| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 05.11.2019 |
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın Meclis Başkan Vekilimize ve siyasi partilerimizin grup başkan vekillerine, bu haftanın önemine hassasiyet gösterip konuşma sıralamasını değiştirdikleri için teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, 2-8 Kasım haftası Lösemili Çocuklar Haftası. Hepimizin gerçekten çok önemsediği o masum yavrularımızın tedavilerinin bizim için ne kadar değerli olduğundan burada bahsetmeye gerek yok. Ancak Osmanlı'dan gelen çok önemli bir gelenek vardır: Alan el ile veren eli buluşturan insan odaklı bir hizmet anlayışı, hayır anlayışı bazı vakıflarda vücut bulmuştur, bunlardan bir tanesi de yine hepinizin bildiği gibi LÖSEV'dir. Yirmi yıldır LÖSEV, lösemili çocukların tedavisi için ciddi bir uğraş vermektedir ve bu uğraşı verirken en temel dayanağı vatandaşlarımızdır. Vatandaşlarımızın katkısıyla, o mütevazı katkılarıyla bu hizmeti bugüne kadar sürdürdü ve daha da önemlisi çok büyük bir hastanenin, tam kapasite çalışabilecek bir hastanenin temelini atıp bitirdi. Bu Vakfın bir başka özelliği var değerli milletvekilleri, o da böylesine önemli bir hizmeti ifa ettiği için Bakanlar Kurulu kararıyla bu Vakıf vergi muafiyetine tabi tutuldu. Vakıf 2008'den sonra bir büyük temel attı ve LÖSANTE adıyla bir hastane inşa etti. Gerçekten, bu hastaneyi gezen arkadaşlarımız göreceklerdir ki çok ciddi, çok önemli bir iş yapılmış. Bu hastane 400 yataklı bir hastane, ayrıca 80 yataklı bir yoğun bakım ünitesi var ve 10 adet son derece donanımlı ameliyathanesi var ama gelin görün ki bu hastane tam ruhsatla çalışamıyor. 400 yatağın yerine 75 yatağa ruhsat verilmiş.
Şimdi, dikkatinizi bir konuya çekmek istiyorum: OECD ülkeleri arasında hastane yatak kapasitesi yüzde 4,2 iken Türkiye'de yüzde 2,4. Son yıllarda artış göstermesine rağmen, dünyada gelişmiş ülkelerde hastane yatak kapasitesi -günübirlik, hastayı hastaneye yatırmadan tedavi olanağı tanındığı için- yüzde 5,6'dan yüzde 5'lerin altına düşmüş ama gelin görün ki Türkiye'de bu artış öyle bir noktaya taşınmış ki hastane yatak ihtiyacı artış gösteren nadir ülkeler arasında Türkiye de var.
2008 yılında Sağlık Bakanlığı bir planlama yapıyor; doğrudur, hastane yatak sayısı ile doktor sayısını planlayarak, devlet hastaneleri ile özel hastanelere düzenli bir şekilde planlama yaparak bunu uygun gören bir planlama yapıyor ama 2008'de Türkiye'nin nüfusu 70 milyon, bugün 82 milyon, bir de buna 5 milyona yakın mültecileri kattığımızda 20 milyona yakın bir nüfus artışı var. O zaman, 2008 yılında yapılan bu planlamanın çok da geçerliliği yok.
Bir de 2008'den sonra özel hastanelerin Ankara'da, İstanbul'da, Bursa'da ilave yatak ve doktor sayısı artırılıyorken bu hastanenin, halkın katkılarıyla yapılan bu devasa hastanenin, tam kapasiteli hastanenin ruhsatlandırılmaması son derece manidar.
