| Konu: | 30 Ekim Mondros Müterakesi'nin 101'inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 30.10.2019 |
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Mondros Mütarekesi'nin 101'inci yıl dönümünü münasebetiyle söz almış bulunmaktayım.
İttihat ve Terakki Cemiyeti, Birinci Dünya Savaşı'nın ayak sesleri gelmeye başladığında, İngiltere ve Fransa'dan, imparatorluğun bütünlüğünü korumak için garanti beklemiş, olmayınca da Almanya'dan gelen ittifak teklifini havada kapmıştır.
Günün sonunda Birinci Dünya Savaşı'nda mağlup olduk. Mütareke görüşmelerinin başlamasıyla Mondros Limanı'ndan Osmanlı'nın üzerine karabulutlar gelmeye başladı.
Mütarekeler savaş hâlini durdurup barış zeminini hazırlamak için yapılır ancak Mondros Mütarekesi'nin maddelerinin çokluğu ve ayrıntılı oluşu, "silahlar sussun ve sonra barış olsun" mantığıyla hazırlanmadığını gösterir.
Mondros Mütarekesi, 30 Ekim 1918 yılında imzalandı. Toplam 24 maddeden oluşur ve bazı maddeleri şunlardır:
"1. madde: Çanakkale ve Karadeniz Boğazları serbest olarak seyrüsefere açılacak, boğazlardaki istihkâm mevkilerini itilaf devletleri işgal edecek.
5. madde: Hudutlarda ve karakolda iç güvenliği temin edecek askerlerden fazlası terhis edilecek.
7. madde: İtilaf devletlerinin güvenliğini tehlikeye düşürecek bir durumda imparatorluğun herhangi bir kısmı işgal edilecek.
24. madde: Vilayat-ı Sitte'de (Erzurum, Erzincan, Sivas, Van ve Siirt) karışıklık çıkarsa itilaf devletleri işgal edecek." denilmekte, nüfusun ancak yüzde 15'i Ermeni olan bu illerde bir Ermeni devleti kurulması planlanmaktadır. Kürtler ise Sivas, Ankara, Konya, Halep, Adana, Erzurum, Van, Bitlis, Harput, Diyarbakır ve Musul'da devlet kurmak istemektedirler.
Mütarekeyi imzalayanlar ve Osmanlı yöneticileri, mütarekenin çok kötü şartlar taşımadığı, itilaf devletlerini kızdırmamak gerektiği ve bu devamlılıkla daha olumlu bir barış antlaşması imzalanabileceği hususlarında vatandaşı ikna etmeye çalışmışlardır. Bunun yanında, pek çok kamuoyu lideri, Mondros'un ağır şartlar taşıdığını ve kabul edilebilir bir sözleşme olmadığını vatandaşa anlatmaya çalışıyorlardı.
Mütarekenin imzalanmasını takiben, 3 Kasım 1918 Musul, 5 Kasım 1918 İskenderun, 13 Kasım 1918 İstanbul ve başka istilalar, ilhaklar imparatorluğun dört bir tarafında yaşanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu bu felaketlerle uğraşırken "Ben bu makama hiç hazırlanmamıştım, layıkıyla tahsil edemedim. Dünyada bir hevesim kalmadı. Şaşırmış bir hâldeyim. Bana dua ediniz." sözleri, mütarekeden dört ay önce tahta çıkan Sultan Vahdettin'in şeyhülislama samimi itirafıdır.
Kâğıt üzerinde ordu mevcudu 1,5 milyon olarak gözükmekle beraber, gerçek mevcut 70 binden ibaretti. Aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olsa da "Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini." diyen bir lideri Allah bu millete nasip etmiş; Yüce Atatürk'ün önderliğinde, Türk milleti canını dişine takmış, günümüzün modern Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuştur.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener "Türk milletinin kaderinde devlet kurmak vardır." der. Bu devlet kurma kabiliyeti, tarihin her safhasında, çabasıyla ve kudretiyle yeniden meydana gelmeyi bilen Türk milletinin asaletidir ve bu asalet, yıkılan ve kurulan her Türk devleti için, kan verir, can verir ve gözyaşı döker.
Kalite literatüründe hata altın değerindedir. Hata, ileride, hataya gidecek yolları kapatacak dersler çıkartıldığında kıymetlidir.
29 Ekim 1923'ten dört yıl üç yüz altmış dört gün önceki tarih de bizim için çok önemli bir tarihtir. 29 Ekim 1923 bizim gururumuz, onurumuz, dirilişimiz ve ayağa kalkışımızdır. 30 Ekim 1918 ise hiç unutmamamız gereken ibretimizdir, dersimizdir; gafletin bir ülkeyi nerelere götüreceğinin ifadesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kabukcuoğlu, sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
Sayın milletvekilleri, ülkemizin gitmekte olduğu yer cehalettir. Türk milletinin başına bir şey gelecekse tarihimizde pek az görülen kurumsallaşmış cehaletten ve yobazlıktan gelecektir. Toplumu ileriye taşıyan tüm değerlerde olduğu gibi, bilgeliği sıradanlaştırdınız, cahilliği ise kurumsallaştırdınız. Çocuklarımız, gençlerimiz cahilliğin, ümitsizliğin pençesinde kıvranıyor; çağın ihtiyaç duyduğu eğitimi alamıyorlar. Bunun mucidi AK PARTİ iktidarıdır. Tarih yolsuzluklarla paralel ilerleyen yatırımlarınız için ne der bilinmez ancak kurumsallaşan cehaletle ülkenin geleceğini mahvediyorsunuz. Aç olalım, yoksul olalım ama gençlerimizi, çocuklarımızı cehaletten kurtarmak önceliğimiz olsun. Bir başka mütareke, bir başka kuruluş istemiyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)