GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Arasında OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:8
Tarih:22.10.2019

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

48 sıra sayılı Kanun Teklifi'yle ilgili bizim muhalefet şerhimiz yok, bu kanuna ilişkin olumlu oy kullanacağımızı buradan açıklayayım, buna ilişkin bir eleştirimiz söz konusu olmayacak ama o kadar çok eleştiri söz konusu ki onları burada paylaşmak durumundayız.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bir sinema filminden bahsedeceğim ben size; 1983 yılında vizyona girmiş, yönetmeni Atıf Yılmaz, senaristi Yavuz Turgul: Şekerpare. Hemen hemen hepimiz sürekli izliyoruz, gülüyoruz; trajikomik. Acıklı mı, komik mi, çok trajik mi, anlamakta, dönem dönem de anlamlandırmakta zorlandığımız bir film bu. Filmin özeti şu: Büyük sanatçı Şener Şen Galata'da bir karakolun zaptiye amiri. Kokuşmuşluk, her türlü rezalet, Osmanlı'nın son döneminde dönen tüm dolaplar bu film içerisinde trajikomik bir şekilde anlatılıyor.

Yavuz Turgul bunu görseydi bugünleri nasıl anlatırdı acaba, hiç düşündünüz mü? Eminim, bu filmdeki gözlüğü taktığında bu filmden çok daha büyük bir eseri hayata sürerdi.

Şimdi önümüzde öyle bir Türkiye yarattınız ki birisi çıkıyor diyor ki: "Hane halkı geliri 3 katına çıktı." Ayıptır ya, ayıptır. Atmanın da bir sınırı vardır, tutacağımız şeyleri atın ya. Millet açlıktan ölüyor, siz görmüyor musunuz? Görüşmediğiniz insanlar Meclisin çatısına çıkıyor, "AK PARTİ'nin bilmem ne milletvekiliyle görüşmeye geldim, görüşemedim." diye çatıdan kendisini atmaya kalkıyor. Açlık, sefalet, her türlü huzursuzluk, bölgede inisiyatif kaybı...

10 bin kilometre öteden ulusal onurumuzla oynanıyor, görmüyor musunuz, vicdanlarınız sızlamıyor mu, aynı onuru taşımıyor muyuz? 10 bin kilometre öteden bir devletin başındaki ilginç şahıs çıkıyor Cumhurbaşkanımıza hakaret ediyor. Çöpe attık, öyle mi? Devlet arşivinden hiçbir şey çöpe atılmaz beyler. Devlet arşivinde mukabeleyibilmisil olarak verdiğiniz refleksler yerini alır, öyle "Çöpe attık falan filan." gibi yeni moda ifadelerle izah edemezsiniz. Biz Kuvayımilliye ruhuyla gelen bir neslin torunlarıyız, ulusal onuruna düşkün insanlarız. Bu olay olduğu gün Cumhuriyet Halk Partisi çıktı çağrı yaptı, dedi ki Sayın Cumhurbaşkanına: "Ne yaparsan yap arkandayız, karşılığını ver, muhatap alma. ABD'ye gitme, gelenlerle oturma. Ulusal onurumuzu koru, yanındayız." Siz ne anlatıyorsunuz burada ya! Oturdunuz, sustunuz, ağzınızı açmadınız. Bu Mecliste hemen hemen bütün grupların ilgilileri bu işi eleştirdi, siz buraya geldiniz, ABD'nin başındaki bir garip şahsın ağır hakaret içeren eylemlerini bize savunuyorsunuz ya. Burası Gazi Meclis ya, burası milletin Meclisi. Burada bu kadar vurdumduymazlık olur mu! Olur, her yerde biz sahip çıkalım ulusal onura, Sayın Cumhurbaşkanına da biz sahip çıkalım. Siz "AKP Genel Başkanı" olarak alın, biz "Sayın Cumhurbaşkanı" olarak alalım, ne yapalım.

Şimdi, böyle bir ortamda işsizlik had safhada, adaletsizlikler had safhada. 125 binden fazla insanı kanun hükmünde kararnameyle işinden ettiniz. Bu haksızlıkları gidermek için çıktınız milletin ağzına bir parmak bal çaldınız, dağ fare doğurdu. Aylarca size çağrı yaptık ya: Bu ülkede adaletsizlik nedeniyle ciddi sosyolojik sorunlar oluşmaya başladı dedik, gelin bunları düzeltelim dedik, çıtınız çıkmadı. Adaletsizliği gelenek hâline getirdiniz.

Son adaletsizliğiniz ne biliyor musunuz? Elinizi eteğinizi çektiğiniz İstanbul'un yakasını bırakmıyorsunuz. Talancılar, talancılar! (CHP sıralarından alkışlar) Bırakın İstanbul'un yakasını! İstanbul sizi gönderdi! İstanbul'la ilgili Sayın Cumhurbaşkanı çıktı dedi ki: "Allah bizi affetsin, İstanbul'a ihanet ettik." Bırakın ihaneti ya, bırakın yakasını! İstanbul halkı sizi uzaklaştırdı kardeşim, sizi cezalandırdı. Bir elinizi Hamidiye suyundan sokuyorsunuz, öbür elinizi Haydarpaşa ve Sirkeci Garı'na sokuyorsunuz.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - İlçelere bak, ilçelere!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Biz söz verdik, Sayın İmamoğlu'yla sokaklarda söz verdik: İstanbul'a sizi dokundurtmayacağız! (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Hadi oradan be!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - İstanbul'a dokunamayacaksınız, haddinizi bileceksiniz! 1 milyon oyla yenildiğiniz yere oradan buradan sızmaya kalkmayın. Kapıdan gidiyorsunuz, bacadan girmeye çalışıyorsunuz.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Hadi oradan! Hadi oradan!

