurula sunmak bize verilen bir görevdir. Öncelikle, getirilen her yasa teklifinde olduğu gibi, burada da kimlere kazanç sağlanacak? Talan ve soygun yapmak için yasaya sokuşturulmuş cümleler, maddeler var mıdır? En çok bundan endişe ediliyor. Vatandaş haksız da sayılmaz çünkü bu iktidarın yaptığı işlerin pek çoğu şaibelidir. Özel okul ve özel hastanelere peşkeş çekilecek yerler mi hazırlanmaktadır? Devlet, eğitim ve sağlığı tamamen özelleştirmek niyetinde midir? Bu konuda Komisyonda da tartışmalar oldu fakat değişen bir şey olmadı. "Kentsel dönüşüm" denilen ucube yasa kapsamında binlerce mağdurun isyanını ve şüphelerini görmezden gelemeyiz. Suça konu olan yerlerin ve bu yerlerdeki şirket ve şahısların kötü niyetlerine, paravan firmalar vasıtasıyla esas firmaların suistimallerine fırsat verilmemesi talep edilmektedir. Kamu ortaklık payı alanlar için getirilen değişikliklerle bu alanlarda mülkiyeti vatandaşa ait olan parsellerde uygulamaların çok uzatılarak vatandaşların mağdur olmasına yol açılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifi kapsamına alınması mümkün görülen bir başka mağdur kesimin haklarını da Genel Kurulda sizlerin vicdanına sunuyorum. Bu konuda dün konuşan bazı arkadaşlar oldu. Konu, 5 bin civarında Millî Emlak Genel Müdürlüğü personelini ilgilendirmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığı personeli için kurum içi uzmanlığın önünü açan düzenleme yapılmasına rağmen, bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bağlı bulunduğu bakanlıktan ayrılarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanan Millî Emlak Genel Müdürlüğü kadrolarında bulunan personelin uğradığı haksızlığı gidermek, zaruret hâline gelmiştir. Oluşan haksızlığı gidermek, eşit işe eşit ücret ödenmesinin yolunu açacak düzenlemeyi yapmak için bu konuda vereceğimiz önergeye destek verilmesini talep ediyor ve bu sayede adaletin sağlanacağını düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Çıkan sonuca etki eden sebepleri uzun uzun anlatmayacağım ancak şunu söylemeliyim: Yalan, iftira, tehdit ve hakaret üzerine kurulu çirkin sözler ve asık suratlar karşısında güler yüz, doğru söz, yumuşak tavır ve cesaret kazanmıştır. Yalanlardan birini söylemeden geçemeyeceğim. Yıllarca yağmalanan, soyulan İstanbul Büyükşehir Belediyesinin durumunu biz Sayıştay raporlarından öğrendik. Aynı Sayıştaya "Böyle rapor yayımlamadık." diye açıklama yaptırdılar. İşte, o Sayıştay raporlarının ön sayfası burada. Bu ayıbı Türk milleti yutmadı, tepki çok arttı. Seçim listelerinde olup İstanbul'da bulunamayan birçok seçmenin Artvin'den, Hatay'dan, Ardahan'dan, Sivas'tan, Muğla'dan, Edirne'den ve hatta Kanada'dan, Fransa'dan sadece oy kullanmak için geldiklerini bizzat gördüm. Bu bir uyanışın göstergesidir. Ziya Gökalp'in dediği gibi "Uyanan millet bir daha uyumaz." Biraz gecikse de AKP Hükûmeti için beklenen gidişat zaten böyleydi çünkü umutlar tükenmek, toplum çökmek üzereydi, Türk milleti bunu hak etmiyordu. Onun için, uyanış muhteşem oldu. Bakın, İbni Haldun önemli eseri Mukaddime'de ne diyor: Devletlerin son dönemi sefahatin, şehvetin ve hırsların egemen olduğu, çöküntünün başladığı zaman dilimidir. Çöküşün belirtileri de şunlardır: Toplumda dayanışmanın yok olması, üretimin zayıflaması, fiyatların ve vergilerin artması, liyakatin yok olması, adaletsizliğin ve kayırmacılığın artması, umutların kırılması, güvensizliğin ve karamsarlığın hâkim olması ve göçün hızlanması hem de yurt dışına göçün hızlanması.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bitmek üzere, mümkünse...
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın Sayın Milletvekili.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, çok şükür, Türk milleti tam zamanında, olup bitenleri fark etmiş ve üzerine düşen görevi hakkıyla yapmıştır, İstanbul sonuçları bunu göstermektedir. Seçim sonuçlarının analizini yapmaya elbette fırsat buldukça devam edeceğiz. Şu kadarını söyleyeyim ki: Artık, yüz yıl sonra, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran felsefeye uygun olarak derlenip toparlanma zamanı gelmiştir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, İYİ PARTİ üzerine düşeni mutlaka yapacaktır, Türkiye Cumhuriyeti devleti kurucu iradeye geri dönecek, temelleri üzerine oturacaktır.
Saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)