| Konu: | Asya Verimlilik Teşkilatı Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 02.10.2019 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, devletler arası anlaşmaları görüşüyoruz. Uzmanları bilir, devletler arası anlaşmalarda şartları o devletin gücü belirler, o devletin itibarı belirler. Bizler bu itibarı maalesef kaybeden bir devletin üyeleri ve o devletin Meclisinin milletvekilleriyiz. Her gün itibarımızı kaybediyoruz. Uluslararası arenaya çıkalım arkadaşlar, devletimiz her gün itibar kaybediyor.
Bakın, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde sonlardayız, Demokrasi Endeksi'nde sonlardayız, Basın Özgürlüğü Endeksi'nde sonlardayız. Herkes, Türkiye'nin otokratik bir tek adam rejimine doğru sürüklendiğini söylüyor. Oysa birkaç yıl öncesine kadar hayallerimiz başkaydı, demokratik bir Türkiye hayali kuruyorduk, bunun için mücadele veriyorduk ancak maalesef her gün bu durumdan daha da uzaklaşıyoruz.
Sevgili Daron Acemoğlu bir kitap yazdı, tekrar tavsiye ediyorum hepinize "Ulusların Çöküşü" kitabını. Eğer ki bir ulus gücü, yetkiyi tek adama veriyorsa, bir otokrata veriyorsa o ulus çöküşe geçiyor. Tarih boyunca bu böyle olmuş, bunun da istisnası yok ama o devletin kurumları güçlüyse, denge denetim mekanizmaları güçlüyse o ulus güçleniyor ve yüzyıllar boyunca hükmünü sürüyor ve dünya tarihine altın harflerle yazılıyor. Maalesef kurumlarımız çöktükçe arkadaşlar, ulusumuz da devletimiz de çöküyor.
Bakın, bir iktidar elbette olacak, dünyanın her yerinde var. Tayyip Erdoğan zannediyor ki ben iktidarım, benim modelim bu; değil. Otokratların bu modeli, dünyanın pek çok yerinde maalesef devrede ama o ülkeler maalesef üçüncü lige düşen ülkeler, hatta dördüncü lige düşen ülkeler.
Bakın, Erdoğan'ın iktidarı tabii ki var, millet ona oy vermiş ama onu dengeleyecek, denetleyecek kurumlar yoksa maalesef o iktidarın da herhangi bir şekilde ne ulusal alanda ne uluslararası alanda herhangi bir itibarı olmuyor.
Dün Meclisimizin açılışı oldu arkadaşlar, hepimiz buradaydık. Bir partinin Genel Başkanı geldi, Meclisimizin açılış konuşmasını yaptı, AK PARTİ Genel Başkanı geldi, burada Meclisin açılışını yaptı ve başka da kimse konuşmadı arkadaşlar ve açılış töreni bu şekilde oldu. Burada ciddi bir sakatlık var. Oysa o kişi, yürütmenin başı. Meclisin görevi ise yürütmenin başı olan kişiyi dengelemek ve denetlemek. Ama arkadaşlar, biz Meclisimizin açılışını yürütmenin başına yaptırıyorsak ve o, burada gelip bizlere, hepimize nasıl davranacağımıza dair bir konuşma yapıyorsa biz onu dengeleyip denetleyemeyiz, hiçbiriniz yapamazsınız ancak geçen dönemde olduğu gibi, onun gönderdiği fermanlara mühür bastırırlar bizlere arkadaşlar, onun gönderdiği fermanlara ancak mühür basarız. Meclisin alametifarikası, yürütmeyi dengelemek ve denetlemektir. Maalesef, bu durumda çok uzağız.
Yürütmeyi dengeleyecek denetleyecek diğer bir güç ne? Yargı. Değerli arkadaşlar, yıllardır yargıdan şikâyet ediyoruz ama geçenlerde Sevgili Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, biliyorsunuz, tutuklu bulunduğu dosyadan ve daha sonra üç yıl boyunca tutuklu kalıp da mahkemenin tahliye kararı verdiği dosyadan bir kez daha Cumhurbaşkanının talimatıyla tutuklandı arkadaşlar. Bunu nereden biliyorum? Cumhurbaşkanı itiraf etti "Onları bırakamayız." dedi. Cumhurbaşkanı bu itirafta bulundu ve dün geldi buraya aynen şunu söyledi: "Bizim yargıçlara talimat verecek hâlimiz yok. Size ne yasa çıkaracağınızı söyleyecek hâlimiz yok." diyen Cumhurbaşkanı, bir hafta önce Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ı tutuklama talimatını kendisinin verdiğini ikrar etti, itiraf etti. Maalesef, yargımızın durumu budur arkadaşlar. Bu durumla ilgili ivedi adımlar atmak zorundayız. "Yargı reformu" diye getirdiğiniz şeyin içinde hiçbir şey yok. Bu Meclis, ivedi olarak hukukun üstünlüğüyle ilgili sorumluluk almak zorundadır. Bunu yapmadığımız sürece demokrasimiz kan kaybedecektir ve tek adam "Yaptığım yanıma kâr kalıyor. Beni dengeleyecek, denetleyecek bir kurum da yok. Ben bildiğim yolda devam ederim." der.