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Dinle, dinle!

TURAN AYDOĞDU (Devamla) - İstanbul'un şehremini var, İstanbul'un sevgilisi Ekrem İmamoğlu'dur. Kabul edeceksiniz! Kabul edeceksiniz! Demokrasiyi sindireceksiniz, rahat bırakacaksınız İstanbul'u! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İstanbul'da Haydarpaşa ve Sirkeci dünya mirası iki nokta. Hangi hakla, daha düne kadar 3 bin lira maaşla o belediyenin kapısında çalışan bir adama, üstelik 20 milyonluk envanteri kısacık sürede nereden oluşturduğunu sormadan İstanbul'u hukuksuz bir şekilde teslim etmeye kalkıyorsunuz. Size verir miyiz sanıyorsunuz? Özür dileyeceksiniz İstanbul halkından bu yaptıklarınızdan dolayı, özür dileyeceksiniz! (CHP sıralarından alkışlar)

Öyle, Sayın Bakan çıkacak, İstanbul'un sevgilisine, Ekrem İmamoğlu'na "Sen Belediye Başkanı olarak şu şu yetkilere sahipsin, bu ihale bu şekilde etki altında." diyecek. Etkiyi yapan sensin kardeşim. Okçuluk Federasyonunun Başkanıyla sabah akşam boy boy fotoğrafların var. Sonra çıkacaksın bu Federasyonla alakalı avukatlık yapacaksın. Ben seni inşaatçı biliyordum, meslektaş olduğumuzu bilmiyordum. Adliyelerde bugüne kadar görmedim Sayın Bakan Turhan'ı. Okçuluk Federasyonunun Genel Başkanının Hezarfen Şirketinin avukatı olmuş, öyle görüyoruz. Ne yaparsanız yapın bu işin altından kalkamazsınız.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Türkçe ifadelerini, daha düne kadar "yerli ve millî" diye ortalıkta gezen sizler 2 Arapça kelimeyi -kökeni burada, Arap seviciliğiniz varsa bilelim, "müşterek" de "müteselsil" de Arapça iki kelimedir- 2 Türkçe kelimeye yeğlediniz, buradan ihaleye sokmuyorsunuz öyle mi? O da usulsüz. İdare hukukunun bütün kurallarına aykırı bir şekilde önce alıyorsunuz ihaleye, safha geçiyor, yönetmeliğe göre... Okuyun, Devlet Demiryolları Yönetmeliği'nin 40'ıncı maddesini okuyun, hepiniz okuyun, sonra konuşacağız. O maddeye göre, eleme geçtikten sonra pazarlık usulüne çağırmanız gerekirken alengirli malengirli işlerle beraber tek başına bir firma bırakıyorsunuz. Size İstanbul'u yedireceğiz, öyle mi? Hadi bakalım oradan, hadi bakalım oradan, hadi anca gidersiniz. İstanbul sizi boşadı. İstanbul'dan uzak durun, elinizi çekin, dünya mirasına dokunmayın. Bundan sonra özür dileyecek vaktiniz de olmaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Dinle, dinle, anlarsın.

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) - Gaza gelme, gaza gelme.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Gel istersen.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Bağır bağır, yakışıyor sana.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Büyükşehir Belediyesinin dört iştirakini ihaleye alacaksınız, ön incelemesini yapıp geçireceksiniz, teklif alacaksınız. Sonra iki firma baş başa kaldı, diyeceksiniz ki: "Yok, biziz, çağırmıyoruz." Siz kimsiniz ya, kimi çağırmıyorsunuz? Oradaki bürokratlar da sizden rahatsız, haberiniz olsun. Korkuyorlar kardeşim, korkuyorlar. "Devran döner, hesap sorulursa altında kalırız." diye korkuyorlar, haberiniz olsun, haberiniz olsun, daha fazla baskı yapmayın, olmayacak bu iş. "İstanbul'u bırakmayız." diyorum, anlayın. Bu kürsüden size dedim ki: "İstanbul'u bir daha size vermeyeceğiz." Dinlemediniz, 1 milyon oy fark yediniz. Düşeyim, 800 bin oy farkı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - İstanbul pişman, pişman.

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) - HDP ne diyor?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Kardeşim, sevgili kardeşim, PYD'nin generaliyle ben anlaşma yapmıyorum. Bir ABD'yle, bir Rusya'yla PYD generalini koruyan anlaşmayı ben yapmıyorum. Sen bir haddini bil, önce onu açıkla, önce onu açıkla, HDP ne diyor bakarız. (CHP sıralarından alkışlar) HDP yasal bir parti, ne derse desin, PYD yasal mı? Muhatap oldunuz, oturdunuz. Size dedik ki: "Bölgede dört devlet var, onlarla konuşun, barış yapın, diplomasiyi işletin." "Hayır, savaşacağız." dediniz. Gittiniz, kös kös geldiniz. İyi oldu ama, bunu değerlendirelim. Taraftarız, taraftarız barışa, haberiniz olsun. Taraftarız, daha fazla sağa sola iç siyaset için sataşmayın. İç siyasette hesabınızı biz görürüz sizin, ne yaparsanız yapın, o önemli değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İstanbul'dan elinizi çekeceksiniz. İstanbul kırmızı kart gösterdi size. Haydarpaşa'ya, Sirkeci'ye ancak yolcu olarak girersiniz, yolcu olarak girersiniz. (CHP sıralarından alkışlar) İsterseniz turist olarak da girersiniz ama asla talancı zihniyeti İstanbul'a bir daha sokmayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Ekrem İmamoğlu'yla sokaklarda söz verdik, İstanbul halkıyla beraber İstanbul'u koruyacağız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)