GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:7
Tarih:16.10.2019

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasilerin olmazsa olmazı hukuk devleti ilkesi, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmazı da hukukun üstünlüğünün sağlanması. Hukukun üstünlüğünün sağlanması için bireylerin yasalar önünde eşit olması gerekiyor. Bu anayasal hüküm, Anayasa'nın ilgili maddesi, 10'uncu madde "Kanun önünde eşitlik" maddesi. İzninizle, okumak istiyorum: Birinci fıkrası "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." diyor, dördüncü fıkrası ise "Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz." diyor, beşinci fıkrasında ise "Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." diyor.

Değerli arkadaşlar, bu anayasal hak ve özgürlüklerin sağlanması açısından bu maddenin önemi çok fazla. Tabii, "hukukun üstünlüğü" "üstünlerin hukuku" tartışmaları, hatırladığımız kadarıyla, 2010 yılında 12 Eylül referandumunda da getirilmişti. O zaman, 12 Eylül 2010 referandumunda "Üstünlerin hukuku gelmesin, hukukun üstünlüğünü getirelim; 'evet' oyu verin." dediniz, özellikle AK PARTİ'li arkadaşlarımız söyledi; ondan sonra da yargı, hukuk FETÖ'cülere teslim oldu; sonuçlarını, 15 Temmuza kadar, hepimiz biliyoruz. Bunun için, hukukun üstünlüğünü sağlamanın yolu şu... Tarihe baktığımız zaman, hukukun üstünlüğünü sağlama yolunun örnekleri de çok var.

Bir örnek vermek istiyorum: "Sahabe" ve "halife" sıfatına sahip olan Hazreti Ali'nin, Kadı Şüreyh'in önünde bir gayrimüslimle beraber yargılandığını ve Hazreti Ali'nin, oğlunu tanık olarak gösterdikten sonra tanıklığı kadının kabul etmemesi nedeniyle, delil yetersizliğinden davayı kaybettiğini tarih yazıyor. Çok önemli bir tarihsel konu, anı. Şimdi, buradan nereye geleceğim? Buradan geleceğim nokta: Gündem olarak, bugüne geleceğim.

Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Genelkurmay Başkanı; devleti yürüten, yürütme organında bulunan bütün insanlar, sıfatı bulunanlar ve onların yakınları, kesinlikle, normal vatandaşla aynı şekilde kanun önünde eşit olmalı. Ama uygulamada ne var? Uygulamada böyle bir şey yok.

Size bir konuyu anlatmak istiyorum. Bakınız, arkadaşlar, olay İstanbul'da geçiyor. 4/10/2018 tarihinde avukat ara bulucu Seher Okşar Kadırgan'a zorunlu ara buluculuk görevi geliyor. Ben ara bulucu olduğum için biliyorum, cep telefonuna gelir, siz görevi kabul edersiniz. Kabul ettikten sonra UYAP'ın ara buluculuk portaline giriyor, oradan görev belgesini çıkarıyor. Görev belgesini çıkardıktan sonra bu avukat ara bulucu arkadaşımız hemen taraflara gün vererek davet gönderiyor ve "Şu saatte, şu günde toplantı yapacağız." diyor. Daha sonra, iki gün sonra bir telefon geliyor. Telefonu açıyor, telefonda kendisinin Baykar Makinanın sahibi olduğunu söyleyen bir bey -iddiaya göre- diyor ki: "Senin amacın ne?" "Senin amacın ne?" diye soruyor ve anlatmaya başlıyor ara bulucu, diyor ki: "Ben tarafları tanımam, davetiye gönderdim." "Sen sus, konuşma! Sana ne yapacağımı göreceksin." diyor. Daha sonra bir bakılıyor, Bakırköy Emniyet Müdürü arıyor. Bakırköy Emniyet Müdürü -iddiaya göre- diyor ki: "Babamı üzmüşsünüz." "Babanız kim?" diyor avukat ara bulucu. "Babam Özdemir Bayraktar." diyor. Daha sonra Adalet Bakanlığından Arabuluculuk Daire Başkanı Hakan Öztatar arıyor, diyor ki: "Bir daha karşı tarafla filan temas etme, kesinlikle muhatap olma." Diyor ki avukat ara bulucu: "Sayın Başkanım, siz bize eğitimlerde 'Bunu, bunu yapın.' dediniz, yaptık ama..." "Bu sefer durum başka." diyor. Daha sonra Adalet Bakanlığında soruşturma açılıyor, hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi veriliyor ve jet hızıyla dava açılıyor. Neden dava açılıyor? Şundan dava açılıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Bülbül.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Açılan davada deniliyor ki: "Ara bulucu bilecek kimi davet edip etmeyeceğini." Tabii, bu denmiyor "Ara bulucu kimi davet edeceğini bilecek." deniyor. Şu deniyor: "Mektubu gönderdiğin kişiyi bileceksin ki ara bulucu olarak görevine devam edeceksin." "Cumhurbaşkanının dünürüne karşı ara buluculuk davetini niye gönderirsin?" deniyor. 2 duruşma oluyor, müşteki çağrılmıyor, soruşturmada da ifadesi alınmıyor ama avukat ara bulucu, zorla getirme kararıyla birlikte duruşmaya giriyor ve dün girilen duruşmadan sonra 3'üncü duruşma da nisan ayına kalıyor.

Değerli arkadaşlar, hukukun üstünlüğünü böyle sağlayamayız, üstünlerin hukukunu sağlarsınız. Yargı bağımsız, tarafsız olmazsa tek adam rejiminde, hükûmet sistemi içerisinde yargı da korkmaya başlar. Ne yapar? Savcı korkar, hâkim korkar, yapacağı işlemlerden dolayı başına bir şey gelebileceğinden korkar ve hukukun üstünlüğü üstünlerin hukuku olur.

Hatırlar mısınız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Bitiriyorum, bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bülbül, uzatmıyorum.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Başkanım, bu saate kadar bekledik.

BAŞKAN - Çünkü kimseye söz vermedik ama yani herkese aynı muameleyi yapmamıza izin verin lütfen.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Konuşmayı tamamlayayım.

BAŞKAN - Ama mikrofon olmadan tamamlayın Sayın Bülbül.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Arkadaşlar, bizler diyoruz ki: Tek adam rejiminde yargı reformu olmaz. Tek adam rejiminde yargı reformu olmayacağı için de hukukun üstünlüğü sağlanamaz, hukuk devleti sağlanamaz. Bu nedenle yapılacak şey basittir: Demokrasi, özgürlüklerle birlikte Anayasa değişikliği ve parlamenter rejimdir.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)