Diğer bir güç ne arkadaşlar? Basın. Ya, basın HDP'yle ilgili her gün akşam yayınlar yapıyor. Tek bir HDP temsilcisi televizyonlarda, gazetelerde ifadede bulunamıyor. Böyle bir basınla mı yürütmeyi dengeleyip denetleyeceğiz?
Diğer bir güç ne peki arkadaşlar? Bakın, merkezî yönetim var, elbette olacak ama AK PARTİ kurulurken neyi tartışıyordu? Yetkiyi yerellere dağıtmayı konuşuyordu, değil mi? "Ankara çok merkeziyetçi." diyordu Tayyip Erdoğan. "Bütün yetkiler Ankara'da." diyordu. İstanbul Belediye Başkanıyken bunları diyordu. "Ben ne yapacaksam Ankara'dan izin almak zorundayım." diyordu. "Belediye meclisinin yetkileri artmalı." diyordu Sayın Tayyip Erdoğan ama Ankara'da saraya geçince ve bütün gücü eline almak isteyince o sözler unutuldu. AK PARTİ de bu iddialarını unuttu. Yerele yetkileri dağıtmak yerine yerelin yetkilerini daraltmaya ve yerel yönetimlerin itibarını yok etmeye çalışan bir Cumhurbaşkanı var. Bu, demokrasimiz açısından çok büyük bir tehdittir arkadaşlar.
Bu ülkede 15 Temmuzdan sonra pek çok darbe oldu ama 19 Ağustosta bundan kırk gün önce demokrasimize çok büyük bir darbe daha vuruldu. Diyarbakır, Van ve Mardin belediyelerine kayyum atanarak bir kez daha demokrasimize darbe vuruldu.
SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Paylan, Diyarbakır'daki annelerin eylemlerinden bahset.
GARO PAYLAN (Devamla) - Yerel yönetimlerin iradesine, yerel halkın iradesine darbe vuruldu.
Değerli arkadaşlar, arkadaşlarım söyledi. Ben de bir iddiada daha bulunayım. Bakın, sayın Diyarbakır, Mardin ve Van belediye başkanlarımız 31 Martta seçildiler. Diyarbakır Belediye Başkanımız yüzde 64'le seçildi.
SALİH CORA (Trabzon) - Diyarbakır Anneleri'nden bahset. HDP önünde eylem yapan annelerden bahset Garo Bey.
GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Cora, gel burada konuş.
Bakın, yüzde 64'le seçildi 31 Martta.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Çözüm biziz, çözüm.
GARO PAYLAN (Devamla) - Biz 31 Mart gecesi halaylarda buluştuk, o gece bir yazı yazılmış. Bakın, üç gün sonra değil, üç ay sonra değil, o gece Diyarbakır Valiliği kayyum talep eden yazısını İçişleri Bakanlığına göndermiş arkadaşlar. Yazı elimizde. 1 Nisan tarihli. 31 Mart akşamı seçildi belediye başkanlarımız. Daha mazbata ortada yok. 16 Nisanda mazbata alınmış. 1 Nisanda kayyum talep eden yazı, İçişleri Bakanlığına gönderilmiş. Hangi arada acaba belediye başkanlarımız o yalan iftiralarla dağa para gönderdiler acaba? Hangi arada arkadaşlar? 31 Mart gecesinde mi? Daha mazbatayı almadan mı? İki buçuk yıl önce de bütün belediyelerimize kayyum atadınız. İki buçuk yıldır söylüyoruz. Belediye başkanlarımızın dağa para gönderdiğine dair bir kuruşluk belge gösterin diyoruz, bir kuruşluk. Yalan söylüyorsunuz, iftira atıyorsunuz. İki buçuk yıldır diyoruz ki bir kuruşluk belge gösterin. Tek bir iddia dahi yok belediye başkanlarımızın dağa gönderdiğine dair, tek bir kuruşluk iddia yok. Dosyalarını açın bakın, tek bir kuruşluk iddia yok ama aynı yalanla 31 Martta yüzde 64'lük Diyarbakır halkının iradesini 1 Nisanda gasbetmeye kalkıyorsunuz. Diyarbakır halkı kırk gündür ayakta. Kırk gündür belediyenin karşısında eylem yapıyoruz. Ben buradan Diyarbakır, Van, Mardin halkına selam gönderiyorum.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - HDP'nin önündeki annelere de selam var mı?
