GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:98
Tarih:04.07.2019

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, bugün bu kürsüde şiddeti konuşuyoruz, hem de sporda şiddeti. Şiddet, güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu olaylar olarak tanımlanabildiği gibi, gözdağı verme, alay etme, sataşma, tehdit etme gibi psikolojik boyutları da olan başka bir alandır.

Değerli arkadaşlar, şiddetin nedenlerine gelecek olursak, şiddet içeren programlar, eğitim sistemindeki sıkıntılar, adalet sisteminde beklenen adalet anlayışına ulaşmama, gelir dağılımındaki düzensizlik ve özellikle medya aracılığıyla pompalanan şiddet anlayışı gibi nedenler, maalesef toplumda şiddet olgusunu yaratan hususlardır.

Şimdi, değerli milletvekilleri, sporda şiddetin önlenmesine ilişkin kanun teklifini görüşürken sadece bu alanda şiddet varmış gibi bir yaklaşım göstermek de doğru değildir. Değerli arkadaşlar, gelin, biz bugün toplumun tamamına hâkim olan şiddeti konuşalım. Ne yapalım? Mesela, üç gün önce Diyadin Belediye Başkanlığına, belediye eş başkanlarımıza yapılan şiddeti ve saldırıyı konuşalım. Mesela, neyi konuşalım? Çorlu'da, tren kazasında, tam bir yıl önce canlarını kaybeden ailelerin hak ve adalet talebinde bulundukları nedeniyle kolluk kuvvetleri tarafından coplandığını konuşalım, o şiddeti konuşalım.

Değerli arkadaşlar, gelin, özellikle şiddetin en yoğun şekilde uygulandığı, 2911 sayılı Yasa çerçevesinde halkın, toplumun, demokrat kesimin ve demokrasi talebinde bulunan insanların gösteri ve yürüyüş hakkını kullandıkları için coplandıkları ortamı konuşalım. Değerli arkadaşlar, gelin, sokakta toplumsal muhalefetin yanında yer alan, özellikle milletvekillerimize ve siyasetçilerimize yönelen, şiddet uygulayan kolluk kuvvetlerinin tavırlarını konuşalım. Gelin, toplumun tamamına empoze edilen ve büyük bir çoğunluğu toplumsal muhalefeti bastırmak için, tek adam rejimini hâkim kılmak için, demokratik talepleri bastırmak için sokakta, karakollarda, mahkemelerde kolluk kuvvetlerinin uyguladıkları şiddetin boyutlarını ve geldiği tehlikeyi konuşalım.

Değerli arkadaşlar, esasında, son yıllarda, Anayasa ve uluslararası hukuka uygun düşmeyen düzenlemelerle, kolluk kuvvetlerine bu gücü kullanmak için çok ciddi, aşırı yetki verilmiş durumdadır. Şiddet ne yazık ki toplumun her alanına yayılmış durumdadır; mahallede komşunun komşuya, okulda öğretmenin öğrenciye, öğrencinin öğrenciye, karakollarda hüküm süren kötü muamele ve sistematik işkenceyle kolluk kuvvetlerinin mazlumlara ve halka uygulamış olduğu ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı aidiyetlere sahip olan halkların her türlü demokratik hak taleplerine ilişkin barışçıl eylem ve aktiviteleri sırasında göstericilere uygulanan şiddet ve muamele olarak karşımıza çıkmaktadır.

Spor alanlarında seyircinin seyirciye veya sporcuların birbirlerine uyguladıkları her türlü maddi ve manevi şiddetin boyutları esasında ele almamız gereken diğer hususlardan bir tanesidir. Bugün Türkiye'de ırkçılık had safhadadır değerli arkadaşlar. İki gün önce yaşadığımız, Diyadin Belediye Başkanına yönelik olan tutum da bunun tipik bir örneğidir ne yazık ki.

