GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girişinin 1'inci yılının yasama faaliyetleri açısından değerlendirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:2
Birleşim:98
Tarih:04.07.2019

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girişinin 1'inci yılını özellikle yasama faaliyetleri açısından değerlendirmek istiyorum.

Bu yasama döneminde yasama faaliyeti bu Meclis tarafından ve bir de paralel faaliyet olarak saray tarafından yürütüldü. Bu çerçevede biz burada 38 yasa çıkardık; 13'ü torba, 11'i uluslararası sözleşmeler, 14'ü de kanun olmak üzere. Cumhurbaşkanı 41 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkardı. Toplam sayı olarak, yasaların toplam maddesi 669, Cumhurbaşkanının kararname madde sayısı 1.915 yani 3 misli daha fazla yasama çalışması yapılmış oldu sarayda. İkisi arasındaki başlıca fark şudur anayasal açıdan: Buradaki yasaların kaynağını daha çok, bakanlıklarda, bürokraside ve sarayda hazırlanan kanun teklifleri oluşturdu ancak hemen belirteyim ki: Mecliste 200 yasama uzmanı bulunmaktadır, vekil üyelerin dörtte 1'i de hukukçudur, dolayısıyla aslında yasama teklifleri burada hazırlanabilir Anayasa'ya aykırılığın önlenmesi için; birincisi bu.

İkincisi: Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine gelince, üç özellikle tanımlanabilir bunlar. Birincisi: Gerekçesizdir. Hukuk devletinde hiçbir resmî işlem gerekçesiz yapılamaz; yasama olsun, yargı olsun, idari işlemler olsun hepsi gerekçelidir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanının hiçbir işleminde, düzenleyici anlamda 1.915 maddede gerekçe bulunmamaktadır. Bu hem Anayasa'ya hem de hukukun genel ilkelerine aykırıdır. İkinci özellik ise: Anayasal yetki çerçevesi dışında kullanılmaktadır, "Düzenlenemez, çıkarılamaz." denilen alanlarda sürekli Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmaktadır. Bunun tipik örneği Anayasa madde 128'dir; "Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hususlar yasayla düzenlenir." deniyor -açık yasa kaydı- fakat genellikle Cumhurbaşkanlığı kararnameleri tarafından düzenleniyor. Son özellik ise: Torba kararnameler çıkarılmaya başlandı artık. 41 sayılı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi; bu da tabii ki Anayasa'ya aykırıdır.

Şimdi, peki, acaba bu Anayasa'ya aykırılıklar nasıl giderilebilir? Burada tabii ki Cumhurbaşkanının anayasal statüsüyle çelişen konumuna bakmak gerekir. Anayasa'ya baktığımız zaman Anayasa maddeleri Cumhurbaşkanını tarafsızlık statüsüne yerleştirmiş bulunuyor. Anayasa madde 103, madde 104, madde 148, madde 6, madde 7, madde 9, madde 11, madde 2. Bütün bunları birlikte okuduğumuz zaman Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı tarafsız bir konumdadır, statüdedir. Gelin görün ki Cumhurbaşkanı parti başkanı seçilmiştir. İşte, esas çelişki parti genel başkanlığı ile Anayasa'nın amir hükümleri arasındaki çelişkidir. Bu nedenle gerek bu Anayasa'ya aykırı paralel yasama durumunu giderebilmek gerekse Anayasa'nın diğer amir hükümlerine asgari saygı adına Cumhurbaşkanının parti genel başkanlığından çekilmesi gerekiyor. Bu, Anayasa'nın amir hükümlerinin bir doğal sonucu olsa gerek. Fakat tabii ki sadece Cumhurbaşkanının parti genel başkanlığından çekilmesi yeterli değildir, esasen olağanüstü ortam ve koşullarda hazırlanmış olan Anayasa, yürürlüğe konulmuş olan Anayasa değişikliğinin de ele alınması gerekir. Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Adalet ve Anayasa Komisyonu üyeleri olarak getirilmek istenen, yapılmak istenen adalet reformuna ilişkin olumlu görüşlerimizi basın toplantısıyla kamuoyuna duyurduk, paylaştık. Ortak komisyon kuralım, uzlaşarak bu çalışmayı yapalım biçimindeki somut önerilerimizi sunduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Benzer çalışmayı Anayasa için yürütebiliriz çünkü bilindiği gibi Osmanlı'dan cumhuriyete uzanan anayasal ve siyasal birikimler, başta hükûmetin kaldırılması olduğu üzere, olağanüstü dönemde yapılan Anayasa değişikliğiyle gerçekleştirildi. Oysa şimdi olağan dönemdeyiz ve bu mirasımıza doğru devam etmek için gerekli çalışmaları yapabiliriz, bu birikim bizde var. Olağanüstü hâl Anayasa'sını olağan hâl Anayasa'sına dönüştürmek durumundayız. Bu konuda zaman zaman "Tartıştırmayız." biçiminde sözler söyleniyor, oysa bunun meşru zeminini Sayın Devlet Bahçeli sağlamaktadır. Sayın Bahçeli 5 Eylül 2018 günlü konuşmasında şöyle diyor: "Eğer büyükşehir belediyelerini alamazsak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tartışmalı hâle gelir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum izninizle.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - İşte tam da Sayın Bahçeli'nin söylediği gibi bizim şu anda yaptığımız o meşru tartışma zeminini canlandırmaktır. Ama o söz söylenmemiş olsaydı bile, "Hayır biz tartıştırmayız." demek esasen "Biz olağanüstü hâl, sıkıyönetim ortamı, hatta savaş hâlinden daha sıkı bir rejimi uygulamak istiyoruz." demektir. Bu nedenle, biz tartışalım. Tartışmaktan korkmayın. Evet, olağanüstü hâlde Anayasa değişikliği yapmak belki bir korkunun ürünüydü ama olağan hâldeysek tartışmaktan korkmayalım. Mirasımıza, ulusal kazanımlarımıza yaraşır, anayasal denge ve denetim düzeneğini öngören bir Anayasa değişikliği için ortak adım atalım, ortak komisyonlar, gruplar oluşturalım ve cumhuriyetin 100'üncü yılına, insan haklarına dayanan, demokratik bir anayasayla ilerleyelim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)