GARO PAYLAN (Devamla) - Diyarbakır, Mardin, Van bu ülkenin parçası değil mi? Diyarbakırlılar, Mardinliler, Vanlılar bu ülkenin vatandaşları değiller mi? Neden o halkın iradesini yok sayıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, yalanlarla, iftiralarla maalesef yol alamazsınız.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - Annelere de selam söyleyin.
GARO PAYLAN (Devamla) - Yapmamız gereken, bu halkların iradesine saygı göstermektir. HDP, 6 milyon vatandaşımızın iradesi.
Bakın, buraya niye geldik? Diyarbakır, Mardin, Van, İstanbul bizi buraya niye gönderdi? Demokratik çözüm için gönderdi. Siz her gün HDP'ye saldırarak, demokratik çözüm iradesini yok sayarak maalesef ülkemizi daha da aşağıya çekiyorsunuz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Terörle mücadele ediyoruz.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın, her gün savaş tamtamları çalınıyor, her gün silaha, savaşa kaynaklar ayrılıyor. Deniyor ki: "Suriye'ye gideceğiz, Suriye'de 3 milyon, 4 milyon insanı sınırlara taşıyacağız." Ya, 3 milyon, 4 milyon insan Suriye'nin sınırında mı yaşıyordu? Suriye'deki yangına benzini siz döktünüz, o insanları evlerinden siz ettiniz. Yapmamız gereken, Suriye'de demokratik bir çözümü savunmak.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Demagoji yapma!
GARO PAYLAN (Devamla) - Suriye'de demokratik bir çözüm olursa herkes evine gider, herkes işini, aşını bulur.
SALİH CORA (Trabzon) - Suriye'de terör devletini kurdurmayacağız.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın arkadaşlar, önemli olan, demokratik bir çözümü savunmaktır.
Az önce MHP'li arkadaş konuştu...
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Ne dedi?
GARO PAYLAN (Devamla) - Türkçü bir konuşma yapıyor, "Türk'ün gücünü orada göstereceğiz." diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Rahatsız mı ediyor seni?
BAŞKAN - Sayın Paylan, sözlerinizi tamamlayın lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın arkadaşlar, sınırın bu tarafında da Türkler var, Kürtler var, Ermeniler, Süryaniler, Araplar var. Sınırın diğer tarafında da Türkler, Türkmenler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Süryaniler var. Siz yalnızca Türkçü bir bakış açısıyla ne Türkiye'de ne Suriye'de demokratik bir çözümü getiremezsiniz, yapmamız gereken, demokratik bir çözüm açısıyla hem Türkiye'de hem Suriye'de demokrasiyi kurmaktır. Öyle savaşla, bombayla, tankla, topla, orduyu oraya göndererek nizam kurulamaz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - 20 bin tır silah geçti; Sayın Paylan, 20 bin tır silah geçti.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen müsaade edin.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Sayın Başkanım, 20 bin tırı geçti silahlar ya.
GARO PAYLAN (Devamla) - Osmanlı böyle bir nizam kurmamış, Türkçü bir bakış açısıyla nizam kurmamış. Yumuşak gücümüzle, demokratik gücümüzle nizam kurabiliriz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Cora...
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Arkadaşlar, 20 bin tırdan fazla silah geldi o bölgeye. Orada atılan bir çakıl taşı bizim başımıza değecek, bunu görmüyor musunuz?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Hükûmetiniz gönderiyor, orada ne kadar olduğunu iyi biliyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Paylan, teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan, yapmayın...
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - 20 bin tır silaha laf etmediniz ya.
BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
Kayıtlara geçti, 20 bin tır silah geldi bölgeye, tamam.
Sayın Paylan, sizin de son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, aklımızı başımıza devşirelim. Osmanlı, yüz yıl önce böyle dar, ırkçı, milliyetçi bir bakış açısıyla parçalandı. Şimdi, tekrar büyük bir riskle karşı karşıyayız. Ya çoğulcu bir bakış açısıyla bu girdaptan, bu karanlıktan çıkacağız ya da tekçi, milliyetçi, ırkçı bir bakış açısıyla hep beraber kaybedeceğiz. Biz hep beraber kazanmak istiyoruz; bu ülkenin Türk'ü, Kürt'ü, Ermeni'si, Süryani'si olarak hep beraber kazanalım. Suriye halkları da kazansın, Türkiye halkları da kazansın. Bunun için barışçı bir bakış açısına ihtiyacımız var. Ben bu konuda yeni yasama döneminde Meclisin sorumluluk alması çağrısı yapıyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)