GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:5
Tarih:10.10.2019

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, hukukçuluğumuza yeni kavramlar eklemeye başladık. Bu kavramların en yenisi de şu: "Yargı kararlarını idarenin denetimine tabi tutmak."

12 Eylülün ancakçılarını aratacak kanunlar yapıyoruz bu Mecliste. Pasaport meselesiyle alakalı, zaten yeterince mağdur ettiğiniz, sivil ölü hâline getirdiğiniz KHK'lilerle ilgili demişsiniz ki: "Ya bunlar yargı önünde aklandıysa ve haklarında takipsizlik kararı verildiyse... Tamam, tamam da mahalle bekçileri de bir araştırsın, ondan sonra vereceksek verelim pasaportlarını." 12 Eylülcüleri aratmak budur işte. 12 Eylülcüler hiç değilse "ancak" deyip istisnayı koyuyorlardı. Siz şimdi bir kanun yapıyorsunuz, o kanunla beraber Anayasa'yı altüst ediyorsunuz, sivil ölüme terk ettiğiniz bu arkadaşlarımıza da diyorsunuz ki: "Sizi hâlâ süründüreceğiz. Avrupa Birliğine şirinlik ihtiyacımız var ama ey muhalifler, biz sizi hâlâ süründüreceğiz. Süründürürken bu meri Anayasa'yı da yok sayarak süründüreceğiz. Nasıl mı yapacağız? Anayasa'nın 2'nci maddesindeki hukuk devletini unutacağız, Anayasa'nın 9'uncu maddesindeki yargı yetkisini unutacağız, 10'uncu maddesini, eşitlik ilkesini unutacağız, Anayasa'nın bağlayıcılığına ilişkin 11'inci maddeyi unutacağız, 12 ve 13'üncü maddedeki temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesini unutacağız, 23'üncü maddedeki seyahat özgürlüğüne ilişkin maddeyi de unutacağız, 38'inci maddedeki masumiyet karinesini de unutacağız, 138'e sondaki yargı kararlarının bağlayıcılığını da unutacağız." Maşallahınız var ya! Şu yüce Meclisin çatısı altında, bir şekilde bağlayıcı olarak yemin ettiğimiz Anayasa'nın hemen hemen bütün hükümlerini bertaraf ediyorsunuz. Ama ben alıştım, buraya her çıktığımda size onlarca Anayasa maddesi sayıyorum, Anayasa mahkemesine gidiyor. Anayasa Mahkemesi bu seyri takip etsin bakalım ne olur? Galiba bu da gider, bunu da seyrederiz.

Ha, bu arada lütfettiniz, lütfettiniz ya, bir anayasal hakkı yasaya koyarak tekrar veriyorsunuz. Ya, zaten Anayasa'da bu hak var. Adam tertemiz, lütfeder gibi altına da bir madde yazıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Verilebilir." Arkasına da mahalle bekçisini koyuyorsunuz! Çok yol yürürüz bu şekilde sizlerle, çok.

Yapmanız gereken bunlar değil, tak diye o pasaportları vermeniz gerekiyor kardeşim, özür dilemeniz gerekiyor bu arkadaşlarımızdan. Barış akademisyenlerinden özür dilemeniz gerekiyor, KHK'lilerden özür dilemeniz gerekiyor, hakkında yıllardır dava açılmayan insanlardan, bu ülkenin millî servetinden özür dilemeniz gerekiyor. Niye dilemeniz gerekiyor biliyor musunuz? Müthiş bir çifte standart yarattınız bu masum insanları sivil ölüme terk ederken. Örnek vereceğim iyi dinleyin. Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesinde, FETÖ'cülüğü mahkeme kararıyla tespit edilmiş bir savcıyı o karar verilene kadar görevde tuttunuz. Nasıl mı tuttunuz? Söyleyeyim: HSK önce görevden aldı, ihraç etti, araya girdiniz, çeşitli yollarla beraber tekrar başlattınız, hakkında soruşturma başladı. Soruşturmayı başlatan savcı dedi ki: "Ben bu adama dava açmak zorundayım, kusura bakmayın." Öyle vahim ki durum, dava devam ederken bu adam savcılık yaptı. Bu milletin tertemiz evlatlarını sokaklarda süründürdünüz, sosyal güvenlikten mahrum bıraktınız, aç bıraktınız, sefil bıraktınız ama mahkeme kararıyla beraber, yargılama süresi boyunca FETÖ'cülükten yargılanan bir adamı da görevde bıraktınız; çıkın "Bırakmadık." deyin. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin düzeniniz bu; çifte standart, benden olanı korumak, FETÖ'cüyü korumak, muhalifleri yok etmek. Bu düzenlemelerinizle beraber yaptığınız şirinliklere şapka çıkaracağız ama devamında koyduğunuz ifadelerle beraber diyorsunuz ki: "Biz OHAL'den memnunuz." Reform falan yapmıyorsunuz. "OHAL'den memnunuz, koyduğumuz istisna ifadelerle beraber OHAL'de mağdur ettiğimiz muhalifleri mağdur etmeye devam edeceğiz. İdari kararlarla devam edeceğiz, 'İşte, size yargı yolu.' diyeceğiz. En az iki üç yıl daha bu OHAL düzenini devam ettireceğiz." diyorsunuz. Bunun neresi reform?

Reform yapmak istiyor musunuz? Kolayı var, 7145 sayılı Yasa'yı getirin hep beraber kaldıralım. Bütün bu sorunların temeli bir yıl önce getirdiğiniz o yasadır kardeşim, getirin beraber kaldıralım. Mağduriyetler orada, eşitsizlikler orada, tamamı orada.

Reform yapmak istiyor musunuz? Başka yollar önereyim ben size reform yapmak istiyorsanız. Mesela, avukatlara ilişkin getirdiniz ya pasaport falan; güzel, tamam ama avukatları yargının diğer meslekleriyle beraber eşitleyelim, sacayağı değiller mi? Sosyal güvenlik açısından hâkim ve savcılar ile avukatları eşitleyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Başka bir şey yapalım: Yıktınız ekonomiyi, yeni başlayan avukatların hayatı kayıyor. Bir kanun çıkaralım, yeni başlayan avukatlar beş yıl boyunca vergiden muaf olsunlar, mesleklerini yapabilsinler. Niye söylüyorum bunları biliyor musunuz? Siyasal, sosyolojik, ekonomik olağanüstü bir yıkım yarattınız, altında bütün meslekleri bıraktınız, çıkması için de çaba göstermiyorsunuz; bırakın, önerdiğimiz şeylerle beraber biz çıkaralım. Ha, yolu var; çıkarmazsanız gideceksiniz, geleceğiz ve biz çıkaracağız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)