GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:4
Tarih:09.10.2019

CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerimin başında Türk Silahlı Kuvvetlerine başarılar diliyorum, yolları açık, bahtları aydınlık olsun diyorum.

Bugün Letonya Parlamentosu heyetinin burada olmasına çok sevindim çünkü AKP Grubuna sekiz yıldır bunu anlatıyorum, dinlemiyorlar; çok istirham ediyorum, dikkatle dinlerlerse... Onlara buradan teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Cerattepe'yle alakalı büyük bir sıkıntı çekiyoruz. Bakın, Artvin 1993 yılından beri Cerattepe'yle alakalı bir cinayetle karşı karşıya kalıyor. 1993'te Cominco Madencilikle başlayan bir serüven, Artvin'in hemen üzerinde, tepesinde bir maden arama, 1990'lı yıllardan bu tarafa, çeyrek asır. 1995 yılında Yeşil Artvin Derneği kuruluyor, bunlarla mücadele etmek istiyor. Hemen arkasından, Cominco Madencilik 1990'lı yıllarda, 2002'nin başlarında maden işletmesini başka bir şirkete devrediyor, Kanadalı bir şirkete "Inmet Mining" diye. Bunlarla hem Yeşil Artvin Derneği hem Artvin Barosu hem de -o tarihte avukattım- milletvekili olarak ben, bir hukuk mücadelesine giriyoruz. Bu hukuk mücadelesini kazanıyoruz ve diyoruz ki bu iş bitti. 2009'da bu iki önemli şirket Artvin halkına bir açıklama yapıyor, diyorlar ki: "Biz Artvin halkının yapmış olduğu bu mücadelenin karşısında ezildik, yenildik; bu mücadeleyi saygıyla karşılıyoruz." ve Artvin'i terk ediyorlar değerli arkadaşlarım. Bizler de bütün Artvinliler gibi diyoruz ki herhâlde başımızdan bu belayı savdık.

Aradan epey bir zaman geçiyor, 2011'de ben Parlamentoya geliyorum, 2012'de bu Parlamentoda kulağımıza bir şey geliyor, önce inanmıyoruz; Maden İşleri Genel Müdürlüğü bir ihale açacağım diyor. Bakın, AKP'deki çok değerli milletvekili arkadaşlarım, bu ülkede yolsuzluk nasıl yapılıyor size bir örnek vereceğim. İhale şartnamesi burada, buraya getiriyoruz, bakın, ihale şartnamesi burada. İhale şartnamesinin 8'inci maddesinde diyor ki: Cerattepe'yle alakalı bir ihale açacağım ama bu ihaleye girecek olan firmanın yıllık 10 bin ton metal bakır, 500 bin ton tüvenan malzeme işleyecek kapasiteye sahip olması lazım. Sayın Bakan Taner Yıldız demin buradaydı, Bakana soruyorum, Sayın Bakan, bu koşullara sahip Türkiye'de kaç firma vardır, kime aittir diye. Sayın Bakan bana yazılı cevap veriyor -merak edene gönderirim- diyor ki: Türkiye'de bir tane vardır, isminde 6 harf, soy isminde 6 harf olan yani ETİ Bakır, Mehmet Cengiz, Cengiz grubuna aittir. Böyle bir tesadüf olur mu, bir tek şirketin gireceği ihale olur mu diyorum, Sayın Bakan bunu göz ardı ediyor, ihaleyi o almıyor. Çıktı buraya, kürsüde dedi ki: "Uğur Bey yanıldı." İhaleyi başka bir firma aldı, Özaltın, aradan iki ay geçtikten sonra bana adamlarını gönderdiler "Üzerine gitme." diye, tekrar Mehmet Cengiz'e redevansla devrettiler değerli arkadaşlarım. Benim avukatlık yaptığım yıllarda bunun karşılığı şuydu: İhaleye fesat karıştırmak. Bir iş adamı büyük bir cesaretle bu şekilde ihaleye fesat karıştırma suçunu işleyemezdi arkadaşlar, arkasında bir siyasi irade olmasa, bir büyük ağabey olmasa bu suçu işleyemezdi. Ne demek istediğimi CHP Grubu gayet iyi anlıyor değerli arkadaşlar, inanıyorum ki oradaki arkadaşlarımız da anlıyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, arkasından biz bu kararın iptali için dava açıyoruz ve Rize İdare Mahkemesinde açmış olduğumuz bu davayı kazanıyoruz. Arkasından, Danıştaydan bu kararla alakalı gerekli kararlar geçiyor. Arkasından diyoruz ki: "Herhâlde bu iş bitti." ÇED olumlu kararını iptal ettiriyoruz. Ne diyorlar? Diyorlar ki: "Artvin'de madencilik faaliyeti yapılamaz. Madencilik faaliyeti Artvin'i yok etmektir." Arkasından ne oluyor? (2009/7), Tarım ve Orman Bakanlığının bir genelgesine dayanarak bir fiilî durum yaratıyorsunuz -bunun arkasında da bir siyasi irade var- ve diyorsunuz ki: "Hayır, bu mahkeme kararı geçerli değildir." Yeniden bir ÇED olumlu kararı çıkarıyorsunuz, maden faaliyetinin yasaklanmış olması kararını göz ardı ediyorsunuz ve yeni bir fiilî durum yaratıyorsunuz değerli arkadaşlar. Ona karşı dava açıyoruz. O davada ilginç bir şey daha oluyor, Rize İdare Mahkemesindeki hâkimleri değiştiriyorsunuz, Rize İdare Mahkemesinin hâkimlerini derdest ediyorsunuz -hatta onlardan bir bölümü içeri alındı başka şeylerden dolayı, bilmiyoruz- yeni hâkimler getiriyorsunuz. Yani Türkiye'nin bağımsız hâkimlerini değil, majestelerinin yargıçlarını atıyorsunuz değerli arkadaşlarım ve buradan da yeni bir karar ihdas ediyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu kararda da ne oluyor? Diyorlar ki: "Burada herhangi bir şekilde madencilik faaliyeti yapılabilir, hiçbir engel yoktur."

