GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:103
Tarih:16.07.2019

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, neden başarılı olamıyoruz, neden ekonomik krizi çözemiyoruz, şu Meclis gerçekliğinde size anlatayım.

Değerli arkadaşlar, beş gün önce bu ülkenin beş yıllık kalkınma planı Meclise sunuldu. Haberiniz vardır umarım, beş yıllık kalkınma planımız Meclise sunuldu. Beş günlük ara verildi biz bu kalkınma planını çalışalım diye ama kalkınma planının sunulduğunun ertesi günü torba yasa geldi Meclise ve Komisyonda biz iki gün boyunca gece yarılarına kadar bu 35 maddelik torba yasayı görüştük. Şimdi de kalkınma planıyla ilgili görüşlerimizi sunuyoruz iki gündür ve şu anda iki günlük yaptığımız önerilerle ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Plan ve Bütçe Komisyonunda bizim önerilerimize cevap veriyor, sorularımıza cevap veriyor, biz buradayız arkadaşlar. İşte Türkiye'nin kalkınma planı bu şekilde görüşülüyor, o yüzden de bütün planlar mürekkebi kurumadan çöküyor arkadaşlar.

Beş yıl önceki kalkınma planında 2 trilyonluk bir ekonomi vadettiniz, beş yıl geçti, 700 milyar dolardayız; beş yıl sonrasıyla ilgili de 1 trilyon dolarlık bir ekonomi vadediyorsunuz. Neden? Planları yanlış yapıyoruz. Planları katılımcılık olmadan, muhalefet partilerinin görüşlerine dikkat vermeden, sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine dikkat vermeden hazırlıyoruz, bu yüzden bir yılda, altı ayda akamete uğruyor. Damat Bey Berat Albayrak daha altı ay önce yeni ekonomik programı açıkladı, çöktü; orta vadeli plan çöktü. Bu kalkınma planı da maalesef akamete uğramak mahkûmiyetinde arkadaşlar. Bu şekilde torbalarla, bu şekilde görüşülen kalkınma planlarıyla Türkiye ekonomik krizini çözemez arkadaşlar.

Bakın arkadaşlar, Türkiye derin bir ekonomik krizde. Emekçilerimiz, emeklilerimiz, çiftçilerimiz, esnaflarımız "Yandım." diyor, "Geçinemiyorum." diyor, "Açım." diyor, "Açım." Ne yapar peki böyle bir ülkenin Meclisi arkadaşlar? Eğer bütün emekçilerimiz yoksulluk içindeyse, borç altında inim inim inliyorsa ne yapar bu ülkenin vekilleri ve Meclisi? O vatandaşının yanında durur değil mi?

Bakın, Türkiye'de yoksulluk sınırı 7 bin TL. İddia ediyorum, TÜİK bu konuda net bir rakam açıklamadı ama vatandaşlarımızın yüzde 80'i bu 7 bin liralık yoksulluk sınırının altında gelire sahip. Her 5 vatandaşımızdan 4'ü yoksul arkadaşlar. Ne yapar bu ülkenin Meclisi ve vekilleri? Bu yoksulluk meselesine el atar değil mi?

Peki, her 5 vatandaşımızdan 1'i de arkadaşlar, açlık sınırının altında. Açlık sınırı nedir? Tencere kaynatmaktır, tencere; vatandaşın tenceresini kaynatmasıdır. Yani kira yok, elektrik yok, giyim yok kuşam yok, yalnızca tenceresini kaynatması için 2.124 TL'ye ihtiyacı var, asgari ücret 2.020 TL. Ne yapar bu ülkenin Meclisi ve vekilleri? Bu yoksulluk sorununa, açlık sorununa bir çözüm arar. Vatandaş borç altında, bunlara bir çözüm arar.

