| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 16.07.2019 |
AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece bu 10'uncu madde değil, bu yasanın tümü Türkiye ekonomisinin iflas ettiğinin ifşasıdır ama ben oraya kadar -Sayın Durmuş Yılmaz gibi- ayrıntıya girmeyeceğim, daha yurt dışı odaklı konuşacağım.
Ne yapmıştır iktidar? Vatandaşın cebine el atmıştır. İlk önce sağ cebine attığı el boş çıkmıştır; sonra sol cebine atmıştır, sadece boş değil, aynı zamanda delik çıkmıştır. Bunun sonucunda sıra yurt içindeki değil, yurt dışındaki vatandaşın cebine gelmiştir. Şimdi, prim ödeme oranını yüzde 32'den yüzde 45'e çıkarıyoruz. Bunun hesabı var, gizli saklı değil. Bu yüzde 32'lik primin yüzde 12'si genel sağlık sigortasına gidiyor; yüzde 20'si malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına gidiyor; geriye kalan yüzde 13 nereye gidiyor? Yüzde 13 sizin yurt dışındaki vatandaşın cebinden kestiğiniz vergidir maalesef. Şimdi, dolayısıyla, biraz evvel Sayın Paylan dedi ki: "Yurt dışındaki vatandaşlar başlarına gelecek olanın, bunun farkında mı?" Biz farkında olduğunu biliyoruz. Sadece bilmiyoruz, yurt dışındaki vatandaşlarımız bu yasanın altına imza atan bütün milletvekillerini mimlemiş vaziyette yani siz gidip yurt dışında oy dahi talep edemeyecek bir durumdasınız bugün. Sonucu ne olacak, ben size söyleyeyim; sadece yurt dışında oy kaybetmeyeceksiniz, o yurt dışındaki seçmenin yurt içindeki odakları, amcası, dayısı, eniştesi sizin kendi seçim bölgelerinizde de bunun faturasını size çıkaracaktır.
Sayın Kuşoğlu biraz evvel "Şehir hastanelerindeki durum nedir, bilmiyoruz." dedi. Biz biraz biliyoruz. Her ne kadar iktidar "Biz herhangi bir garanti vermedik." diyorsa da biz kozmik odaya girdik ve Bursa Şehir Hastanesinde durum nedir diye araştırdık, bulduk dosyayı rafta. Bursa'daki garanti 9 bin hastadır günde, Bursa'da 9 bin hasta garantisi verdiniz. Onunla da yetinmediniz, üzerine bir gelir garantisi verdiniz. Gelir garantisinin miktarını söylemeyeceğim, söylersem kaynağım belli olabilir çünkü; dolayısıyla onu da bir yerde tutuyoruz, günün birinde başka bir şekilde ifşa etmek ihtiyacını duyabiliriz.
Sayın Durmuş Yılmaz'ın izinden gideceğim, Merkez Bankası konusuna değindi, Merkez Bankasının Başkanı konusuna. Biz onun da nasıl atandığını bulduk. Bir akşam Sayın Cumhurbaşkanı damat beyi çağırıyor, diyor ki: "Bu Merkez Bankası Başkanıyla başım dertte benim. Bu adam çetin bir kaya çıktı." Damat diyor ki: "Bundan nasıl kurtulalım efendim?" "Vallahi, sen bana başka birini bulacaksın." diyor.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Yanında mıydın?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Bunun üzerine damat bey şunu soruyor: "Nasıl biri olsun?" diyor.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Sen ne geziyordun orada?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - "Uysal biri olsun." diyor. "Peki efendim." diyor, ertesi sabah getiriyor teklifi. Çok uysal biri geldi.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Uyduruyorsun be kardeşim, uyduruyorsun! Ayıp ya!Uyduruyorsun be kardeşim! ne kadar genel tavırları itibarıyla hep suçu u yapmakla kendi ayağına kurşunu sıktı. Ne demek istiyor
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Ancak iktidar bunu yapmakla kendi ayağına kurşunu sıktı. Ne demek istiyorum "Kendi ayağına kurşunu sıktı." diyerek? Bugüne kadar genel tavırları itibarıyla hep suçu Merkez Bankasının Başkanına yüklemekteydiler, bundan sonra artık o bahane de ortadan kalktı çünkü o uysal kişi, iktidarın her söylediğini yapacak durumda. Dolayısıyla kimse artık Merkez Bankası Başkanını günah keçisi hâline getiremeyecek.
İzin verirseniz, geriye kalan bir dakika on dört saniyeyi de bir dış politika konusuna değinerek bitireyim. Biliyorsunuz, biz bir Doğu Türkistan meselesinden bahsediyoruz, başka partiler de bahsediyor. Uygurlardan bahsediyoruz, soydaşlarımızdan bahsediyoruz ama iktidar bundan bahsedemiyor.
Geçen hafta İnsan Hakları Komitesine üye 22 ülke bir çağrıda bulundu. 22 ülkenin imzası var, Türkiye Cumhuriyeti büyükelçisinin imzası yok. Çünkü büyükelçi "Ben bunun altına imza atabilir miyim?" diye sordu "Atma." denildi. Hâlbuki normalde olması gereken, büyükelçinin onun altına imza atıp atmama sorusunu sormaması lazım; büyükelçinin o çağrının önderliğini yapmış ve ilk imzayı atmış olması lazım. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz bu koşullarda sadece biraz evvel ekonominin iflasından bahsetmedim, maalesef, dış politikamız da iflas etmiş vaziyette. Allah hepimize sabır versin diyelim.
Saygılar sunarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)