| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 17.07.2019 |
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan torba yasa teklifi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Bir düşünür "Ölüm ve vergi dışında hiçbir şey kesin değildir." demiştir. Bu sözlerden verginin mali bir gereklilik olduğunu, eğitim, sağlık, ulaşım gibi hizmetlerin sağlanabilmesi için toplanmasının zorunlu olduğunu anlıyoruz. Verginin bunlar dışında da önemli fonksiyonları olduğunu biliyoruz. Vergi, bir sektörün, bir iş alanının ya da ekonominin genelinin büyümesini etkileyen bir politika aygıtıdır. Verginin ayrıca sosyal bir fonksiyonu vardır; sosyal adaletin sağlanmasında, gelir eşitsizliğinin giderilmesinde, çevreye ve sağlığa zararlı olabilecek faaliyetlerin azaltılmasında rol oynar. Burada bize düşen hayati bir sorumluluk vardır. Her bir kanun maddesini ele alırken verginin hangi amaca hizmet ettiğini iyi düşünmeliyiz. Ayrıca, popülist politikalardan, belli kesime yarayacak ama halkın adalet duygusunu zedeleyecek kanunlardan kaçınmalıyız. Kanun maddelerindeki herhangi bir belirsizlik tek bir kişinin inisiyatifiyle gelecekte keyfî uygulamaların yolunu açacaktır. Bu keyfî politikalar ne ekonomiyi iyiye götürür ne de sosyal adalet duygusunu pekiştirir; sadece belli kesime rant sağlar ve kayıt dışılığı artırır. Kanundaki belirsizlikleri en aza indirgeyip verginin kimden ve nasıl alınacağını konuşmalıyız. Verimli çalışan ve ekonomik büyümeyi sağlayan sektörler ile verimsiz çalışan sektörlere uygulanacak politikaları iyi ayırt etmeliyiz. Bunu yapmazsak, son on yedi yılda olduğu gibi, halkın bir kesimi haksız şekilde zenginleşirken bir kesimi fakirleşmeye devam eder. Özetle, burada özellikle ucu açık gibi görünen her türlü kanun maddesini dikkatle düşünmeli ve tartışmalıyız.
Verginin de ölüm kadar kesin olması, iyi çalışan devlet mekanizmasının temel göstergelerindendir; ayrıca, ülkede yaşayan dezavantajlı grupların çıkarınadır, böyle de olmalıdır. Siz, yandaş bir inşaat şirketinin 425 milyon Türk lirası vergi borcunu silmekle dezavantajlı grubun refahını topluma küfreden bir şirket sahibine bağışladınız.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde kamu kaynaklarının fütursuzca tüketilmesi sonucu kamu-özel iş birliğiyle yapılan yatırımlar sürekli artmaktadır. Köprülerde, otoyollarda ve tünellerde araç geçiş garantisi verilerek başlayan, yirmi-otuz yıla varan borçlandırma modeli en son şehir hastaneleriyle karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Eskişehir'de 2 tane devlet hastanesi ve 1 tane de askeriyeden devralınmış olan 600 yataklı hava hastanesi olduğu hâlde, hava hastanesi hiç çalıştırılmadı, atıl hâle getirildi; devlet hastanesinin biri kapatıldı, biri çalışıyor, bir şehir hastanesi kuruldu. Burada amaç, hayalî bir yatırıma hasta sağlamak ve devlet tarafından sübvansiyon sağlamaktır. Şehrin kilometrelerce dışındaki hastaneye hastaların taşınması da ayrıca işin zahmeti ve cabasıdır.
Biz de burada, bilmediğimiz bir kanun üzerinde tartışmaktayız. Şehir hastaneleri kanunu zannedersiniz ki atom bombası, zannedersiniz ki riskli nükleer bir madde, zannedersiniz ki stratejik bir madde. Eskişehir Şehir Hastanesi için söylüyorum: Garanti Bankasıyla, İş Bankasıyla ve müteahhit firmayla Londra'da yapılan bir anlaşmayla yürürlüğe konulmuş, burada anlaşmazlık durumunda Londra mahkemeleri yetkili kılınmış; bu bir garabettir, bir hilkat garibesidir.
4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 6.542 lira olduğu, açlık sınırının 2.008 Türk lirası olduğu, işsiz nüfusun geçen yıla göre 1 milyon artıp 4,5 milyona ulaştığı, döviz kurunun fırlamak üzere her an tetikte beklediği, enflasyonunun kontrolden çıktığı ekonomimizde, dezavantajlı gelir grubunun sırtındaki yükü artıracak politikalardan kaçınmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım, buyurun.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) - Ekonomimizdeki bu sorunlar maalesef, öncelikle dezavantajlı kesimin refahını etkiliyor.
Bu kanunda, bu saydığım prensiplerden ekonominin büyüme fonksiyonunun yetersizliği, verginin sosyal fonksiyonunun dikkate alınmaması, popülist politikaların takip edilmesi, keyfî uygulamalar vardır, tek bir kişinin insiyatifine bırakmalar vardır. Bunlar bize ileride ekonomik olarak yük getirecek, milletimize yük getirecek, özellikle dezavantajlı kesimin refahını bozacaktır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)