| Konu: | On Birinci Kalkınma Planı'nın (2019-2023) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 18.07.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli Komisyon üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta salı gününden bu tarafa, gerek vergi yasaları ve devamındaki 15 küsur yasada yapılan değişiklik taslağı çerçevesinde gerekse On Birinci Kalkınma Planı çerçevesinde defaatle söz aldık ve görüşlerimizi tekrarladık; dolayısıyla, şu anda sizlerle paylaşacağım hususların içerisinde yeni bir şey yok ancak daha önce söylediklerimi tekrar edeceğim.
Buradan beklenen sonuç veyahut da beklentim şu ki: İnşallah, noktasına virgülüne dokunulmadan kabul edilen, getirilen tasarılar ve planın uygulaması aşamasında, söyleyeceklerimiz dikkate alınır ve dolayısıyla daha iyi bir sonuç çıkar diye düşünüyorum.
On Birinci Kalkınma Planı'nın 170'inci paragrafında On Birinci Kalkınma Planı'nın hedefleri şöyle sıralanıyor: "Verimlilik odağa alınacak, sanayi sektörü öncelenecek ve dolayısıyla ihracata dayalı bir büyüme sağlanacak ve bunun sonucunda da büyümede istikrar sağlanacak." Ben bu düzenlemeyi canıgönülden destekliyorum ve bunu buraya yazanları da tebrik ediyorum. Bu demektir ki Türkiye'de büyüme modeli değişecek. Arkasından, bunun nasıl sağlanacağı konusunda, paragraf 176'da, yurt içi tasarrufların artırılacağı ve böylece de büyümenin finansmanının kendi yerli ve ulusal kaynaklarımızdan karşılanacağı söyleniyor. Burada da bir problem yok, onu da destekliyorum. Peki, "Tasarruflar nasıl artırılacaktır?" dediğimizde, paragraf 288'de 2019-2023 arasında kamunun önceliğinde faizlerin düşürülecek olması ve bu düşürülecek olan faizler sonucunda da yatırımların artacağı, arzın artacağı, arzın artması sonucunda enflasyonun aşağıya geleceği söyleniyor.
İlk iki paragrafta bir mesele yok ancak bu paragraf sorunlu. Bu paragrafın sorunlu olmasının nedeni de Sayın Cumhurbaşkanımızın son birkaç yılda ısrarla söylediği, bugün kapitalist sistemin içerisinde faaliyet gösteren ekonomik aktivitede ortaya konulan performansların ve duruşların ekonomi biliminin birikimlerine uymamasıdır. Dolayısıyla yepyeni bir teoriyle karşı karşıyayız. Eğer bu teorinin uygulaması doğru olarak ortaya çıkar ve bununla ilgili olarak da dünyaya yeni bir ekonomi yönetimi modeli verilebilirse biz de bundan gurur duyarız, şeref duyarız ancak bunun böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu sistemin adı kapitalist sistem, bu kapitalist sistemin özünde de ekonomik faktörler var, bu faktörlerden bir tanesi de sermayenin getirisi olan faiz. Ben bunu buraya yazanlardan ve burada bu programı, bu planı bize takdim eden Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısından ve şu anda da Strateji ve Plan Başkanından şunu istiyorum: Bize, lütfen, 5 adet, bu konuda okuma listesi, referans verebilir misiniz? Akademik dünya da bunu bekliyor, uygulama da bunu bekliyor. Lütfen, biz cehaletimizi giderelim, bize bu konuda bir referans verin. Fazlasını istemiyoruz, 5 adet bir okuma listesi verin, biz bunu da okuyalım. Böyle bir şey olursa sizi gerçekten kutlarız. Ama böyle bir şey yok. Sizin bu söylemleriniz, kapitalist sistem içerisinde yapılan bu ekonomik aktivitenin üzerindeki maliyetleri artırıyor ve bu artan maliyetler bizim soframızdaki zeytinimizi çalıyor. Lütfen, bunu dikkate alın ve şu anda televizyonları başında bizi dinleyen vatandaşlarımız da lütfen bunun takipçisi olsun. Biz bu paragrafı yazanlardan yani "Faiz düştüğü zaman enflasyon düşecektir." diyenlerden bu konuda kamuoyunu bilgilendirecek, akademik dünyayı aydınlatacak 5 tane makale, kitap, referans istiyoruz.
Efendim, şu anda geldiğimiz nokta itibarıyla biz artık faiz-kur tartışmasından bıktık. Türkiye üretmek istiyor. Türkiye büyümek istiyor. Türkiye verimliliğin artmasını istiyor. Katma değerli ürünlerin üretilmesini istiyor. Dış ticaret haddinin lehimize döndürülmesini istiyor ve bunun için de araştırma, geliştirme ve inovasyon yapılmasını istiyor.
