GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:6
Tarih:15.10.2019

OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi önümüze bir kez daha "yargı reformu" adı altında gelen bu torba yasa çok net iki şeyi gösteriyor: Birincisi, AKP iktidarının yargıda işlerin yolunda gitmediğinin itirafıdır, tescilidir. İkincisi ise yargının mevcut sorunlarına ve toplumun adalet beklentisine yönelik bir çözümü bu yasanın içermemesidir çünkü yargıyı bu hâle getiren iktidarın bizzat kendisidir. Yargının temel sorunu da onu AKP iktidarının elinden kurtarmaktır.

Şu ana kadarki "yargı reformu" adı altında getirilen, bu Meclisten onaylanan, çıkarılan bütün paketlerde iktidarın bir tek hedefi var, kendi iktidarını korumak. İkinci hedefi topluma kendi politikalarını kabul ettirmek. Üçüncüsü de toplumsal muhalefeti baskı altına almak, onun için yargıyı araçsallaştırmak. Siyasi çıkarları doğrultusunda her defasında yargıyı yeniden dizayn etmek dışında bir paket çıkmadı bu Meclisten. Yargı bağımsızlığı ülkemizde her daim sorun oldu ama Türkiye, bugüne kadar, hukukun bu kadar kişisel ve grupsal çıkarlar için kullanıldığı bir yargı hâline hiçbir zaman gelmedi, hiçbir dönem yaşamadı.

On yedi yıl boyunca kendisi için dikensiz gül bahçesi yarattı AKP iktidarı. Birincisi, memleketin yer altı ve yer üstü kaynaklarının yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilmesi için bu politikaların önünden yargı engelini kaldırdı. İkincisi, yolsuzlukların, adam kayırmaların, kişisel ve grupsal çıkarların önündeki yargı engelini kaldırdı ve kadrolaşmanın önündeki yargı engelini kaldırdı. Gelinen noktada, yargı, toplumun adalet ihtiyacını karşılamaktan son derece uzaktır. Bu nedenle bugün yapılması gereken yargıda bir reform değil, yargıda bir devrimin burada konuşulmasıdır.

Düşünün, gelinen aşamaya dair birtakım örnekler vermek istiyorum: Duruşmada avukatın etek boyuna karışan iş hukuku hâkimi, şikâyetçi olduğu yani müştekisi olduğu bir davayı kendisi görmeye kalkan bir asliye ceza yargıcı, halı sahada maç sırası kapmak için öğretmenleri gözaltına aldıran savcı ve yakın zamanda yaşanmış bunun gibi, bu ve bunlar gibi birçok örnek münferit olaylar olmaktan çıkmıştır artık bu ülkede. AKP'nin inşa ettiği yargı sisteminin herkesçe görülen, bilinen doğal ve gündelik hâli hâline gelmiştir. Bunun adı yargıda açıkça yozlaşmadır.

Temel hak ve özgürlükleri güvence altına alması beklenen yargı, siyasi iktidarın elinde ve emrinde kaba bir zor aygıtına dönüşmüştür. İktidarın siyasi rakiplerini tasfiye, muhalif düşünce ve eylemleri bastırma aracı hâline getirilmiştir. Yargının, Cumhurbaşkanına yönelik eleştirileri veya ülke gündemine dair düşünce açıklamalarını suç görüp cezalandırma konusundaki heves ve heyecanını, bizler iş cinayetlerinde, çocuk istismarında, kadın cinayetlerinde, doğanın talanının önlenmesinde ve bunun gibi bir sürü sayacağımız, halka karşı işlenen suçlarda da aynı şekilde görmek isteriz ama buna hiç kimse tanık olmuyor bu ülkede. Çünkü hakimler artık, bir karar verirken sadece önlerindeki dosya hakkında karar vermiyorlar, aynı zamanda kendileri hakkında da karar veriyorlar. "Sürgün edilir miyim?" "Nereye sürülürüm?" "Görevden alınır mıyım?" "Benim başıma ne gelir?" "Atılır mıyım?" Bütün bunları soru hâline getiren dosyalarla karşı karşıyayız.

Peki, burada tartıştığımız teklif yargının hangi sorununu çözecek? Tabii ki bu tablo karşısında hiçbir sorununu çözmeyecek ve şu an yargının öznelerinin niteliğini ve yeterliliğini artırmak adına bir de bu paket içinde sınav düzenlemesi var.

Hukuk fakültelerinin hâli belli. Öncelikle tabela üniversiteleri olarak açılan hukuk fakültelerini bir kenara bırakıyorum, özellikle son dönemde, düşüncelerini özgürce açıkladığı için, barış istediği için üniversitelerden uzaklaştırılan bilim insanlarını da gözler önünde bir kere daha söylemek istiyorum. Bakın, geçen hafta Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesinde barış çağrısı yapan 6 bilim insanı OHAL KHK'leriyle ihraç edildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Ersoy.

Buyurun.

OYA ERSOY (Devamla) - Şimdi, neredeyse eğitim verilemez konumuna düşen bu fakültede OHAL KHK'leriyle ihraç edilen öğretim üyeleri yerine, hukuk felsefesi ve sosyoloji dalına CV'sinde bir cemaat önderinden icazet aldığı da yazılı olan bir ilahiyatçı getirildi. İlahiyatçıların hukuk felsefesi anlattığı bir hukuk eğitiminden bahsediyoruz. Bu ülkede 67 hukuk fakültesi dekanından 19'u hukukçu değil; 4'ü ilahiyatçı, veteriner var, maliyeci var, kamu yönetimi yani hukuk dışında her türlü meslekten var. Ve hukuk fakültelerini bu hâle getireceksiniz, arkasından da "Nitelikli mezun verecek." diye sınav getireceksiniz, bununla bu sistemi değiştirmeyi düşüneceksiniz. Ne için? Kimin için? Ataması yapılmayan öğretmenlere ataması yapılmayan hukukçular eklemek için mi? Ama tabii, AKP iktidarının düşünen, araştıran, yorum yapan ve hukuk yaratan hukukçulara ihtiyacı yok; sadece kendi çıkarlarını koruyan yargı mekanizması yeterli. Ve bu ülkede yaşayan herkesin adalete...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) - Son sözlerim, toparlıyorum.

BAŞKAN - Selamlamak için veriyorum son bir söz.

OYA ERSOY (Devamla) - Son olarak, bu ülkede yaşayan herkesin adalete ve bu adaleti daim kılacak, denetleyecek bir demokratik işleyişe ihtiyacı var. Ve bugün çocuklar için, kadınlar için, yaşam alanlarımız için, kentlerimiz için, doğamız için, herkes için adalete ihtiyaç var ve herkes için adalet için de yargı reformuna değil bir yargı devrimine ihtiyaç var.

Ve son olarak, bu ülkenin yargısında, adalet sisteminde yarattığınız bu tahribatı savaş tamtamlarıyla, ekonomik krizi de "savaş" adı altında örtemeyeceksiniz, örtemezsiniz. Halk bütün sorunların farkında, bizim özgürlüğe, eşitliğe ve adalete ihtiyacımız var.

Teşekkür ediyorum.