Peki, bu torba yasa ne yapıyor arkadaşlar? Vatandaşın yoksulluğuna bakıyor mu? Hayır, bakmıyor. Borç altında inim inim inlemesine, kredi kartı borçlusu olmasına, bireysel kredi borçlusu olmasına, konut kredisine, taşıt kredisi borçlusu olmasına ve haciz altında inim inim inlemesine bakıyor mu? Hayır arkadaşlar, bakmıyor; Meclis de bakmıyor, maalesef milletvekilleri de bakmıyor, komisyondan bu şekilde geçiyor.

Ne olmuş? Saraydan ferman gelmiş 35 maddelik. Ne yapacak bu ferman? Değerli arkadaşlar, patronlar gerçekten çok etki çalışıyorlar, gerçekten çok etkili çalışıyorlar. Arkadaşlar, bütün bu maddeler patronlar yararına, patronları kurtarmak için, vatandaşı kurtarmak için tek bir madde yok içinde. Patronlar çok etkili çalışıyorlar. Neden? Çünkü saraya yakınlar; saraya yakın müteahhitler ve yandaş şirketler bu maddeleri doldurmuşlar ve bize torba diye getiriyorlar. Ama size şunu söyleyeyim: O patronların müşterisi kim arkadaşlar? Vatandaşlarımız ya. Eğer vatandaşlarımız gelire sahip değilse, borç altında inim inim inliyorsa harcama yapabilirler mi? Yapamazlar. Dört yıldır aynı hatayı yapıyoruz, hep patronları iyi hissettirmeye çalışıyoruz. Ne diyor patronlar? "Battık, bittik, iflas edeceğim." "Ne yapalım?" "Vergilerimi affet, lütfen." Yapmadık mı arkadaşlar? Dört yılda 6 kez vergi affı çıkardık ya, 6 kez. İşe yaradı mı? Hayır. Ne diyor patronlar? "Ya, benim bir varlığım var, ben bunun da vergisini vermedim, sen benim bu servetimi affet, varlığımı affet." diyor. Yapmayın dedik, vergi ahlakını bozar dedik, affettiniz. Yurt dışına para kaçıranların da yurt içinde vergi kaçıranların da vergilerini, servetlerini ve varlıklarını affettiniz. Bu torbayla bir kez daha varlık affı yani servet affı geliyor arkadaşlar. 5'inci kez yapıyoruz dört yılda. İşe yaradı mı? Hayır ama bir kez daha yapıyoruz.

Teşvikler arkadaşlar... Dört yıldır patronlara sürekli teşvik yasaları çıkarıyoruz. İşe yaradı mı? Hayır, yaramadı. Patronlar bir şey daha diyor: "Ya, ben işçi çalıştırıyorum, bunun SGK'si var." Ne dedik biz? Tamam, SGK'sini biz ödeyelim dedik. İşe yaradı mı? Yaramadı. Dedi ki: "Bir de işçinin muhtasarı, işçi vergisi var, onu da sen öde." Eyvallah, onu da biz ödüyoruz dedik, o da işe yaramadı. Yetmedi, "Maaşını da sen ver." dedi patronlar. Bunun da yasasını geçirdik, işçinin maaşını, SGK'sini, primini biz ödedik. Bir masaj yapmadığımız kaldı patronlara, bir masaj, yine işe yaramadı. Demek ki arkadaşlar, patronları iyi hissettirmeye çalışarak ekonomik kriz çözülemiyor.

Bakın, torbada ne var arkadaşlar? Diyor ki şirketler: "Ben borçluyum, ödeyemiyorum." "Ne yapacağız?" "Bu borçları yapılandıracağız." diyor patronlar, talimat gelmiş o şekilde. Bankalara 400 milyar lira borçları varmış. Değerli arkadaşlar, dört yılda defalarca bu borçlar yapılandırıldı ama inanın kar topu gibi büyüdü, daha büyük borçlarla karşımıza çıktı. Demek ki patronların borçlarını yapılandırarak da bu sorun çözülemiyor.

Bakın, arkadaşlar, patronlara dedik ki: "300 milyar liralık Kredi Garanti Fonu veriyoruz yani senin borcuna da Hazine garantisi veriyoruz." Bakın, ona rağmen çözülmedi. Borçları Kredi Garanti Fonu'yla yani Hazine garantisiyle yapılandırdık, yine yaraya merhem olmadı.