Değerli arkadaşlar, Genel Kurul önüne gelen Sporda Şiddetin Önlenmesine İlişkin Yasa Teklifi'nde üzerinde durulan şiddet türleri yukarıda değindiğimiz genel şiddetin yalnızca yüzeysel birkaç tane hususunu içermektedir. Şu noktaları evleviyetle vurgulamak isteriz ki şiddetle mücadeleyi sadece adli veya polisiye tedbirlerle almak mümkün değildir. Değerli arkadaşlar, bunun yanında işsizlik boyutu vardır, yoksulluk boyutu vardır. Bu sisteme, bu rantçı sisteme öfke duyan ciddi bir kesim söz konusudur. Karakolda kötü muamele gören gencin, baskı ve işkenceyle karşı karşıya kalan gencin topluma ve ortama duymuş olduğu öfkenin başka bir göstergesidir. Bu hususlar göz ardı edilerek değerli arkadaşlar, özellikle sporda şiddetin önlenmesine ilişkin bu kanunu görüşmek de doğru değildir, bize göre yeri ve zamanı da değildir.

Şimdi, ceza hukuku açısından baktığınızda değerli arkadaşlar, bu konuyla ilgili ilk 2004 yılında 5149 sayılı Yasa'yla sporda şiddetin önlenmesine ilişkin bir kanun ihdas edilmiştir. Bu kanun yetmedi, 6222 sayılı Kanunla, aradan birkaç sene geçmeden -yine bu kanun eksik görülmüş- 2011 yılında yeniden bir değişikliğe gidilmiştir. Bu da yetmedi değerli arkadaşlar, yine şu anda Genel Kurulun huzurunda olan bu kanunla yeniden sporda şiddetin önlenmesine ilişkin kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Demek oluyor ki kanun yapma, kanun ihdas etme hususunda çok ciddi bir şekilde eksiklikler mevcuttur.

Değerli arkadaşlar, şimdi bu kanunla getirilmek istenen yasaklar Türk Ceza Yasası'nda mevcut olan yasaklardır. Şimdi, bir Kabahatler Yasası var, Türk Ceza Yasası'nda yer alan maddeler var. Burada getirmiş olduğunuz özel yasayla halkın sahip olduğu hak ve hürriyetleri biraz daha kısıtlamış oluyorsunuz. Fikrî içtima diye bir kural vardır Türk Ceza Yasası'nda. Siz bu tür ırkçılık olan eylemleri, şiddet uygulama şekilleriyle ilgili eylemleri rahatlıkla Türk Ceza Yasası ve mevcut olan 6222 sayılı Yasa'yla da önleyebilirsiniz. Sorun uygulamadadır değerli arkadaşlar. Türkiye neredeyse bir kanun devleti hâline geldi. Dün yine bu kürsüde dile getirdim, neredeyse nefes alış verişlerimizi dahi kanuna bağlayacaksınız. Bu kadar kanunu ihdas etmek kimin yararınadır değerli arkadaşlar? Bu halkın yararına olmadığı kesindir, nettir. Peki, kime yarar getirecek? Yine rantçı anlayışın, yine halkın dışında olan ve trilyonlarca bütçeyi oluşturan futbol kulüplerinin, futboldaki o mevcut para babalarının işine yarayacaktır bu kanun. Halk için getirilen bir kanun asla değildir, bunu unutmamak lazım. O hâlde ne yapmak gerekiyor? O hâlde, değerli arkadaşlar, kanunu uygulamak gerekiyorsa veya kanun ihdasına gidilmesi gerekiyorsa oturup halkla birlikte bunu düşünmek ve halkın yararına olan hükümleri yerine getirmek gerekiyor. Şimdi, benim bir yıllık bir milletvekili geçmişim var, hangi kanunu dile getiriyorsanız, hangi kanun ihdasına gidiyorsanız mevcut olan bir hak ve hürriyetin kısıtlanmasından başka hiçbir şey bu Mecliste kürsüye gelmiyor. Uzun bir süredir hak ve hürriyetlerin geliştirilmesi için hiçbir tane kanun maddesi bu kürsüde tartışılmadı. Özellikle buna dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu nedenle de bu kanun teklifinin derhâl geriye çekilmesi gerektiğini, daha çok hak ve hürriyetlerin yer aldığı, toplumun bir arada yaşayabileceği, demokratik yasaların bu kürsüde tartışılması gerektiğini düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)