Bakın, arada çok temel bir fark var: Devlet hastaneleri elbette bu hastalığın tedavisini parasız yapıyor, hiçbir ücretlendirme yok; özel hastaneler ise bu hastalıkların tedavisini ücretle yapıyor ama LÖSEV, hastalığın başından sonuna kadar tedaviyi ücretsiz yapmasının yanı sıra başka ulvi işler de yapıyor. Bir defa, uzun süreli bir hastalık olan bu hastalığın tedavisi sırasında çocuklarımız eğitimlerinden geri kalmasın diye kolej ayarında bir eğitimi bu kampüsün içinde veriyor. Bununla da yetinmiyor Hastane, Vakıf, her hastanın annesinin hesabına her ay bin lira para yatırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Ayrıca, sadece bu hastalıkların tedavisiyle sınırlı değil; iyi bir bakım, hijyenik koşullar ve tabii ki sağlıklı beslenme. Bunu sağlamak adına da bu Vakıf, hastaların tamamının oyuncağından, giyiminden gıdasına varıncaya kadar tümünü karşılıyor. Ve başka bir şey daha yapıyor: Uzun soluklu bir hastane tedavisi söz konusu olduğu için, Türkiye'nin her tarafından gelen hasta aileleri çocuklarıyla beraber konaklayabilsin diye yine o kampüsün içinde yaptığı evlerde ücretsiz konaklamalarını sağlıyor. Bunu devlet yapamaz. Devlet sadece bu hastalıkların tedavisini ücretsiz yapıyor, özel hastaneler bunların hiçbirisini yapmadığı gibi ücretli tedavi sağlıyor ama asıl çekim merkezi LÖSEV'in kurmuş olduğu bu hastane.
Şimdi, bir araştırma komisyonunun yapması gereken bir şey var. Bakın, bunun Meclisimize ve Meclis bütçesine hiçbir maddi yükü yok. Niye? Sağlık Bakanlığı üç adımlık mesafede, Vakıf ve Hastane keza öyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Çok kısa süre içerisinde bu araştırma komisyonu, rahatlıkla tarafları dinleyecektir, belgeleri inceleyecektir. Varsa eksiklikler tamamlattırılır, varsa kusurlu işler giderilir, hatta Sağlık Bakanlığının üzerindeki yük dahi alınır. Kamuoyundaki olumsuz algıyı gidermek adına bu komisyon kurulduğunda inanın ki bu Meclis çok önemli bir işlevi yerine getirmiş olacaktır. Burada herhangi bir siyaset aramayın lütfen, burada herhangi bir siyasi rant söz konusu değil. Tamamen bu çocuklarımızın sağlığıyla ilgili böyle bir komisyon talebimiz var. Biz bu hasta çocuklarımıza elimizi uzattığımızda ne olacak biliyor musunuz? Onların dökülen saçlarına; suratlarındaki, yüzlerindeki maskelere rağmen, gözlerindeki gülümsemeyi bizim gözlerimize yansıttıklarında biz orada mutlaka ama mutlaka gereğini yapmak gibi bir duyguyla karşı karşıya kalırız. Yüreğimizin götürdüğü yer vicdani muhasebe. Vicdanımızın sesini dinleyelim, bir kez olsun siyasi parti grup başkan vekillerimize ve milletvekillerimize seslenmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Burada yapacağımız bir ortak davranış, inanın, bu sorunu ortadan kaldıracaktır.
Başka bir şey: Kaan Özelçam diye bir kardeşimiz var, 16 yaşında pırıl pırıl bir genç ve bu genç kardeşimiz millî dansçı, bu hastalığa yakalanıyor, tedavi oluyor, daha sonra kemik iliği nakli olacak. Gelin görün ki radyoterapi cihazına ruhsat verilmediği için o tedavi dışarıdaki bir hastanede yapılmak zorunda kalıyor ve maalesef enfeksiyona yakalanıyor. Bir mektup yazıyor, o mektubunda uzun uzun LÖSEV'i ve LÖSANTE'yi anlatıyor, son cümlesi şu: "Umut ediyorum ki ben hayatımı kaybetsem dahi benden sonra bu hastanede tedavi olacaklar hastanenin dışına çıkmadan buradaki ruhsatlandırılan radyoterapi cihazıyla tedavi olurlar. Eğer ben ölürsem lösemiden ölmeyeceğim, bürokrasiden öleceğim." diyor ve maalesef Kaan'ı kaybediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)