Değerli arkadaşlar, bu yolları denediysek, şirketlere iyi hissettirerek, patronlara iyi hissettirerek bu meseleyi çözemediysek neden durumu değiştirmiyoruz? Neden vatandaşlarımızı iyi hissettirecek maddelere adım atmıyoruz? Neden onları gelirle buluşturacak, onların borçlarını yapılandıracak maddelere adım atmıyoruz? Ya, şirketlerin borçlarını defalarca yapılandırdık, vatandaşlarımızın milyonlarcası kredi kartı borçlusu, bireysel kredi borçlusu, ödeyemiyor, evlerine haciz geliyor, hepsi bankalara borçlu; çiftçilerimiz bankalara borçlu, esnafımız bankalara borçlu, hepsi de yoksul ama bu Meclis ve bu ülkenin vekilleri maalesef bunlarla ilgili şu torbaya bir madde koyamıyor. Ne patronlarmış be! Ama arkadaşlar, ben size niye böyle olduğunu söyleyeyim: Bakın, Rusya modeline özeniyoruz ya, hani Putin'e özeniyoruz, Sayın Cumhurbaşkanı çok özeniyor; otoriter bir rejim, ona özeniyor ama o rejimin bir de oligarkları vardır yani yandaş şirketleri. Putin'in etrafında olan oligarklar, arkadaşlar, zenginliği onlar götürürler. Bizim de oligarklarımız var, saraya yakın oligarklar. İsimlerini ezberlediniz; Cengiz, Kolin, Limak, Rönesans, bir de Kalyon var; bunları biliyoruz, bunlar dışında bazı şirketler de var, yandaş şirketler. Bunlar yatırımlar yaptılar, kamu-özel iş birliği anlaşmaları yaptılar, havalimanları yaptılar, yollar yaptılar ama şimdi diyorlar ki: "Biz bu borçları ödeyemiyoruz, gel bu borçları yapılandır."

Değerli arkadaşlar, bakın, bu torbada şöyle bir madde daha var: Enerji ihalelerine girmiş yabancı ortakla Kolin, diyor ki "Ben yabancı ortaktan ayrılıyorum. Benim bu sözleşmemi devam ettir." Arkadaşlar, biz bununla ilgili yasa çıkarıyoruz, biliyor musunuz? Bir şirketle ilgili, ortaklığını bozuyor diye yasa çıkarıyoruz. Ya bu şirket bu riski almış, bu ortaklığı yapmış, teminatını içeri vermiş ama saraya yakın olunca işte o teminatınız yanmıyor. Ama gariban bir şirketimiz ihaleye girsin, ihale şartlarını yerine getirmesin teminatını yakarız eğer o şirket yandaş şirket değilse. Yani şirketleri, patronları, özellikle de yandaş patronları kurtaran bir torbayla karşı karşıyayız. Bakın, bu Cengiz, Kolin, Limak, İstanbul Havalimanı'yla ilgili ortaklık anlaşmasını bozdukları için yasa çıkarttırdılar bu Meclise. Bakın, "çıkarttırdılar" diyorum. Şimdi de enerji ihaleleriyle ilgili yasa çıkarttırıyorlar ortaklığı değiştirmek için.

Ya arkadaşlar, yapmayın. İşçimiz, çiftçimiz, emekçimiz burada izliyor, hepinizin seçmenleri. Onların yararına maddeler çıkaralım. Bırakalım bu oligark şirketleri, halkın yararına, yoksulların yararına maddeler çıkaralım.

