| Konu: | Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 24.10.2019 |
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 20'nci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gümrük Kanunu'ndan bahsedilince eski Gümrük ve Tekel Bakanı, devlet adamı Gün Sazak Bey'i anmadan geçmek olmaz diye düşündüm. Gümrük ve Tekel Bakanıyken yolsuzluklara, kaçakçılığa karşı geniş tedbirler almış, sıkı bir mücadele başlatmış ve her kesimin takdirini kazanmıştı ama Gün Sazak Bey, Bakanlığı döneminde bazı mafya tipinde özellikle kaçakçılık ya da gümrükteki rüşvet üzerinden gelir elde eden grupların, imtiyazlarına dokunulan vatan hainlerinin Dev-Sol taşeronlarınca 27 Mayıs 1980 tarihinde şehit edilmiştir. Kendisini rahmet, minnet ve duayla anıyorum, mekânı cennet olsun.
Değerli milletvekilleri, şu ana kadar bütün maddeler tartışıldı, onların üzerinde durmayacağım ama gümrük müdürlerinin özlük haklarıyla ilgili birkaç konudan bahsedeceğim.
Merkezde, uzman ve üstü "müşavir" unvanı alıyorken taşradaki müdürlere yani bu işi denetleyen, yönlendiren gümrük müdürlerine bu hak verilmemektedir. Bu, adil değildir.
Bir diğer konu silah taşımayla ilgili. 18'inci madde biraz önce değiştirilmiş ise de bu kanuna esas teşkil eden gümrük personellerinden genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı, merkez ve taşra teşkilatında görevli kaçakçılık ve istihbarat müdürü, bölge amiri, kısım amiri ve gümrük muhafaza memuru unvanlarına sahip olanların faydalanması önerilmiş. Gümrük muhafaza memurlarının silah taşıması anlaşılabilir bir durum ama diğerlerine silah verilmesi anlaşılamamıştır. Unvanlarını saydığım kişilere silah gerekiyor ise aynı tarzda çalışan gümrük müdürü listede niye yok, onlara neden bu hak tanınmıyor bunu sormak isterim.
Değerli milletvekilleri, üzerinde değişiklik yapılan 4458 sayılı Yasa 27 Ekim 1999 tarihinde çıkarılmış ama bugüne kadar 25 kere değiştirilmiş. Bazen ihtiyaçtan kaynaklanan değişiklikler olsa da yasalar çıkarılırken muhatapların ve uygulayıcıların görüşlerinin alınmasına azami dikkat etmek gerekmektedir.
Bir diğer konu, yasanın alandaki uygulayıcılarının liyakatli olması gerekmektedir, aksi takdirde rüşvet ve kaçakçılık olayları devam eder. Yandaşlık anlayışı terk edilmez ve liyakat esas alınmazsa nasıl bir sistem kurarsınız kurun, nasıl bir kanun çıkarırsanız çıkarın başarı sağlamanız mümkün değildir. Aslına bakarsanız, liyakat, bu milleti yüz yıllardır Anadolu topraklarına hâkim kılmıştır ve liyakat Türk medeniyetinin temelidir. Liyakatli insanlar yetiştirmek için güçlü bir eğitim öğretim sistemine, güçlü üniversitelere ihtiyaç vardır. Güçlü üniversiteler nitelikli eğitim ve nitelikli araştırma yapan kurumlardır ama üniversiteler sorunludur. Siyasetin bulaşmaması gereken üniversiteler, maalesef, bu konuda başarılı değiller, bunun örneklerini sıklıkla görmekteyiz.
Türkiye'de bilim yapma arzusu, teknoloji geliştirme heyecanı hızla ortadan kayboluyor. Bugün birçok bilim adamı, akademisyen ve iş bulamama endişesi içinde olan gençlerimiz Türkiye'nin dışında yaşamanın yollarını arıyorlar. Türkiye artık kendi bilim adamını, aydınını yetiştirme zeminini kaybetmek üzere.
Değerli milletvekilleri, gümrük konu edilince ithalat ve ihracat akla geldiğine göre her iki husus da üretimle ilgilidir. Yerli ve millî üretim sistemini kurmamışsanız, üretiminiz ithalata bağlı ve dolayısıyla ihracatı da ithalata dayandırmışsanız ihracat rakamlarının yüksek olması bir şey ifade etmez, fakirliğimizi de ortadan kaldırmaz. Söylemek istediğim şey: Tarımda, sanayide üreten Türkiye olmak durumundayız. Ama yıllardan beri uygulanan yönsüz, ufuksuz, vizyonsuz, plansız eğitim öğretim ve ekonomi politikalarının sonucu olarak Türkiye artık üretemiyor.
Değerli milletvekilleri, teknoloji odaklı sanayi, dijital teknoloji ve Endüstri 4.0 sistemine girmenin, tarımda teknoloji uygulamanın yolları bulunmadıkça, sanayicilerimiz ve çiftçilerimiz desteklenmedikçe başka ülkelerin potansiyel pazarı olmaktan kurtulamayız. Üretemiyoruz ama harcıyoruz, israfımız da had safhada. Türkiye israftan vazgeçmek zorundadır. İsrafın tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı olduğu unutulmamalı, başta Külliye bu konuda örnek olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Milletvekili.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, geride kalmak ile güçlü olmak arasındaki farkı belirleyen yegâne unsurun bilimde ve teknolojide aldığınız mesafe olduğunu bir defa daha belirtiyor, Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)