GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:98
Tarih:04.07.2019

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

6222 sayılı Yasa'nın, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun teklifi üzerinde, kanun teklifini veren 48 milletvekilinden birisi olarak görüşlerimi arz edeceğim.

Öncelikle, sporda şiddet hikâyesi futbolun beşiği olan İngiltere'de başlıyor. 29 Mayıs 1985, Juventus-Liverpool maçı, Heysel faciası; 39 kişi ölüyor, 600 kişi yaralanıyor. 15 Nisan 1989, Hillsborough faciası, Liverpool-Notthingham Forest maçı; 96 taraftar ezilerek ölüyor. Ardından diğer Avrupa ülkelerindeki olaylar... Bizde, 28/4/2004 tarihinde 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun çıkarılıyor Meclisimiz tarafından, bu ilk kanun. Ardından, 2011 yılında sporda şiddetle alakalı bir araştırma komisyonu kuruluyor. Oranın raporuna göre de 31/3/2011 tarihinde 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa çıkıyor.

Yasanın uygulanmasında bazı sorunlar olduğu ortaya çıkıyor. Bu yasanın getirilmesiyle alakalı "Niye şimdi bu zamanı seçtiniz?" diye ifadeler var. Bakın, 2017 yılı Mayıs ayı, Türkiye Kupası finali, Eskişehir, Konyaspor-Başakşehirspor maçı; taraftarlar sahaya iniyor, güvenlik kuvvetleri oraya müdahale etmekte zorlanıyorlar. Ardından, bir hafta sonra Antalya'da Eskişehirspor-Göztepe maçı; o müsabakaya giden taraftar kafilesinden bazı örnekler, o gecenin final maçından: Evet, taraftar otobüsünde giderken, görüyorsunuz, pompalı tüfek, satır, maytap vesaire vesaire... Bakıyorsunuz, silah... Taraftar kitlesinin, -gene Göztepe-Eskişehir- üzerinde... Bakın, resimleri burada.

Şimdi, yasada "spor alanı" tanımının değiştirilmesiyle ilgili ifadeler kullanılıyor. Taraftar kitlesi deplasmana giderken ilin il spor güvenlik kurulu tarafından hangi kafilenin gideceği, bunların plakaları belirleniyor. Bakın, diyorlar ki: "Yolda giderken herhangi birisi de çevrilir." Hayır. Taraftar kafilesi belli. Hangi müsabaka, hangi otobüsler, nereden kalkacak, bunlar biliniyor İstanbul'daki Emniyet tarafından. Geçeceği güzergâh üzerindeki yerlere bilgi veriliyor fakat bu taraftarlar İstanbul'da aranırken hiçbir şey yok. Yolda arkadaşlarını arıyorlar, gerekli malzemeleri temin edecek kişileri, arada hatta o ilde. Geliyor kafile, X şehrine geldi, kafileyi arıyorlar, bir şey yok veya bunları buluyorlar, gördüğümüz şeyleri. Yol üzerinde, işte taraftar kitlesinde..., Bizim hiç hoş görmediğimiz yasaklı maddelerden tutun pek çok şeyi kullanarak geliyor.

Şimdi, bu kitle müsabakaya giderken çevreye nasıl bir zarar verebilir, ne yapabilir? Aşırı alkol almış, hap kullanmış, uyuşturucu kullanmış vesaire. E, bunları tespit etmek gerekiyor, Türk Ceza Kanunu'na göre işlem yapılıyor ama 6222 sayılı Yasa'ya göre işlem yapılmıyor. Yani bu taraftar, beş saat tutulsa sonra müsabakaya gitme hakkına sahip, müsabakaya girme hakkı var, seyirden men yasağı yok. Dolayısıyla bu anlamda o tanımlamalar yapılıyor.

Hepimiz görüyoruz, bir X maçından Y maçına doğru taraftar gidiyor. İstanbul'da görüyoruz, İETT otobüslerine, 25 tane İETT otobüsüne taraftarlar biniyor bir yerden bir yere giderken. İETT otobüslerinin camlarını, çerçevelerini görüyorsunuz. Yol üzerindeki taraftarın, müsabakaya gitmeyen vatandaşların da karşılaştıkları durumları görüyoruz, esnafın karşılaştığı durumları görüyoruz. Dolayısıyla, bunları, bu taraftar grubumuzu, onları, bu işin başındaki kişileri tespit etmemiz lazım çünkü herkesi korumamız lazım. Bizim için müsabakaya giden, oraya giden 1 seyirci bile çok önemli.