Gerçekten biz faiz-kur tartışa tartışa enerjimizi bitirdik ve bitirmeye de devam ediyoruz. Ancak planın 2.1.4. bölümünde "Enflasyon ve Para Politikası" adlı bölümü altında, "Amaç" bölümünde yazılanların önemli bir kısmı doğru fakat uygulamada görüyoruz ki bunun olabilmesi için bazı şeylerin olması lazım. O olan şeylerden bir tanesi de artık bu faiz-kur tartışmasına son verdirecek, enflasyonu kontrol altına alacak; sanayiciye, tüccara, iş adamına orta ve uzun vadeli bakış perspektifi verecek olan bir düzen. Bu düzeni sağlayacak olan da Merkez Bankasının bağımsızlığı. Siz burada çok güzel şeyler yazmışsınız, buna hiçbir itirazımız yok. Fakat Merkez Bankasının bağımsızlığına, siyaset kurumunun verdiği bağımsızlığa saygı duyacağınız, bunu güçlendireceğiniz, bunu devam ettireceğiniz konusunda tek bir satır yok. Bu, Merkez Bankasının kredibilitesiyle ilgili endişeleri, tereddütleri artırıyor, ekonominin üzerindeki yükü artırıyor ve dolayısıyla da bizi bir kısır döngünün içerisine sokuyor. Geçen hafta salı gününden bu tarafa defalarca tekrar ettim, benden önceki konuşan arkadaşlar da aynı şeyleri tekrar ettiler, bir kere daha tekrar ediyorum: Eğer siz gerçekten Merkez Bankasının bağımsızlığına inanıyorsanız lütfen bunun gereğini yapın, eğer inanmıyorsanız bunun da lütfen gereğini yapın çünkü ikircikli olmak bize maliyet artırıyor. 2013 yılı Mayıs ayından bu tarafa olan biten şudur: Merkez Bankası gecikmeli de olsa doğru kararlar aldı fakat her defasında siyasetçi gecikmeli olarak da alınsa bu doğru kararları boşa çıkardı. Ya Merkez Bankasını destekleyin -çünkü enflasyon hedefini siz birlikte belirliyorsunuz, maliye politikası da bununla uyumlu olmak zorunda- ya da eğer bunu böyle görmüyorsanız tam tersi yöndeki inancınızı hayata geçirmek için lütfen gereğini yapın. Sizin bu ikircikli durumunuz bizi büyümek için gerekli olan, kalkınmak için gerekli olan tartışmadan, istişareden uzak tutuyor. Kalkıyoruz faiz, yatıyoruz kur. Bütün bunun arkasında da fiyat istikrarı var, finansal istikrar var. Fiyat istikrarı, finansal istikrar yenilen, içilen şeyler değil. Bunların nihai amacı üretmektir, üretilen mal ve hizmettir, onun doğru dürüst paylaşımıdır, hakça paylaşımıdır ve kalkınmadır. Bunun olabilmesi için lütfen bu ortamı sağlayın. Eğer buna, samimi olarak Merkez Bankasının bağımsızlığına inanıyorsanız -ki bunu siyaset kurumu vermiştir- o zaman, tekrar ediyorum, gereğini yapın ve Merkez Bankasıyla kapalı kapılar arkasında dirsek temasıyla oturun, konuşun, karşılıklı bilgiyi alın, karşılıklı bilgiyi verin, bir kere bir karar verdikten sonra artık ona destek vermeye gayret edin.
Son söz olarak şunu söylüyorum: Biraz önce buraya gelirken iki tane telefon aldım. O telefonlardan birisinde vatandaş -ismini de verdi- bir yerden duymuş, "Şu anda Merkez Bankası Başkanının değiştirilmesinin sebeplerinden bir tanesi de Merkez Bankasını tekrar İstanbul'a taşımak için ortam oluşturmakmış. Böyle bir şey var mı?" diye bana sordu? Benim bu konuda herhangi bir bilgim yok, herhangi bir duyumum da yok dedim. Ama vatandaşta böyle bir duyum var ise, altı boş da olsa böyle bir duyum var ise o zaman bu dedikodu nereden çıkıyor? Sonuç itibarıyla bunun ekonomi üzerindeki etkisi ne olacaktır, bunu da düşünmenizi istiyorum.
Bilgiye dayanmadan konuşmak istemem, sadece teorik olarak şunu söyleyeyim: Ülkeyi yönetmek üzere milletten yetki almış bir siyasi kadronun ülkenin herhangi bir kurumunu ülkenin herhangi bir yerinde konuşlandırma hakkı vardır, buna hiç kimsenin itirazı olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, konuşmanızı tamamlamanız için söz veriyorum bir dakika.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Ama bu hakkı kullanmanın da bir ekonomik sonucu var. Merkez Bankasını İstanbul'a taşıyabilirsiniz. Burada söylemek istediğim şey şu: Merkez Bankası herhangi bir kuruluş değildir, Merkez Bankası bir itfaiye aracıdır; bir finansal istikrarsızlık ortaya çıktığında, bir bankacılık sorunu ortaya çıktığında yangın söndürme aracıdır. Yangını söndürmek için suya ihtiyacınız var. İtfaiyenin hortumunu bağlayacağı kuyu, su Türkiye Cumhuriyeti hazinesidir, dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti hazinesi neredeyse Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası da orada olmalıdır. Kaldı ki bunu yapabilmeniz için de mevcut yasanın 1'inci maddesini değiştirmeniz gerekiyor. Orada diyor ki: "Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının idare merkezi Ankara'dır."
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)