| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 15.10.2019 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ tarafından "yargı reformu" olarak adlandırılan ancak içeriğine bakıldığında birkaç kanunda yapılan düzenlemeden öteye geçemeyen bir torba kanun üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada, Barış Pınarı Harekâtı'na sürekli "savaş, işgal" diyenlere seslenmek istiyorum. Eskiden, Osmanlı Devleti zamanında matrak oyunu vardı, ordu hazırlıklı olsun diye antrenman niyetine oynanırdı. Türk ordusu teröristle savaş yapmaz, olsa olsa matrak yapar; bilginiz olsun.
Üzerinde söz aldığım teklifin 11'inci maddesi, 2018 yılında kanun hükmünde kararnameyle kapatılan ve 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yeniden kurulan Türkiye Adalet Akademisini hukuki çerçeveye oturtmak için yapılan düzenlemeyi içermektedir yani sadece şeklen yapılan bir düzenleme reform olarak önümüze getirilmektedir.
Türkiye Adalet Akademisinin tarihçesine bir bakalım. Akademi, hâkim ve savcıları eğitmek, yargıda bağımsız kararların hâkim olmasını sağlamak amacıyla, 2003 yılında kabul edilen 4954 sayılı Kanun'la kurulmuştur. Dikkatinizi çekerim, tarih Temmuz 2003; AK PARTİ iktidardaki ilk yılını doldurmamış, Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi çıraklık dönemleri. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin hemen ardından, Gülen yapılanmasının hizmetinde olarak gösterilen kurum Temmuz 2018 tarihinde kapatılıyor. Yine dikkatinizi çekerim, 2003 ile 2018 yılları arasında AK PARTİ iktidarda. Sayın Adalet Bakanı Türkiye Adalet Akademisinin kuruluşunun ardından sosyal medyada şu mesajı yayınlamıştır: "Yeniden ve daha güçlü bir vizyonla kurulan Türkiye Adalet Akademisi, ülkemize, milletimize, Adalet teşkilatına ve hâkim, savcı adaylarına hayırlı olsun. Yeni Adalet Akademisi, yargının insan kaynağını nicelik ve nitelik olarak yükseltme hedefimize büyük katkı sağlayacaktır." Hani denir ya yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Temennimiz, yargı sözde değil özde bağımsız olsun ve hiçbir kurumun, kişinin ya da cemaatin kontrolü altına girmesin çünkü adalet ve güvenlik hepimiz için şart. Ancak görünen o ki cemaat yapılanması hizmetinde olduğu gerekçesiyle kapatılan kurum bu sefer de siyasi iktidarın hizmetine sunulmaya çalışılıyor. Bu bir muhalefet partisi milletvekili iddiası değil ya da muhalefet için söylenmiş bir söz değil. Bir kere, kanunla kurulması gereken bir kurum -ki geçmişte de kanunla kurulmuş- Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulamaz.
Bir yılda kurumun yapısında ne değişmiş? Önce, görev Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığına verilmiş; bu arada, kurumla birlikte bütün personel lağvedilmiş. Arkasından, geçiş döneminde, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle atama sayısı sınırı aranmaksızın açıktan ve naklen atama yetkisi verilmiş. Sonra, yine, aynı kararnameyle Akademinin görevleri sıralanmış "Kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle verilen görevleri yapmak." olarak belirlenmiş. Ağzımızı açınca diyoruz ki: "Yargı bağımsızdır." Hadi, "kanun"u anladık ama "Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle verilen görevleri yapmak." yargı bağımsızlığıyla bağdaşır mı?
Yine, kararnamede "Gelirler" başlıklı bir bölüm var ki Akademiye yapılacak her türlü yardım, bağış ve vasiyetler "gelirler" adı altında sıralanıyor. Türkiye Adalet Akademisi TÜRGEV değil ki, bağımsız yargı mensuplarını yetiştirecek bir kurum. Devlet kendi yargı sistemini finanse edecek güce sahip değil mi ki adalet sistemimizin omurgası hâkim ve savcıları yetiştiren Akademiyi yardım, bağış ve vasiyetlere ihtiyaç duyar bir konuma getiriyor. O zaman adı "FETÖ" olmaz da başka bir cemaat olur, çıkar grubu olur, örgüt olur; parayı verir ve kontrolü eline geçirir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin gerekçesinde "Türkiye Adalet Akademisinin açılması sebebiyle hâkim adaylığı mülakat kurulu daha geniş tabanlı bir yapıya kavuşturulmaktadır." ifadesi yer almaktadır. Hepimiz biliyoruz ki "mülakat" daha etkin, gücü olanın göreve getirilmesinin önünü açan sihirli anahtar kelimedir, hak edenin hakkını alabilmesi için bile referans aradığı, liyakatin sıralamada neredeyse son aşamada geldiği bir eleme sistemidir. Hukuki bilgi, birikim ve eğitimi olmayan mülakat komisyon başkanları oldu. Karşısında mülakata alınan adayı hukuki bilgisiyle ölçebilecek yeteneğe sahip olmadığı için olacak ki CV'sinde AK PARTİ geçmişi olması onlar için yeterli oldu.
İşte, kandırılma ve liyakatsiz mülakat sisteminin yargıdaki sonucu ortadadır. 15 Temmuz 2016 kalkışmasındaki en büyük yarayı yargı mekanizması almıştır. Binlerce hâkim ve savcı ihraç edilmiştir, oluşan boşluk mülakat usulü atamalarla doldurulmuş ve yargıda deneyimsiz bir kadro oluşmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Öztürk, tamamlayın sözlerinizi lütfen.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Can havliyle staj süresini kısaltarak hızlandırılmış bir şekilde göreve başlayanlarla birlikte yaklaşık 21 bin hâkim ve savcının yüzde 45'inin meslekte görev yaptığı sürenin üç yıl ve altında olduğu tespit edilmiştir. Bu, hukuk sistemimiz adına, yargılama ve mevzuat tecrübesi adına bir garabettir. Ülkemizde yargı ve adaletin tecellisi zaten başlı başına bir zaman kaybı ve maliyetle eş anlamlıdır; tabii, sonunda adalet tecelli edebiliyorsa ya da vatandaş bu kadar uzun yargılama süresine rağmen, adaletin tecelli ettiğine inanabiliyorsa veya inandırabiliyorsanız. Ne yazık ki Yargıya Güven Endeksi son zamanların en alt seviyesine inmiştir. Yapılması gereken "reform" adı altında göz boyama olmamalıdır. Hukuk sistemimiz altüst olmuştur, hukuk aklımız yerle bir edilmiştir, yeniden oluşturmak, toplum nezdinde katılım sağlanacak bir mutabakatla olmak zorundadır. Siz, bir yıl önce FETÖ nedeniyle kapattığınız bir kurumu, Mecliste bütün tarafların görüşünün alındığı, Komisyonda her yönünün tartışıldığı bir yasayla çıkarmaz, kararnameyle, oldubittiyle dayatırsanız bu, ne vatandaşın içine siner ne de adalet ve yargı eski saygınlığına kavuşur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)