Şimdi, diyorlar ki: "E-bilet" E-bilet çıktığı zaman, Passolig'le beraber seyirci sayısı 10.500, ilk etapta 6.500'e düşüyor, sonra, en son, 2018-2019 sezonunun rakamı 13.953, Süper Lig ortalaması bu. Neden? Çünkü ben, artık, ailemle beraber gidiyorum, yanımdaki kişinin kim olduğunu biliyorum, orada oturan kim, biliyorum; ne yaptığını biliyorsunuz, çocuklar geliyor, tribünlerin ne kadar renkli olduğunu görüyorsunuz. Dolayısıyla bu amaçla o "spor alanı"nın tanımı düzenleniyor. Türkiye Futbol Federasyonunun, Gençlik ve Spor Bakanlığının, kulüplerimizin -aynı fikirdeyim- bu taraftar gruplarıyla temas kurarak onları eğitmeleri lazım, onlarla görüşmeleri lazım -ben Bakanken bu konuda çalışmalar yaptım- taraftar gruplarına bunları anlatmaları lazım. Çünkü artık, bir taraftar grubu giderken bunları yaparsa müsabakaya giremez, çevresine zarar verir. Yolda dinlenme tesisinde duran bir vatandaşın üzerinde "X" şehrinin forması var diye o taraftar grubu tarafından darbedilmesine Türk Ceza Kanunu'na göre ceza var ama 6222'ye göre ceza yok yani müsabakaya girmeye devam ediyor.

Sonra, biyometrikle ilgili sorunlar... Biyometrik tanımlamasının gelmesindeki amacımız şu: Ben ceza alıyorum, benim Passolig'im donduruluyor, maça gidemiyorum; çok basit, internete giriyorsunuz, başka birinin kimlik bilgileriyle beraber kendi resminizi koyuyorsunuz, yeni bir Passolig üretiyorsunuz. Bu müsabakaya aynı kişi giriyor, devam ediyor ve o kitleye, o kulüp başkanına, o yöneticiye, o taraftara hakaretlerini etmeye devam ediyor, küfürlerini etmeye devam ediyor. Biz bunları duymak istemiyoruz, biz futbolun güzel yanlarını konuşmak istiyoruz.

"Kişilere endeksli." Bakın, ben Bakan olduktan bir ay sonra Samsun'daki Süper Kupa Finali'nde, Konyaspor-Beşiktaş müsabakasında yaşanan olaylar; sahaya atılan kelebek bıçağından tutun pek çok şey, sahaya inen taraftarlar. Biz bu tabloları görmek istemiyoruz. O yüzden, eğitim, doğru, Futbol Federasyonuyla beraber taraftarlarımızı kontrol edelim ama bu işi meslek hâline getirmiş kitleler de var. Onlar daha önceleri kulüp başkanlarını tehdit ediyorlardı, bilet istiyorlardı, "Bize bilet vermek zorundasınız." diyorlardı; taraftarı, sporcuyu tehdit ediyorlardı, sporcudan avanta alıyorlardı. Bunlar yaşanan gerçekler. Bunları niye söylemiyoruz? Kitle bu. İngiltere bunları yaşadı. Bakın, diyoruz ki biz böyle olaylarla karşı karşıya gelmeyelim. Diyor ki: "Devlet buna baskı yapıyor." Hayır, bakın, herkes huzurlu bir şekilde müsabakayı izlesin; tezahüratın ne olduğu, şiddet tanımının, tehdit tanımının ne olduğu belli zaten. Onları değerlendirmek...

Sosyal medya... Sosyal medyada atılan -Adalet Komisyonunda da söyledim- "tweet"te "Kan istiyoruz, vahşet istiyoruz..." nokta noktanın nokta diyor. Ne diyeyim şimdi? Bu ne? Bunu atan adama, çağıran adama, kitleleri karıştıran adama ne diyeceğiz; ne diyeceğiz bunlara? Ama doğru vatandaşı, müsabakaya gitmek isteyen vatandaşı, huzurlu bir şekilde müsabaka izlemek isteyen vatandaşı korumayacak mıyız? Dopingde de bir esas vardır: Temiz atleti, temiz sporcuyu koruyacaksın, 1 kişi dahi olsa, korumak zorundasın. Onun için bu kitleleri... Tabii ki buna temas edelim, bunların hepsi bizim vatandaşımız, bizim çocuklarımız ama bu işi meslek hâline getirmiş, bu iş üzerinden rant elde eden kişileri, provoke eden tarafları da ayırmamız lazım, ayırmak zorundayız.

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu... 2011'de Sporda Şiddet Yasası çıkıyor; evet, o zaman Kişisel Verilerin Korunması Kanunu yok, 2016'da çıkıyor. Biz, buradaki teklifte bu maddeyi de dercettik, burada var, verilerin nasıl korunacağı var, maddesi belli. Dolayısıyla bizim bunları sağlamamız lazım.

