GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:3
Tarih:08.10.2019

HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında beş dakika çok az bu meseleyi açıklamak için, belki üzerinde konuşmak için ama beş dakikada elden geldiğince bu meseleye açıklık getirmeye çalışacağım.

Şimdi, bugün de konuşmaları takip ettiğimiz kadarıyla bütün partiler açısından bu meselenin bir hassasiyeti var. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Eğer bütün grupların bu konuda bu kadar hassasiyeti varsa, bu meselenin açıklığa kavuşturulmasını istiyorlarsa bu bizim 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili verdiğimiz yani Meclis Genel Kuruluna indirdiğimiz dördüncü araştırma önergesi. Dördüncüsü artık sonuçlansın, bir araştırma komisyonu kuralım ve bu meseleyi enine boyuna tartışalım. Biz HDP olarak ortaya çıkacak gerçekten objektif bir araştırma sonucunda bütün sorumluluğu üstleniyoruz eğer bizimle ilgili bir şey çıkarsa ama bizimle, HDP'yle ilgili bir mesele olmadığı bilindiği için aslında bir araştırma komisyonu kurulmuyor. Çünkü neydi değerli arkadaşlar 6-8 Ekim olayları? 2014 yılıydı, çözüm süreci devam ediyordu, bir taraftan da IŞİD Kobani'de büyük bir katliam yapmak üzereydi. Binlerce insanın artık sıkıştığı, Kobani'nin belli bir bölgesine sıkıştığı, IŞİD tarafından katledilmeyle yüz yüze kaldığı ve bu meselenin çözülmesi için o dönem çözüm süreci heyeti içerisinde yer alan arkadaşlarımız tarafından bir taraftan İmralı'yla bir taraftan Hükûmetle görüştürülerek aslında oradaki bu katliamın önüne geçilmesi için türlü adımların atıldığı bir süreçti.

Biliyorsunuz, değerli arkadaşlar, Kobani Suruç'la aynı sınırdaydı yani Kobani'nin düşmesi demek bugün IŞİD'in Türkiye'de de büyük bir tehlike göstermesi, o patlayan bombaların daha büyük bir şekilde bu ülkeye sirayet etmesi demekti ve esasında 6 Ekim akşamı Mürşitpınar Sınır Kapısı düşmek üzereydi. Tam bunun üzerine arkadaşlarımız yoğun bir görüşme trafiğiyle iktidarla, o dönemin Başbakanıyla görüşmeler gerçekleştirdiler. Bununla ilgili eğer komisyon kurulursa tanıklıklar da olacaktır mutlaka. Dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'yla birçok görüşme yaptılar bu meselenin çözülmesi için. Esasında ilk görüşmenin sonucunda Ahmet Davutoğlu bu sorunun çözülebileceğini, oraya bir koridor açılarak, en azından Mürşitpınar Sınır Kapısı'ndan geçilerek bir desteğin sağlanabileceği konusunda taahhüt vermesine rağmen, sonrasında günlerce beklenmesine rağmen bu şekilde bir adım atılmamıştır. En son yapılan görüşmelerde "Başınızın çaresine bakın." denmiş ve oradaki binlerce Kürt aslında ölüme terk edilmiştir. Tam da bu meseleye karşı insanlar... Bakın, daha MYK kararı yok, daha atılan bir "tweet" yok, bir Selahattin Demirtaş çağrısı yok. İnsanlar 6'sında sokağa çıkmaya başlıyorlar, demokratik tepkilerini ortaya koymaya başlıyorlar. Bütün haber sitelerini takip ettiğinizde tek tek, saat saat bunları görebilirsiniz. 7'si saat 14.30'a kadar da herhangi bir problem yok. Ama o esnada, dönemin Cumhurbaşkanı yani şu anki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Antep'te bir açıklama yapıp "Kobani düştü düşecek." dedikten sonra bütün demokratik eylemler bir anda provoke oluyor ve aslında simge olması gereken, Varto'da Hakan Buksur adında bir genç polis tarafından katlediliyor. Esasında işte dinamit orada ateşleniyor ve ülkenin dört bir yanında kirli eller katliamlar gerçekleştiriyor.

Bakın, iktidar bugüne kadar doğru rakamı bile tutturamıyor. Sadece Yasin görülüyor ama Yasin Börü değil, bu olaylardan kaynaklı 54 vatandaşımız yaşamını kaybetti. Peki, bu soruşturmalarla ilgili herhangi bir gelişme, herhangi bir ilerleme var mı? Yok, bütün soruşturmalar tozlu raflarda ya da sümen altında. Bizim Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, bakın iki defa bu suçlamayla tutuklanıyor ama esas dosyalarla ilgili olarak tek bir adım atılmıyor. Şimdi, "simge" deyince politik görüşe göre mi deniyor? Bakın, biz o dönem, 6-8 Ekimde yaşamını yitirenlerin hepsinin ailelerinin acılarını paylaşıyoruz, hepsi bizim yurttaşlarımız, hepsi bizim vatandaşlarımız, bu ülkenin vatandaşları. Ama politik görüşlerine göre siyasi rant alanına çevirerek, alan alan, meydan meydan, "Şu katildir, bu katildir." diyeceğinize değerli arkadaşlar, bunun çok kolay bir yolu var: Gelin, bir araştırma komisyonu kuralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Başkanım, bir dakika daha süre alabilir miyim?

BAŞKAN - Tabii, buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Dönemin İçişleri Bakanı, dönemin Başbakanı, dönemin Cumhurbaşkanı ve... O görüşmelerde bire bir bulunan, şu Meclis kürsüsünde de tanıklıklarını ve gözlemlerini anlatan Sırrı Süreyya mahkemelerde. Sadece terörist olarak gösterdiğiniz ama kendi beyanlarını, açıklamalarını hiç yansıtmadığınız önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş'ın ve daha onlarca kişinin tanıklığını alalım ve ne oldu, gerçekten, bu insanlar kim tarafından öldürüldü, hangi kirli güçler tarafından bir şekilde katledildi ve üstleri kapatıldı, eğer gerçekten bir hassasiyetiniz varsa bunu araştıralım çünkü mesele her defasında çıkıp birilerini terörize etmek değil. Bu ne bu ülkenin toplumsal barışına ne de adalete olan inancına katkı sağlıyor diyorum.

Teşekkür ederim arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)