GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, Türkiye'nin millî güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı millî güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye'nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi
Yasama Yılı:3
Birleşim:3
Tarih:08.10.2019

YUNUS EMRE (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Az önce Sayın Yılmaz'ın konuşmasını dinledim ve bir süredir Suriye iç savaşı bağlamında AK PARTİ sözcülerinin açıklamalarını izliyorum. Genel durumdan farklı bir manzarayı da Genel Kurulda görmediğimi belirtmek istiyorum, o da şudur: Türkiye'de dış politikanın uygulanmasında, politika oluşturulmasında Meclis devre dışıdır, Meclis yeterli bilgiye erişememektedir. Tezkereyi okuduğunuz zaman da yine aynı şeyi göreceksiniz; tezkere kapsamı hakkında, tezkereyle alınan yetkinin kapsamı hakkında gerekli bilgiler bulunmamaktadır. Sevgili arkadaşlar, bunlar Meclisten kaçırılmaktadır. Türkiye'de adına "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen tek adam rejiminin doğal bir sonucu, Meclisin kapasitesinin, gücünün geriletilmesi olmuştur. Dış politika bu alandaki en açık örnektir.

Trump'ın "tweet"ini ve bugün yaptığı açıklamayı okuduğunuzda şunu görürsünüz: Suriye iç savaşı hakkında, Türkiye'nin muhtemel operasyonu hakkında, Millî Savunma Komisyonunun Sayın Başkanı, AK PARTİ'li ilgili komisyon başkanları, hatta Türk Dışişleri Bakanlığı, Türk Genelkurmayından daha fazla bilgiye Amerikan Başkanı Trump sahiptir. Çünkü Amerikan Başkanı Trump "tweet"inde diyor ki: "Bir sınır var, bir limit var; o limiti aşarsanız ekonominizi mahvederim." Bugünkü açıklamasında diyor ki: "Değerlendirmelerimizin dışına çıkarlarsa aşırı zarar görmüş bir ekonominin gazabına uğrarlar." Arkadaşlar, bu değerlendirme nedir? Trump'ın çizdiği sınır nedir? Bunu hiçbir AK PARTİ milletvekili bilmiyor, bu Meclis bilmiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu sınır nedir? Trump'un çizdiği sınır nedir? Trump'un çizdiği sınır ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile Amerikan Başkanı arasında bir anlaşmadır ve bu anlaşma bu Meclisten gizleniyor. Bu anlaşmanın ne olduğunu Amerikan Başkanının "tweet"leri sayesinde bir ölçüde anlayabiliyor Türk kamuoyu. Bu, cumhuriyet tarihi boyunca görülmüş en büyük dış politika skandalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, birtakım beylik cümlelerle bu kürsüye çıkıp kahramanlık şiirleri okuyarak dış politika yapılmaz, dış politika son derece ciddi bir iştir. ABD'yle nasıl bir pazarlık içerisindeyiz? Operasyonun detayları nedir, kapsamı nedir? Bu kürsüye çıkanlar yüce Meclise bunları açıklamakla mükelleftirler.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Operasyonla ilgili hiçbir bilgi verilmez burada.

YUNUS EMRE (Devamla) - Arkadaşlar, arkadaşlar...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Dinle de öğren, dinle de öğren.

YUNUS EMRE (Devamla) - Bana laf atacağınıza Trump'a karşı "tweet" atın, hanginiz "tweet" attınız? (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bravo, bravo!

YUNUS EMRE (Devamla) - Bırakın bana laf atmayı, bırakın bana laf atmayı, bırakın!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Ne zaman ne atacağımızı görürsünüz.

BAŞKAN - Arkadaşlar, konuşmacıyı dinleyelim.

Sayın Emre, siz Genel Kurula hitap edin.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Ne zaman ne atılacağını görürsün.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Dinle, dinle de öğren, Trump'un yanında kedi gibisin.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen sükûnet.

Sayın Emre, siz Genel Kurula hitap edin.

YUNUS EMRE (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Arkadaşlar, siyasi literatürümüze Sayın Cumhurbaşkanının soktuğu bir ifade var: "Kandırıldık." Sayın Cumhurbaşkanını ne yazık ki önüne gelen kandırabiliyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ayıp bir şey ya, ayıp bir şey ya!

YUNUS EMRE (Devamla) - Bir örnek vereceğim size, sizin sözcüleriniz, Dışişleri Bakanınız, Cumhurbaşkanınız dediler ki: "Amerika, YPG'ye verdiği silahları toplayacak." bu kürsüden söylendi, bu Meclisin komisyonlarında söylendi. "Amerika, Türkiye'ye taahhüt etti, YPG'ye verdiği silahları toplayacak." dendi arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz "Toplayacak." dendi.

