| Konu: | Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 10.07.2019 |
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepiniz saygıyla selamlıyorum.
İkinci bölüm üzerinde konuşacağımız kısımda aslında 2 tane ana madde var. Bir tanesi denetim üzerine düşünülmüş, madde 7; madde 8 daha çok muafiyet ve istisnalar üzerine; 9'uncu madde ve diğer geçici maddeler de artık zaten usule ilişkin düzenlenen maddeler.
Söz konusu düzenlemeyle... Aslında bir taraftan biz, Meclisin ilk açıldığı günden beri yasama, yürütme, kuvvetler ayrılığı, denetlemeden çok söz ediyoruz ve denetlemenin ne kadar önemli olduğunu söylüyoruz; bir taraftan da çıkarılan yasalarla aslında gerçekten Türkiye'de yaşayan insanların daha huzurlu, daha refah düzeyi artmış bir şekilde yaşaması için düzenlemeler yapmayı hedefliyoruz. Başta demokratik haklar olmak üzere, özellikle ekonomik açıdan daha iyi geçinebilmeleri için neler yapabiliriz diye düşünüyoruz. Fakat gelin görün ki bir taraftan "Kriz yok." deniyor; bir taraftan kriz için, para bittiği için, para getirebilecek kaynaklar bulunuyor; bir taraftan da biz Meclisin diğer değerli üyelerinin işlevsiz hâle getirilmesi için her türlü oyun, yasayla yürürlüğe sokuluyor.
Nasıl mı? 7'nci maddede, daha çok, bu ajansla ilgili yapılan düzenlemede, ajansın denetlenmesi için bir düzenleme düşünülmüş. Normalde aslında Türkiye'de birçok kurum denetlenebilme özelliğine sahipken son dönemde yeni bir yöntem geliştirildi: Bağımsız denetleme kuruluşları. Finans açısından belli standartlar uygun olduğunda, bu standartlara uygun olan kurumlar, ismi "bağımsız denetleme kuruluşu"na dönüştürülüp denetlemeye çağırılıyor.
Şimdi, dünden beri konuştuğumuz ajans üzerinde, gerek kesilen para, miktarın büyüklüğü, oluşum şekline baktığımızda, bunun denetlemesine gelince "Bizler yokuz, bağımsız bir denetleme..." Peki, bunu kim seçecek yani bağımsız denetlemeyi yapacak kuruluşu? Zaten Bakan, biliyorsunuz, bir şirket sahibiydi, Bakan olarak atandı. Bakanın belirlediği ve şirketlerden seçilmiş bir icra kurulu var, bir yönetim kurulu var. Bu yönetim kurulu diyecek ki: "Gelin -üç tane firmadan teklif alacak- bizi denetleyin." Arkadaşlar, bu olmaz. Bu, denetleme olmaz. Hele siz bu gelir kaynaklarına "bağış" gibi bir maddeyi de koymuşsanız kim bilir nasıl, hangi isimlerle, ne bağışlar olur ve daha sonra nasıl denetlenebileceği de meçhul bir şekle dönüşebilir. Siz bunu denetlemeyi düşünüyorsanız tümüyle şeffaf olması lazım. Ve AKP, ilk geldiğinde, ortak paydada, ortak akılda şeffaflıktan yola çıkarken şimdi şeffaflığı kamufle etmek için her türlü çabayı gösteriyor. Bir taraftan da hemen madde 8'de ne deniyor? "Muafiyet ve istisnalar."
