GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:98
Tarih:04.07.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında Siirt'in Eruh ilçesi kırsalında şehit düşen Kırıkkaleli Uzman Çavuş Yasin Baran'a Allah'tan rahmet, ailesine ve yüce Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, şu anda "sporda şiddeti ve düzensizliği nasıl önleriz"i konuşuyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde sporseverlere bu kadar ağır cezaların verileceğini öngören bir kanun bulunmamaktadır. Keşke burada, yüce Meclisin çatısı altında iktidar ve muhalefet milletvekilleri olarak sporun tüm paydaşlarıyla bir araya gelseydik ve Türk sporunu uluslararası arenada nasıl daha üst noktalara getiririz, onu tartışsaydık. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza sporu nasıl sevdiririz? Futbol kulüpleri altyapılarında yetenekli yerli sporcuları nasıl yetiştiririz? Spor müsabakalarına gelen taraftarlara nasıl güzel bir anı yaşatabiliriz? Çocuklarımızın, kadınlarımızın spor müsabakalarına gelmelerini sağlamak için ne yapabiliriz? Spor kültürünü tabana nasıl yayabiliriz? Bunları konuşsaydık.

Ülkemizde futbol dışında spora ilgi çok düşükken bu görüştüğümüz kanun teklifinde bulunan ağır cezalardan dolayı ilginin daha da düşeceği endişesini taşıyoruz. Spor; barış, kardeşlik ve sevginin bir arada yaşandığı ve toplumun her kesimini bir araya getiren sosyal bir bağ olarak ifade edilebilir. Ama günümüze baktığımızda, sporda aradığımız barışı, kardeşliği, sevgiyi toplumun hiçbir kesiminde göremiyoruz.

Netice itibarıyla, sadece sporda mı şiddet var? Toplumun her kesiminde; ailede, çarşıda, pazarda, dolmuşta, iş yerinde, okulda, her yerde şiddet var. Bireylerin sinir uçları gevşemiş; ne zaman, nerede, nasıl davranacaklarını, nasıl tepki vereceklerini hiç kimse bilememektedir. Önce her alanda bu şiddet kaynaklarının ve çözüm yollarının araştırılması gerekmektedir. Toplumdaki şiddet, şiddeti meydana getiriyor; cezalar da bu şiddetin daha da artarak devam etmesine vesile olabiliyor. Önce barışçı ortamı her alanda meydana getirmenin yolları aranmalıdır, araştırılmalıdır.

Türkiye'ye baktığımızda, emekliliğini hak ettiği hâlde emekli olamayan insanlarımızın haksızlığa uğradığına dair duygu ve düşüncelerini, beklentilerini ortadan kaldırabildik mi? Açlık sınırının 2.067 TL, yoksulluk sınırının 6.733 TL olduğu günümüzde 2.155 TL asgari ücretle vatandaşın dünyasında kopan fırtınaları empati yaparak okuyabildik mi? 3600 ek gösterge sözü verdiğimiz hâlde bir türlü gerçekleşmediği için devlete ve siyasilere olan güveni erozyona uğrayan kamu çalışanlarının umutlarına ışık tutabildik mi? Atanamayan 400 bine yakın öğretmen adaylarına, 100 bine yakın sağlık personeline, yüz binlerce üniversite mezunu gencimize bir yol haritası çizebildik mi? Her gece, işini kaybetme korkusuyla yatağa uzanan ama gözüne uyku giremeyen çalışanlarımızın iş güvencesini sağlayabildik mi? Azıcık sesini yükseltince "FETÖ'cü" "PKK'lı" çamuru atılıp işinden, aşından, hürriyetinden olacağı endişesiyle korku çemberi içerisinde yaşayan insanlarımızın korku duvarlarının yıkılmasını sağlayabildik mi? Bu kadar sıkıntının, çilenin, çelişkinin, beklentinin, umutsuzluğun kol gezdiği güzel yurdumuzda şiddeti nasıl ortadan kaldırabiliriz? Önce bunları çözmek lazım.