Değerli arkadaşlar, dedim ya servet bir kez daha affediliyor. Genelde bir vergi ahlakımız yok. Şükür ki altı ayda bir vergi affı çıkarıyorsunuz zaten, servet affı çıkarıyorsunuz. Bir kez daha bir servet affıyla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, bu ülkede vergisini vermeyenler genelde varlıklarını bir şeylere yatırıyorlar, servetleri büyüyor. Bakın, Türkiye'de bütün servetimizin yüzde 60'ı -yani bütün varlığımızın, para, pul, han, hamam, arsa toplayın- nüfusun yüzde 1'inin elinde. Hak mıdır arkadaşlar bu? Bu gelir ve servet eşitsizliğiyle ilgili bir düzenleme yapıyor muyuz? Hayır. Ne yapıyoruz? Patronlar diyor ki: "Benim yurt dışında param var, 220 milyar dolar param var, e sen bunu affet, ben parayı belki getiririm." Ya biz bunu 4 kere çıkarmışız. En son vergi affında kaç para gelmiş, biliyor musunuz arkadaşlar? Burası çıkardı bu yasayı. Kaç para gelmiş? 1,4 milyar dolar gelmiş. Bakın, yurt dışında 220 milyar dolar var diyoruz, 1,4 milyar dolar gelmiş. Neden? Güvenli ülke değiliz, hukuk güvencesi yok. Para gelmiyor. Ama sipariş bazı şirketler diyor ki: "Sen çıkar bu yasayı ben getireceğim." Gele gele de 220 miyar dolardan 1,4 milyar dolar geliyor arkadaşlar. Şimdi bir kez daha bu yasayı çıkarıyoruz.

Bakın arkadaşlar, Man Adası belgelerini hepimiz gördük değil mi, Man Adası belgelerini? Panama belgelerini gördük değil mi? Malta Adası belgelerini gördük değil mi? Emin olun 10 milyarlarca dolar, 220 milyar dolar orada yatıyor. O şirketler parayı orada tutuyorlar, borcu burada bırakıyorlar. Hem diyor ki benim servetimi affet hem diyor ki buradaki borcumu yapılandır. Bu hak değil. Bu adalet değil. Yapmamız gereken bilgi paylaşımını sağlamak.

Maliye idarecimiz burada, Maliye burada. Niye Malta belgelerinin peşine düşmüyor? Niye Panama Adası'nın belgelerinin peşine düşmüyor? Niye Man Adası belgelerinin peşine düşmüyor da biz o şirketlerin, o yandaşlarının borçlarını burada erteliyoruz ve affediyoruz? Bu hak değil. Bu adalet değil.

Arkadaşlar, vergisi verilmemiş kaynaklar var ve biz bunların hem servetini hem gelirini hem de borcunu affediyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, yoksullar borç altında dedik, kredi kartı borcunu ödeyemiyorlar dedik. Bakın, çiftçilerimiz telefon açıyorlar, "Sulama borçlarını ödeyemiyoruz, tarım kredi kooperatifi borçlarını ödeyemiyoruz; bunlarla ilgili adım atın." diyorlar. Şu torbada çiftçiyle ilgili bir tedbir var mı? Mustafa Bey, Sayın MHP temsilcisi az önce dillendirdi. Peki, sonuç olarak bir ittifakınız var. Neden şu torbaya bir önergeyle çiftçi borçlarını, kredi kartı borçlarını sokamıyoruz? Neden sokamıyorsunuz? Neden yalnızca patronların borçlarını yapılandırıyoruz da halkımızın, yoksulların borçlarını yapılandırmıyoruz?

Bakın, Meclis tatile çıkacak. Haciz gidiyor vatandaşlarımıza. Sulama idaresi tarım teşviklerine mahsup ediyor biliyor musunuz borçları? Diyarbakır'dan beni arıyor çiftçiler, diyor ki: "Teşviklere karşı sulama borcunu kesiyor. Suyumu kesiyor, elektriğimi kesiyor." Niye bunlarla ilgili adım atmıyoruz arkadaşlar da 3 tane oligarkın -Cengizin, Kolinin, Limakın- maddeleri burada geçiyor? (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, Maliye Bakanı yedi ay önce geldi bu Meclise dedi ki: "Ben 2019'da 80 milyar lira açık vereceğim." Ben "Yapamazsınız, mümkün değil." dedim. "Yapacağım." dedi. Yedi ay önce yasa buradan geçti. İlk altı ayın bütçe açığı kaç para arkadaşlar? 80 milyar lira. Yıllık açığı altı ayda bitirdi. Üstelik nasıl? Merkez Bankasının nisan ayında ödemesi gereken 34 milyarı ocak ayında aldı damat bey. Ne yaptı? Seçim yatırımı için harcadı, seçim için harcadı. İşe yaradı mı? O da yaramadı, çarçur oldu gitti. Merkez Bankası nisan ayında 13 milyar lira kurumlar vergisi ödedi. O da gitti, o da ikinci seçime gitti, İstanbul seçimine gitti, o da işe yaramadı. Şimdi -yine kasa bitti- damat bey diyor ki: "Ne yapacağız? E Merkez Bankasında yedek akçe varmış 46 milyar lira, onu alacağız."