Arkadaşlar, şimdi "Muafiyet ve istisnalar" denirken -ajansın kuruluşu belli, gelecek para belli- ne yapılacağını, ne edileceğini, hiçbirisini bilmiyoruz, nasıl oluşacağını bilmiyoruz. Bir taraftan bağımsız denetleme kurullarına veriyorlar, daha sonra da Sayıştay denetiminden muaf tutuyorlar. Sayıştay dediğimiz nedir? Yasama, yürütme ve yargı adına, Meclis adına, hepimiz adına, işte yargıçlardan bağımsız heyetlerle oluşturulan bir kurum. Giderek Sayıştay zaten etkisiz hâle getiriliyor. Sayıştayın etkisiz olması Meclisin de etkisiz olması anlamına gelmektedir. Niçin? Çünkü Sayıştay etkisiz olduğunda, yetkisi alındığında, denetim yapmadığında... Üniversitelerde gördük, yerel yönetimlerde gördük; birçok kurumun Sayıştay raporları burada okunduğunda ne cevap verileceği bilinmedi. Biz onları çıkartıp gerek yerel yönetimlerle ilgili gerek başka kurumlarla ilgili Sayıştay raporlarını açıkladığımızda, yolsuzluklardan tutun usulsüzlüklere, her türlü şey ortada. Böyle bir ajans kuruyorsunuz. Böyle bir ajansın katılımında sıkıntılar var, siz bunu Sayıştay denetiminden muaf tutuyorsunuz. Bu muafiyet de yetmiyor, Kamu İhale Kanunu'ndan da muaf tutuyorsunuz. Bir taraftan diyorsunuz "İhale açacak, bağımsız üç tane firmadan birini tercih edecek." Ondan da muaf tutuyorsunuz.
Ve biliyor musunuz, tam 186 kez Kamu İhale Kanunu değişmiş, 186 kez. Artık elek değil, kalbur değil, delik deşik olmuş. Bununla da yetinmiyorsunuz, bununla da tekrar... Bu muafiyet de yetmiyor, daha da muafiyet olması lazım. Nedir? Damga vergisinden muaf tutuyorsunuz. Bu da yetmiyor. Başka? Diyorsunuz ki: "Bu, icra işlemi yapacaksa, dava açacaksa teminatlardan da muaf olması lazım." Bu muafiyet de yetmiyor. Bir de ne diyor? Diyor ki: "Sen kamu değilsin, buraya alacağın personel de kamu kurumlarına personel alınmasına dair mevzuat hükümlerine tabi olmayacak, bundan da muafsın." Gerçekten, bu artık ayıp ya, muafiyet dediğiniz bu şekle mi dönüşür ya? Her şeyden muaf tutuyorsunuz.
Peki, ne oluyor? Bu muafiyet de yetmiyor. Peki, kamu kurumu mu, özel kurum bu ajans? Kamuysa Sayıştayın olması lazım, kamuya göre personel atanması lazım; bunlar da yapılmıyor. Peki, özel şirketse, özel hukuka tabiyse özel hukuka ait işlemlerin yapılması lazım. O zaman, özelse bundan vergi almamız lazım; vergiden de muaf tutuyorsunuz. Yani kendinize ait nasıl düzenleme yapmanız gerekiyorsa öyle bir düzenleme yapıyorsunuz. Arkadaşlar, böyle ismini "bağımsız" koyup mış gibi yapıyorsunuz; hani derler ya gibi gibi, gibi gibi bir şekle dönüştürüyorsunuz. Siz bağımsız olmasını düşünüyorsanız, tümüyle kamuya açık, şeffaf bir şekle ve Meclisin denetimi içinde olabileceği bir şekle dönüştürmeniz lazım.
Bir taraftan da biz diyoruz ki: Kriz var, insanlar iş ihtiyacında, insanlar artık pazara gittiğinde kendi ekmeklerini alma derdine düşmüşler. Siz bunların bütününü sermaye kesimi için getirdiğinizde aslında turizme yarar getirmiyorsunuz; turizmi baltalıyorsunuz, turizmde bölgeler arası eşitsizliği artırmış oluyorsunuz.