Toplumun hasretle, umutla beklediği huzuru, adaleti, güveni, korkusuz yaşama duygusunu, hak ve hukuk düzenini tesis etmek zorundayız. Devleti yönetenler, Sayın Cumhurbaşkanımızdan kaymakama kadar tüm idareciler vatandaşlara baba şefkati, ana sevgisiyle davranmalı, tüm vatandaşlarımızı ayrım yapmadan bağrına basmalıdırlar. Siyasi parti liderleri ve mensupları birbirlerinin yüzüne bakamayacakları sözlerden sarfınazar etmelidirler, birbirlerine karşı sevgi dilini kullanarak milletimize örnek olmalıdırlar. Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Mevlâna, Somuncu Baba, Hacı Bayram Veli gibi sevgi dilini kullananlar hâlâ gönüllerimizde yaşarlarken öfke ve nefret dilini kullananlar kendi nefret denizlerinde kaybolup gitmişlerdir. Halkıyla iç içe yaşayan, onlara tepeden bakmayan, kaş çatmayan, parmak sallamayan, yüz asmayan, hak ve adaletten ayrılmayan liderler gönüllerde Mustafa Kemal Atatürk gibi taht kurarken, insanlığa zulüm eden, eziyet eden, hak ve hakkaniyetten ayrılanlarsa tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gitmişlerdir.

Sporda şiddete karışan, bulaşan, şiddet uygulayan insanlara sadece ceza vermek, onları bu eylem ve söylemlerinden vazgeçirmemektedir. Bu insanlara baktığımızda, bu insanlarımızın genelde 16-30 yaş grubunda yer aldıklarını, genelde parçalanmış aile çocuklarını olduklarını ve netice itibarıyla, ailede, toplumda şiddet görmüş insanlardan meydana geldiğini ve bu sindirilmiş duyguların bir şekliyle statlarda ortaya çıktığını görmekteyiz.

Uyuşturucu kullanan gençleri topluma kazandırmak için devletin vermiş olduğu mücadeleyi hepimiz bilmekteyiz. Uyuşturucu kullanan gençleri hemen bir anda cezalandırma cihetine gitmeyen devlet, sporda şiddete bulaşmış insanların bu davranışlarını da bir hastalık olarak değerlendirmeli, önce bu davranışları tedavi yoluyla ortadan kaldırmanın yollarını aramalı, daha sonra cezalandırma yoluna gitmelidir diye düşünmekteyiz.

Sporda şiddete yönelmeyi doğuran unsurlar ortadan kaldırılmalıdır, bunları başta arz ettim. Toplum katmanlarının beklentilerini en kısa zamanda yerine getirmek zorundayız. Suriye'den gelenler için 40 milyar dolar harcama kudreti olan bu devlet, bunları yapacak güç, kuvvet ve imkâna sahiptir.

Sayın milletvekilleri, statlarımızda istenmeyen tavır ve davranışta bulunan seyircileri yönlendiren kişiler yani taraftar gruplarının liderleriyle veya "amigo" diye tabir ettiğimiz bu insanlarla devletimiz, spor kulübü yöneticileri, ilin mülki amirleri bizce diyaloga geçmeli, onlarla gönül köprüleri kurmalı ve bunların seyircilerimize örnek olmaları yönünde kendilerini teşvik etmelidir diye düşünmekteyiz.

Yine, statlarda olumlu davranışlarda bulunan seyirci ve seyirci toplulukları ödüllendirilmeli, teşvik edilmelidir. TRT Spor'da zaman zaman taraftarların yapmış olduğu olumlu tezahüratlar hakkında görsel görüntüler veriliyor; bu, diğer illere de örnek oluyor. Bunlar artırılmalı ve ödülle teşvik edilmelidir.

Yine, bazı iller arasında kan davasına bürünen bir spor husumeti yaşanmaktadır. Yıllarca süren bu husumeti ortadan kaldırmak için il valileri, belediye başkanları, kanaat önderleri, spor kulüpleri başkanları bir araya gelmeli ve bu kan davasına bürünen spor husumetine son vermelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mustafa Kemal Atatürk "Türk gençliği sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altında." demiştir. Gençliğimiz bu anlayışla spora teşvik edilmelidir. Spor yapmak gençlerin sorumluluk duygularını artırır, saldırganlığı engeller, öfkenin kontrol edilmesini sağlar. Spor yapan gençler hiçbir zaman spor sahalarında kötü tezahürat yapmamışlardır, şiddete bulaşmamışlardır. Az önce bir sayın bakanımızın dediği gibi, 40 milyona yakın gencimizden sadece 6 milyonu spor yapabilmektedir. O zaman, bu 40 milyonun en azından 30 milyonunu spora yönlendirebilirsek bu kötü tezahüratın ve sporda şiddetin kaynağını kuruturuz diyorum.

Başkanın zaman konusundaki hassasiyetini dikkate alarak sözlerim bitmediği hâlde sözlerime son veriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)