Arkadaşlar ya, bu kadar parayı çarçur eden bir damat beye bir 46 milyar daha versek kaç ay idare eder? Bir hesabını yapın. Ben hesap ettim, üç ay. Ya 46 milyar lirayı alacak da üç ay sonra ne yapacağız? Üç ay sonra ne yapacağız, bunu düşünen var mı? Arkadaşlar, kuyu boş. Bir kova su dökeceğiz, o da gidecek.

Değerli arkadaşlar, aklımızı başımıza devşirelim. Yapısal tedbirler olmadan damat beyin Merkez Bankasına baskı yapıp da para bastırması işe yaramaz. Bu, para basmaktır arkadaşlar. 46 milyar lira daha para basılıyor. Bunun sonuçlarını düşünüyor musunuz? Enflasyona nasıl sonuçları olacak, faiz üzerine ve döviz kurları üzerine nasıl sonuçları olacak? Önümüzdeki aylarda maalesef bunu da göreceğiz.

Değerli arkadaşlar, torbada yurt dışına çıkış harcının 15 liradan 50 liraya çıkarılması var. Bakın, size şunu söyleyeyim: Bir bölüm vatandaşımız geçmiş yıllarda yurt dışına çıkmaya başlamıştı çünkü orta gelirli olmaya başlamıştı vatandaşlarımız, ilk kez yurt dışını görmüşlerdi. Şimdi, zaten euro olmuş 6,5-7 lira, dolar olmuş 6 lira, 5,5 lira, kimse yurt dışına çıkamıyor. Bir de diyorsunuz ki: "Yurt dışına çıkacak vatandaşımızdan 15 lira yerine 50 lira alacağım." Diyorsunuz ki: "Versin arkadaş, ne olacak?" Ya 4 kişilik bir aile yurt dışına çıksa 200 lira çıkış harcı verecek. Zaten çıkamıyor. Böyle bir vergi getirmekle seyahat özgürlüğüne halel getirmiyor musunuz?

Bir de şunu söyleyeceğim: 15 liradan 50 liraya çıkmasıyla elde edilmesi beklenen gelir ne kadar biliyor musunuz? 300 milyon lira arkadaşlar. Yılda 300 milyon lira için bu düzenlemeyi yapıyoruz biliyor musunuz? Peki, Marmaris'te yazlık saray yapılıyor, onun maliyeti ne kadar? 330 milyon lira. Yani bu düzenleme dolayısıyla milyonlarca vatandaşımızın ödeyeceği rakam bir yazlık saray yapmıyor arkadaşlar. Tercihlerimizi böyle değiştirsek ne olur? Vatandaşımıza, yoksullara yüklenmesek de yazlık saraylar yapmaktan vazgeçsek ne olur? Bu Meclis bunu mutlaka değerlendirmeli arkadaşlar.