Peki, futbolun marka değeri... Özür dilerim, ben bir (X) holdingin patronuyum, reklam verdim. Peki, bıçaklanmış, yakılmış veya yerde sürüklenmiş bir taraftarı, bir kişiyi görmek ister miyim; böyle bir tablonun içerisinde, formada veya tribünde ben logomu görmek ister miyim? Ben niye para vereyim, niye markamın böyle bir topluluk içerisinde yer almasını sağlayayım? E, futbolun değerini artıracaksak, marka değerini artıracaksak böyle önlemleri almamız gerekiyor. Herkesi korumamız lazım, futbolun marka değerini artırmamız lazım. Bu, çok önemli. Bunlar bize Kulüpler Birliğinden gelen talepler. Bir de diyorlar ki... Biz tarafların hepsiyle bir araya geldik. Kulüpler Birliğiyle 5 defa bir araya geldim. Futbol Federasyonuyla 3 defa bir araya geldik. Bu sürecin bir kısmında Sayın Bakanım da yer aldı; benden önce, daha önce de kendisi çalışma yaptı. Bakın, bütün bunlar taraflarla görüşüldü, Basketbol Federasyonuyla görüşüldü, Adalet Komisyonundaki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Başkanım, rica ediyorum...

BAŞKAN - Süreye dikkat ediyorsunuz Sayın Bakan.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Erdoğan Bakanımın üç dakika alacağı var; o yüzden, Bakanımın o süresini ilave istiyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hayhay, feda olsun.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Peki, bu şirketin sahibi niye reklamını koysun oraya? Marka değeri çok önemli, bizim bunun değerini artırmamız lazım. Peki, ne yapacağız? İşte, diyorlar ki "Falancayla ilgili sloganlar atıldı." Ya, arkadaş, ben şunu söyleyeyim: Daha önce yasa çıkarılırken, biz bu çalışmaları yaparken, bu yasa çıktığında ilgili şahıslar neredeydi? Beylikdüzü Belediyi Başkanıydı ya, daha önce de iş adamıydı, meclis üyesiydi; kusura bakmayın. Bununla alakası yok; bu, kitleleri hareket ettiren bir şey. Dolayısıyla, bizim burada yapmamız gereken, bu marka değerini korumak.

Şimdi, bazı eleştiriler oldu, onlarla ilgili de şunu söyleyeyim: Futbolun marka değerini artıracağız. Ya, bakın, şu anda beIN Sports'un yayın geliri ne kadar? 500 milyon dolar artı KDV olarak verildi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Her şeyiniz para ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Türkiye ligi Avrupa'da 6'ncı değerli lig. Kaynak var, kulüplere stadyumlar, yeni...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın, maddeler üzerinde de...

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Şirketin ismini de verir misiniz?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Teşekkür ediyorum ama müsaade edersiniz teklif sahibi olarak bir şeyler ifade edeceğim.

Bu yasa teklifinin zamanlaması açısından bir şeyler söylendi. Bakın, ben kendim için söylüyorum: Toplantı yaptığımız tarihler belli, müsabakalar belli, kimlerle bir araya geldiğimiz belli. "Şimdi, yeni yapı için çalışıyor." deniyor. Doğru değil; bunları bu ülkenin futbolunun, basketbolunun gelişmesi için yapıyoruz, sporunun gelişmesi için yapıyoruz.

"Başarılı olmadı." dediler; 2010 yılında dünya 2'ncisi Türk Basketbol Takımı. Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı olarak görev yaptım, Grekoromen Takımı 2009 yılı Dünya Şampiyonu, 2010 dünya 2'ncisi, 2011 dünya 2'ncisi; bunların hepsinde Başkan bendim ve gençleri saymıyorum, alınan madalyaları saymıyorum. 2008'de futbol Avrupa 3'üncüsü...

Federasyon başkanlarıyla ilgili Saffet arkadaşım eleştiri yaptı. Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu, millî basketbolcu; güreşte Hamza Yerlikaya görev yaptı; tekvando, Metin Şahin, 1988 Olimpiyatları'na katılmış, millî sporcu; atletizm, Fatih Çintimar, millî sporcu; karate, Esat Delihasan, millî sporcu; hentbol, Bilal Eyuboğlu, millî sporcu; judo, Sezer Huysuz, millî sporcu. Dolayısıyla, bu da var ama eksiklikler de var, katılıyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Daha iyisini yapmamız lazım. Spor yasası konusunda da Erdoğan Bakanımla görüştük, zaten şey yapıyoruz, bunu da getireceğiz. Bu yasa gerçekten Türk sporunun şiddetten arındırılması için çok önemli. Bir tek temiz seyirciyi de korumamız gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)