GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:4
Tarih:09.10.2019

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Savaş tamtamları altında şu an hayat pahalılığını konuşuyoruz. Maalesef buna mecbur bırakılmış durumdayım. Ülkemizde hayat pahalılığı evet, gün geçtikçe artıyor. Açıklanan enflasyon rakamı ile halkın hissettiği enflasyon rakamı arasında dağlar kadar fark var, ücretli çalışanların geliri enflasyon karşısında gün geçtikçe eriyor. Hemen hemen her gün yeni zam haberleriyle uyanıyoruz. Temel gıda ürünlerinden elektrik ve doğal gaza, köprü ve otoyol hizmetlerine kadar ardı ardına yapılan bu zamlar halkın üzerinde kaldırılamayacak bir yük oluşturuyor.

Kalem kalem örnekler verelim eğer dinlerseniz. Çok geçmişe gitmeden, son bir yılda yapılan zamlara baktığımızda, 1 Ekimde elektriğe yapılan yüzde 15'lik zamla birlikte Ocak 2019'dan bu yana yaklaşık yüzde 32 oranında bir artış gerçekleşmiş.

Bizden enflasyon yüzde 9,9 diye sevinmemiz isteniyor. Sayın Bakanın ifadesiyle, bakın, burası çok önemli: 1 Ekim 2018'den 1 Ekim 2019'a kadar elektriğin kilovatı neredeyse yüzde 100 zamlanmış ve 17,27 kuruştan 35 kuruşa çıkmış. Peki, nedeni ne bu zamların? Çünkü elektrik üretim ve dağıtımı özelleştirildi ve enerji şirketleri boğazına kadar borçlu. Onlar batarsa onlara kredi veren bankalar da batacak. Elektrik üretim ve dağıtım sektörünün mevcut borç stoku 37 milyar dolar. Peki, Hükûmet bu koşullarda kendine neyi görev biliyor? Elbette ki kamulaştırma, halkın enerji hakkına sahip çıkmak; bunlar yok. Ülkeyi yönetenlerin derdi enerji üretim ve dağıtım şirketlerini kurtarmak olunca bu zamlar da arka arkaya geliyor.

Bir örnek de doğal gazdan verelim: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in "Hem doğal gazda hem de elektrikte önümüzdeki dönemde herhangi bir tarife değişikliği yoktur, olmayacak. Vatandaşımıza hayırlı uğurlu olsun." demesinin ardından doğal gaza bir yılda toplam 53,8 zam yapıldı. Kış ayına girerken bu zammın anlamı çok açık, halkın daha da yoksullaşması. Ama unutmayalım, Sayın Bakana göre enflasyon tek haneli diye hepimizin sevinmesi gerekiyor.

Gelelim otoyol ve köprü zamlarına. Burada da hesapsız bir borç halkın sırtına yükleniyor. O yolu yaptık, köprü yaptık, şehir hastaneleri yaptık diye kamu-özel iş birliğiyle yürütülen projeler kapsamında yapılan tüm bu şehir hastanelerinin, havalimanlarının, köprülerin, yolların toplam borcu 93 milyar dolara ulaşmış durumda. İşte o borç şimdi ekonomik krizin ortasında yüzde 20 olan zamla halkın sırtına yükleniyor. Peki, biz bu zamlarla kime kaynak aktarıyoruz acaba? Sadece iktidarın yani AKP'nin desteklediği inşaat şirketlerine, enerji şirketlerine mi? Hayır. Cebinizden çıkan o para o inşaat şirketlerinin kredi aldığı uluslararası bankalara gidecek. İşte, emperyalizm budur arkadaşlar. Antiemperyalizme karşı mücadele halkın soyulup soğana çevrilmesine ilişkin bu soygun düzeninin yok edilmesidir, bu soygun düzenine son vermekle mümkündür, yoksa emperyalistlerin silahıyla komşu ülke topraklarına girmek değildir antiemperyalizm. Antiemperyalist olmak, halkın cebinden emperyalist tekellere giden, özelleştirme politikalarıyla kurulan bu hortumu hep birlikte kesmektir. Antiemperyalist olmak, bu ülkenin kendi kendine gıda ihtiyacını karşılayabilen bir ülke olması için mücadele etmektir, çok uluslu tarım tekellerinin çıkarı için Türkiye'deki tarımı ve hayvancılığı yok etmek değildir.

Peki, bu gıda fiyatlarındaki artışı engellemek için iktidarın bir çözüm önerisi var mı? Yok. Sağlıklı ve ucuz temel gıda ürünlerinin halka ulaşması için herhangi bir ekonomi politikanız var mı? O da yok. Ne var? İthalata bağımlılık var. Ne var? ABD merkezli çok uluslu tarım tekeli Cargill'in çıkarlarını korumak var. Örneğin sendikalaştıkları için, anayasal haklarını kullandıkları için işinden atılan Cargill işçilerinin hakkını teslim etmek yerine onların karşısına polisi dikmek var. İşte, emperyalizmle iş birliği budur, zamların hikâyesi bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın.

OYA ERSOY (Devamla) - Peki, bu zamlar ücret artışlarıyla telafi edilecek mi? Bunun yanıtını biz IMF'den aldık. Bildiğiniz gibi IMF heyeti Türkiye'ye geldi ve ziyaret sonrası bir rapor açıkladı. Ve ne istedi? Ücretlerin gerçekleşen değil hedeflenen enflasyona göre belirlenmesini istedi. Yani dedi ki: "Bu zam yağmuruyla yaşanan yoksullaştırmayı telafi etmeyin." Tesadüf bu ya, Bakanın bir hafta sonra açıkladığı Yeni Ekonomi programında da bu talep aynen yer aldı. Alın size halkına karşı IMF'yle bir olmak.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, ekonomik krizin çözümü ne yüksek zamlar ne özelleştirme politikalarıdır, bunun tek bir çözümü vardır: Halkın hakkı olanı halka iade etmek yani kamusallaştırma politikalarıdır. Bu nedenle, ekonomik krizin asıl nedenlerinin araştırılması ve krizin karşısında halkın çıkarlarını koruyan tedbirlerin alınmasına yönelik Meclis araştırması açılmasını öneriyoruz ve bu konuda desteklerinizi bekliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)