GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:12
Tarih:31.10.2019

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Üç tarafı denizlerle çevrili olan, dünyanın en önemli denizlerinde kıyısı bulunan ülkemizin su ürünlerini koruma ve çeşitlendirme iddiasında olan ve çok geç kalınmış bir kanun teklifi için burada bulunuyoruz.

Konu gerçekten çok önemli; ekonomiyi, iç ve dış ticareti, çevreyi, gündelik yaşamı ilgilendiriyor.

Gerçek bir deniz ülkesi olan Türkiye'de su ürünleri konusundaki geri kalmışlığımız herkesin malumuyken, toplumun her kesiminden görüşler alarak sorunları gerçekten giderecek bir kanun teklifi hazırlanması gerekmiyor muydu? Ama iktidarımız bunu yapmak yerine, teklifin alt komisyona gitmesine bile rıza göstermemiş, kendi istekleri doğrultusunda bir kanun teklifini önümüze getirmiştir. Kanun teklifini incelediğimizde, son dönemde Meclise getirilen her konuda olduğu gibi burada da mesele, para cezasının artırılmasına odaklanılıyor. Hâlbuki bu teklifte, su ürünlerinde markalaşmanın, dünyaya açılmanın, yeni yatırımların önünü açacak konulara değinmeliydik.

Bakınız, İstanbul'un simgelerinden biri Eminönü'nün balık ekmeği. Aranızda yemeyen yoktur. Peki, o balığın ne olduğunu biliyor muyuz? Yediğimiz balık ekmeğin arasındaki balık bile ithal uskumru. Marketlerde ithal balıklar var. Balık sezonunda bile sofralara balık gelmiyor. Balıkçı ise sorunlarla boğuşuyor. Balıkçılarımız dedelerinden kalan teknelerle ava çıkıyor, yenisini alacak durumları yok. Teklif bunlara çözüm arıyor mu? Tabii ki hayır.

Burada üzerinde durulması gereken bir diğer sorun, dünyanın en büyük kıyı uzunluğuna sahip ülkelerden birinde su ürünlerinin ülke ekonomisine katkısının yalnızca yüzde 0,4 olmasıdır. Su ürünlerinin ülke ekonomimize katkısı yüzde yarım bile değil. Kırk sekiz yıl sonra yapılan bir düzenlemede su ürünlerinin ekonomimize yapacağı katkının artırılmasına daha fazla odaklanılmalıydı, sektörün sorunları konuşulmalı, yeni yatırım teşvikleri planlanmalıydı.

Biz ekonomimizi güçlendirmez, yatırım alanlarını çeşitlendirmez, tarımda, su ürünlerinde, yer altı zenginliklerimizde gerekli adımları atmazsak, binlerce kilometre ötede yaşayan bir kişi her aklına estiğinde bizi tehdit etmeye devam eder. Ama konu yine dönüyor dolaşıyor, her şeyin en doğrusunu bilen iktidarımızın kendi bildiğini okumasına geliyor.

Arkadaşlar, bu yaklaşım anlayışı, her şeyden önce, içinde bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve daha dün 96'ncı yılını kutladığımız cumhuriyetin mantığına ve ruhuna aykırıdır. Cumhuriyet "Ben yaptım oldu." rejimi değildir. Kırk sekiz yıl sonra hazırlanan bir teklifin muhalefete, konunun muhataplarına, sektör temsilcilerine sorulmadan Meclise getirilmesi kabul edilemez. Atatürk'ü yok sayarak hutbe okutan Diyanetle, Atatürk'ü yok sayarak cumhuriyeti kutlayan valilerle ülke yöneten sizlerin bizleri yok sayması gayet doğaldır. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Son birkaç yıldır hukuku göreceli hâle getirdiniz. Mesela, Sayın Cumhurbaşkanımıza ilişkin en küçük bir yorum savcılar tarafından mercek altına alınırken Atatürk'e ve daha dün kutlamasını yaptığımız cumhuriyete sövenlere dokunan yok. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Halkı kin ve nefrete teşvik pahasına Atatürk ve cumhuriyete ısrarla söverek halkı kutuplaştırma yoluna giden Fatih Tezcan için kılını kıpırdatan, işlem başlatan yok. Bu sözde yazarın Atatürk ve cumhuriyete sövmekten başka bir işi ve amacı da olmadığı aşikâr. Bu adamı hukuktan kim koruyor, bilmek istiyoruz.

Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti'nde bir şehrin valisi siyasal bir partinin il başkanı değildir; hele ki Atatürk'ün torunlarının şehrini, Antalya'yı yönetiyorsa Atatürk'le husumeti olması düşünülemez bile. Atatürk'süz ve Türk'süz bir cumhuriyet kutlanamaz. Atatürk'e tahammül edemeyenler bize tahammül etmek zorunda kalacaktır. Yaşadıklarımız hâkimiyetin niçin kayıtsız ve şartsız millette olması gerektiğini hepimize öğretti.

Evet, cumhuriyetimiz gerçekten zor günler geçiriyor. Artık, tek adam rejimi tarafından yönetiliyoruz. Bağımsızlığımızın, cumhuriyetimizin sembolü olan Türkiye Büyük Millet Meclisi bile yetkisizleştirildi, kanunların yerini kararnameler aldı. Kabine yerine kabile devleti kuruldu. Bakanlar milletin vekilleri arasından değil akrabalar arasından seçildi. Tüm bunlar bize bir an önce cumhuriyete en uygun sistem olan parlamenter sisteme dönmemiz gerektiğini gösteriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) - Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nde söylediği gibi, birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir ve kimsenin şüphesi olmasın ki bizler bunu müdafaa etmeye devam edeceğiz, bizler cumhuriyeti aynı coşku ve gururla kutlayacağız.

Cumhuriyetimizin 96'ncı yılında Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü ve bu toprakları vatan yapmak için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi şükran ve rahmetle anıyorum, Cumhuriyet Bayramı'nız kutlu olsun deyip Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)