İSMAİL KAYA (Osmaniye) - Amerika da bu beyanı yaptı.

YUNUS EMRE (Devamla) - Bizim müttefikimizin verdiği silahlarla bizim Mehmetçik'imize karşı savaşacaklar; bunun hesabını bu Mecliste vermek zorundasınız.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Amerika'ya da kızsana.

YUNUS EMRE (Devamla) - O silahlar neden toplanmıyor? O silahların toplanmadığı bir ortamda Amerikan Başkanıyla telefonda neden mutabakata varılıyor? (CHP sıralarından alkışlar) O silahların toplanmadığı bir ortamda Amerikan Başkanıyla neden mutabakata varıldığının yanıtı yok, bunun yanıtı yok.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Neticeye bak, neticeye.

YUNUS EMRE (Devamla) - Arkadaşlar, futbol oynamıyorsunuz. Tabelaya bakarak...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Neticeye bak, neticeye.

YUNUS EMRE (Devamla) - Futbol oynamıyorsunuz, dış politika yapıyorsunuz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Dış politikanın gereğini görürsün yakında.

YUNUS EMRE (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, Türkiye'ye büyük bir tuzak kuruluyor, bunu görmeniz gerekir.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Gereğini görürsün yakında.

YUNUS EMRE (Devamla) - Türkiye'ye bir tuzak kuruluyor.

BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, konuşmacıyı izleyelim.

YUNUS EMRE (Devamla) - Amerikan ordusunun silah altındaki mevcudu 1,3 milyon askerdir. 1,3 milyon askeri var ABD'nin, rezervleri de sayarsanız 2 milyondan fazla askeri var ABD'nin. Bugün, Amerika Birleşik Devletleri'nin 170'ten fazla ülkede -bakın tekrar ediyorum- ABD'nin bugün dünyada 170'ten fazla ülkede askeri bulunuyor. Kimi kaynaklara göre az önce söylediğim 1,3 milyonun yarısı ABD sınırlarının dışında bulunuyor. Bunu şunun için söylüyorum: 1,5 milyon askeri besleyen, dünyanın her tarafına, 170 ülkeye yayan ABD diyor ki: "Ben Suriye'deki askerlerimi çekiyorum." Ne kadar askeri var Suriye'de? 1.500 ila 2.000 düzeyinde askeri var.

Bakın, tekrar ediyorum: Türkiye'ye bir tuzak kuruluyor, bunu görün. 1.500-2.000 askeri var, toplam mevcudunun binde 1'i kadar asker ve bunlar savaşmıyorlar değerli arkadaşlar, bakın, savaşmıyorlar, askerî eğitim veriyorlar. Burada, büyük güçlerin Türkiye'ye kurduğu tuzağı görün. Bakın, biz aynı tuzakla İdlib'te karşılaştık Türkiye olarak. Türkiye'ye dendi ki: "Oradaki aşırı unsurları -El Nusra'yı, diğerlerini- sen ayıracaksın hangisi ılımlı, hangisi değil." Bakın, ayıramadık ve uluslararası planda Türkiye'yi zor duruma düşürdüler. İdlib'in geleceğinin ne olacağını, Türkiye'nin başına ne büyük dertler açacağını bilemiyoruz. Aynı oyun, bugün, Fırat'ın doğusunda ABD tarafından Türkiye'ye karşı kuruluyor. Bakın, Türkiye, orada ateşin içine itiliyor.

Ne diyor Amerikan Başkanı Trump dünkü konuşmasında? Soruyorlar: "Kürtlerin güvenliğini sağlayabilecek misiniz?" Yanıtı şu: "Deneyeceğiz. Kürtlere baktığınız da onlar Türkiye'nin doğal düşmanı -bakın, ABD Başkanının ifadeleri bu okuduklarım- söylediğim gibi doğal düşmanları. Bugün birisi yüzyıllardır savaştıklarını söyledi, bir tarihçi onların yüzyıllardır savaştığını söyledi." Bu, Amerikan yaklaşım tarzı, bunu görün. Buradaki yaklaşım tarzı, Orta Doğu'da kapsamlı bir Türk-Kürt çatışmasının önünü açmaktır. Orta Doğu'da ne yazık ki -burada konuşmacılar da işaret ettiler- çok kanlı bir Arap-Kürt çatışması olmuştur son otuz yıllık, kırk yıllık tarih dilimi içerisinde; çok kötü sonuçları olmuştur, çok kanlı, çok acı. Halepçe'yi hepiniz hatırlıyorsunuz; aranızda yaşı yetenler, doğrudan TV ekranlarında onu izleyenler var. Suriye'de olanları biliyorsunuz geçmişte. Orta Doğu, ne yazık ki çok kapsamlı bir Arap-Kürt sorununun, çatışmasının yaşandığı bir coğrafyadır.