Bakın, çok önemli bir madde var. Biliyorsunuz, milyonlarca vatandaşımız 1950'den beri yurt dışına gidiyorlar, gurbetçiler. Gurbetçiler dezavantajlıdır arkadaşlar, yıllarca gurbette yaşamışlardır, memleket özlemiyle yaşamışlardır ve yıllarca Türkiye'nin cari açığını onlar kapattılar getirdikleri marklarla, dolarlarla ve onlara hep müteşekkir olduk. Müteşekkir olduğumuz için de onlara bir emeklilik hakkı verdik, dedik ki: "Eğer yurt dışında çalıştıysan, geldiğinde borçlanırsan biz seni emekli yapacağız." Şimdi ne diyoruz arkadaşlar, ne diyoruz şimdi? Diyoruz ki: "Sen yine emekli olabilirsin ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ödediği yüzde 31'le değil. Borçlanmayı yüzde 31'le değil, yüzde 45'le yapacaksın." Yani gurbetçileri cezalandırıyoruz. Allah'ınızı severseniz, bu kadar yurt dışı Türkler ve akraba topluluklarla, yurt dışındaki Türkiyelilerle ilgili siyaset yapan politikacılara sesleniyorum: Onların, gurbetçilerin acaba bu yasadan haberi var mı? Bakın, basın yazmıyor, bütün gurbetçilere sesleniyorum: Bu Meclis sizi cezalandırmaya kalkıyor. Bakın, bu yasa çıkmadan önce 98.240 lira ödeyip, borçlanıp 2.350 lira emekli maaşı alacak gurbetçimiz şimdi, bu yasa çıkarsa -çıkmayacağını umut ediyorum- 207.252 lira ödeyecek ve 1.050 lira emekli maaşı alacak arkadaşlar. Bu hak mıdır arkadaşlar ya? Gurbetçileri neden cezalandırıyoruz?

Bakın, gurbetçiler dezavantajlı durumda, yurt dışında yaşamışlar. Türkiye'ye gelip belki bir ev alacaklar, belki Türkiye'de yaşayacaklar ve Türkiye ekonomisine katkı sunacaklar. Değerli arkadaşlar, gurbetçileri bu şekilde cezalandırmak hak değildir, bu konudan da vazgeçmenizi sizlere öneriyorum. Aksi takdirde gurbetçi vatandaşlarımıza sizi havale ediyorum.

Değerli arkadaşlar, torba yasanın 1'inci maddesine geldik, tersten başladım. Ne demişti biliyor musunuz bu hükûmet? Demişti ki: "Ben zaten vergi alamıyorum -gelir vergisinin zaten tamamını emekçiler veriyor, patronlardan vergi almak yok- bari Cumhurbaşkanına bir yetki verelim, bütün şirketlere ama bütün şirketlere hasılat üzerinden vergi sistemi getirelim. Hasılat üzerinden yüzde 5 veya yüzde 10 versin şirketler, vergi almayalım." Ya, bu, 1980'lerde vardı; Orta Doğu ülkelerinde hâlâ var. Hani biz ikinci dünya ülkesiydik, birinci dünya ülkesi olmayı hayal ediyorduk? Ama arkadaşlar, bu, dördüncü dünya ülkesi sistemi hasılat üzerinden vergi almak. Yapmamız gereken, bütün şirketlerin kârı üzerinden vergilendirilmesidir; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi almaktır.

Bütün şirketler için bu düzenleme geldi, muhalefet ettik; nihayetinde yalnızca şehir içi taşımacılığa yapıldı bu düzenleme, hasılat üzerinden vergi verecek şirketler. Ama arkadaşlar, bu kapı açıldı; bakın, bu kapı açıldı ve bütün sektörlerin talebi olur. Eğer bu madde geçerse emin olun, üç ay sonra, altı ay sonra başka sektörlerin, başka şirketlerin de bu talebi olur. Hasılat üzerinden vergilendirme yanlıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Paylan, tamamlayalım.

GARO PAYLAN (Devamla) - İçimizde mali müşavir, serbest muhasebeci arkadaşlarımız var; bu yolu açmayalım. Bakın, kayıtlı ekonomiye geçmeye çalışıyoruz ve pek çok sıkıntı var. Eğer hasılat üzerinden vergilendirme kapısını açarsanız pek çok şirket, pek çok sektör bu taleplerde bulunur ve bu yol açılır; inanın, olmayan vergi adaleti daha da yok olur arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)