Değerli arkadaşlar, bakın, tablo bu kadar vahimdir. Arkasından neler yapılıyor? 22 hektarla alakalı olarak ÇED raporu veriyorsunuz, 240 hektarla alakalı işletme iznini getirip bunların önüne koyuyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, daha vahim olaylar oluyor Artvin'de. Artvinli, Türkiye'nin hiçbir yerinde olmadığı şekilde, ormanı devletten koruyor, iki yüz kırk beş gün iki vardiya hâlinde sabahlara kadar nöbet tutuyorlar, devletten koruyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Benim avukatlık yaptığım yıllarda böyle değildi, devlet, ormanı vatandaştan korurdu değerli arkadaşlarım.

2016'nın 15 Şubatında bir fiilî durum yaratıyorlar, yedi ilden getirdiğiniz Jandarma kolluk kuvvetleriyle geliyorsunuz, Artvin'e sanki terörist muamelesi yaparak gaz bombalarıyla Artvin'i yıldırmaya çalışıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bunu şiddetle reddediyoruz, bunu kabul etmiyoruz. Mahkeme kararlarını şiddetle reddediyoruz, yırtıp atıyoruz değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Sonra ne oluyor? Başka bir şey daha oluyor değerli arkadaşlarım, daha üzücü bir olay oluyor. Belki kamuoyu bu şekilde duymadı, bunu da buradan açıklıyorum. Sayın İçişleri Bakanına 2 kere soru sordum, dedim ki: "Bu Mehmet Cengiz'in kapısında Mustafa Kemal'in askerini niye nöbet tutturuyorsunuz? Niye nöbet tutuyor Jandarmalar?" Sorular burada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bayraktutan, devam edin.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Jandarmaların iaşesini, yemeklerini kim karşılıyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? O şirketin kapısında duran jandarmanın iaşesinin, yemeğinin parasını Mehmet Cengiz karşılıyor. İki kere sordum 2018'de Süleyman Soylu'ya: "Doğru mudur?" Duvardan ses var, beyefendiden yok, "Doğru mudur?" dedim, duvardan ses var, beyefendiden yok. Eğer jandarmanın onu kapısında beklemesinden utanç duyuyorsan sen bekle Mehmet Cengiz'in kapısında, sen bekle. (CHP sıralarından alkışlar)

O nedenle değerli arkadaşlarım, şunu iyi bilin: Yolumuz zordur. Burada birçok konuşma yaptık, sabahlara kadar burada nöbet tuttuk. Bir şarkımız var, bir direncimiz var. Bu mücadele, bu şarkı, bu türkü bitmedi. Şair ne diyor? "Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak./Unutma, aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak." diyor. Direnmeye devam edeceğiz. Bu şarkıları Türkiye'nin her tarafında söylemeye devam edeceğiz. "Cerattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez." diyeceğiz, "Cerattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez." diyeceğiz, "Cerattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez." diyeceğiz.

Bu duygularla yüce heyetinizi ve sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)