Bakın, bunu az önce de söyledim, arkadaşlar, hatiplerin bir kısmı da değindi; Hasankeyf'i çok konuştuk burada, çok dile getirildi; önümüzdeki hafta da birçok etkinlik yapılacak, dünya genelinde yapılacak. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girmesi için 10 kriter lazım; arkadaşlar, 9 kriteri var. Kültür ve Turizm Bakanlığının başvurması lazım, başvurmuyor. Ama ne yapıyor? Ajans için bir yığın muafiyet, bir yığın çekince getiriyor. Eğer ajans turizmi düşünülüyorsa da tümüyle o bölgeler; birçok medeniyete sahip olan, geçmişi, etnik ve inanç çeşitliliği açısından birçok özelliğe sahip olan Türkiye'nin Karadeniz'inden, doğusundan, batısından Akdeniz'ine, birçok şey görülmeyecek. Tümüyle, başında bir seyahat şirketinden gelmiş bir turizmci işletmecinin işletme mantalitesiyle, bu krizde kendine bir çare düşünüp parayı kime, nasıl verebileceği düşünülmüştür. Bunun tümüyle denetime girmesi lazım. Siz denetimden yoksun bırakırsanız ve muafiyeti, tümüyle istisnalarla getirirseniz hiçbir gelecek sağlayamazsınız. Zaten on yedi yıldır -AKP döneminde- tüm çıkan hususlar, Plan ve Bütçe Komisyonuna da geldiğinde, Meclisin Genel Kuruluna da geldiğinde, bağımsızlıktan çıkıp birilerine yaranmak için düzenlemelere dönüşmüştür. Bizlerin yazdığı muhalefet şerhlerinin çoğu dikkate alınmamıştır, itirazlarımıza rağmen... Daha sonra tekrar, düzenlemelerin daha iyiye dönüştürülmesi için, kamu için değil, buraya itiraz edenler için daha iyiye dönüştürülmesi için, torba yasalarla üstünde düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.
Arkadaşlar "Turizm için." deyip aslında birçok sit alanı, gezilmesi, görülmesi gereken birçok yer de tahrip edilmektedir. Birçok yerde hidroelektrik santraller kurulmaktadır, birçok yerde çirkin binalar yapılmaktadır; birçok yerde turizm artık sadece -bizim değil de yerlerimizin- ağaçlarımızın, doğamızın, tarihimizin resmen inkârına dönüşmektedir, saklanmasına dönüştürülmektedir. Bakıyorsunuz, bir taraftan nükleer santraller, bir taraftan HES'ler, bir taraftan başka çalışmalara dönüşüp turizm, bütün hepsiyle yerle bir edilmektedir. Biz tarihimize sahip çıkmadıkça bunlarla ilgili düzenlemeleri yapamayız. Bir taraftan şeffaflıktan söz edip, her zaman şeffaflığı dile getirdiğimizde, gerek yolsuzlukla ilgili gerek yasaklarla ilgili gerek önlemlerle yapılması gerekeni dile getirdiğimizde itiraz edenler bilmelidirler ki siz Türkiye'nin geleceğine, Türkiye'nin daha sağlıklı büyümesi için istediğiniz kadar ajans kurun, istediğiniz kadar kurum kurun, siz bunu kamuya açmadığınız sürece, şeffaf bir şekilde sivil toplumu katmadığınız sürece, Meclisi devre dışı bıraktığınız sürece hiçbir şey başarıya ulaşmaz, hiçbir şey gerçekleşmez. Ne olur? Tümüyle, daha çok yoksulluk artar, kriz artar, toplumsal barış bozulur.
Bütün bunların çerçevesinde ele aldığımızda, bizim muhalefetimizin genel çerçevesi, yaşamın her alanında nasıl ki şeffaflığı savunuyorsak, ortak paydayı savunuyorsak, demokrasinin daha iyi gelişmesi için barışın olmazsa olmaz olduğunu savunuyorsak, burada da bütçenin, tümüyle, düzenlenen ajansın şeffaf olması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Siz Sayıştay ve Kamu İhale Kanunu muafiyetini, bağımsız denetlemeyi, damga vergisi muafiyetini ve kamu personeli muafiyetini getirirken aslında muafiyeti şuna getiriyorsunuz, bütün Türkiye'de yaşayan yurttaşlara diyorsunuz ki: "Siz ezilin, yoksul kalın, biz belli bir kesime muafiyet getiriyoruz. O muafiyeti getirdiğimizde parası olana daha para... Biz kendimiz doymuyoruz, daha da doymamız lazım."
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)