Türkiye, bugün, Suriye sorununa bu şekilde, ABD Başkanının bahsettiği limitler, sınırlar içerisinde katılarak bir defa tarihsel olarak bu Arap-Kürt çatışması içerisinde kendisini Arapların yanında konuşlandırmış oluyor; bu, doğru bir politika değil arkadaşlar.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Kimin yanında olsun?

YUNUS EMRE (Devamla) - Bu, doğru bir politika değil. Böyle bir çatışma alanında taraf tutuyor olmak doğru bir politika değil. Orta Doğu'da Araplar da bizim kardeşimiz, Kürtler de bizim kardeşimiz, meseleye böyle yaklaşmalıyız; birinci mesele budur.

Bakın, değerli arkadaşlar, Suriye'de 2 milyon kadar Kürt var. PKK bizim düşmanımızdır; PKK'nın çizgisinde olan, anlayışında olan YPG bizim düşmanımızdır; biz, bu anlayışla hadiseye bakıyoruz ancak şunu hatırlatmak istiyorum: Suriye'de yaşayanlar bizim düşmanımız değildir, Suriye'deki Kürtler bizim düşmanımız değildir. Böyle bir çatışma ortamının içerisine Türkiye'yi sokmak Türkiye'ye en büyük kötülüktür.

Tekrar ifade etmek istiyorum: Burada Türkiye'ye dönük bir tuzak vardır. Türkiye'ye dönük bu tuzağın farkında olmanızı umuyorum. Türkiye, Orta Doğu'daki bu çatışmaların bir tarafı olarak bir şey kazanmaz.

Şunu görün değerli dostlar: Suriye'de bir savaş yaşanmıyor, Suriye'de birkaç savaş bir arada yaşanıyor, vekâlet savaşları da yaşanıyor. Bu çatışmaların bir tarafında kendimizi konumlandırmak, aktif olarak bu çatışmaların içinde bulunmak Türkiye'ye bir şey kazandırmaz; bunu görün ve Orta Doğu'da geçmişte örneğini verdiğim türde bir çatışma alanının Türkiye için büyük bir risk olduğunu görün.

Değerli dostlar, bütün bu sorunların temelinde Türkiye'nin kurumsallıktan uzaklaşması, hesap veren bir yönetim anlayışından uzaklaşması; Meclisin denetim işlevinin, iktidarı sınırlama işlevinin, denetleme, hesap sorma işlevinin geriletilmesi vardır. Böyle sorumsuz bir yönetim olduğu için telefon görüşmeleri yoluyla yani kişisel yakınlıkla, kişiler arası diyalogla, kişiler arası birtakım karşılıklı ya da tek taraflı tavizlerle dış politika yapılmaya çalışılıyor. Bu, cumhuriyet tarihi içerisinde alışık olmadığımız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Emre.

YUNUS EMRE (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar, konuşacak çok şey var ama şunu hatırlatacağım sadece size: Amerikan Başkanı "Ülkenin vergi mükellefleri üzerinde büyük bir yük hâline gelecek bu şahısları yıllarca tutmakla biz uğraşmayacağız." diyor. Değerli arkadaşlar, biz niye uğraşıyoruz? Bunun yanıtını vermeniz lazım. Benden sonra söz alacağınızı anlıyorum, bunun yanıtını vermeniz lazım arkadaşlar. Onların uğraşmadığı IŞİD'çilerle biz niye uğraşıyoruz? Orta Doğu'da Türkiye'yi Araplarla, Kürtlerle kavga ettirme politikası orta yerde duruyorken biz bu oyuna niçin geliyoruz? Bu soruların yanıtlarını vermek durumundayız.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Amerika, devletini kursun, orada komşumuz mu olsun?

BAŞKAN - Tamamlayın siz Sayın Emre.

YUNUS EMRE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir dönem Amerikan yönetimiyle birlikte iktidarınızın Suriye politikasının ne olduğunu ve başta Libya'da, başka bölgelerde olduğu gibi, iktidar değişikliğinin Hükûmetiniz tarafınızdan ABD'yle birlikte nasıl desteklendiğini, bu yolda ne atılımlar, ne girişimler yapıldığını hepimiz biliyoruz. O yüzden, laf atarken bence bunları hatırlayarak laf atın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Emre, Genel Kurulu selamlayın.

Buyurun.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Çözümünü de söylesin de ona göre...

YUNUS EMRE (Devamla) - Sayın Başkan, çözümünü anlatmamı istiyorlar, müsaade ederseniz anlatayım.

BAŞKAN - Genel Kurulu selamlayalım Sayın Emre.

YUNUS EMRE (Devamla) - Peki.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)