| Konu: | Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 05.11.2019 |
HABİP EKSİK (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 106 sıra sayılı Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle sulardaki biyolojik çeşitliliğin ve yaşam alanlarının korunması amaçlanmış. Şimdi, bu maddeyi görünce ben özellikle bu yaz gördüğüm bir gölle ilgili bir anımı anlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Iğdır ve Ağrı illeri arasında, yaklaşık 2.241 metre yüksekliğinde, 34 kilometrekare alanı olan bir göl var, lav set gölü. "Balık Gölü" diye bilinir ve gerçekten çok zengin bir biyoçeşitliliğe sahip bir gölümüz idi. Fakat geçmiş tarihte bir kaymakam, maalesef, bilinçsiz bir şekilde, balıklandırma yöntemiyle oradaki biyolojik çeşitliliği yok ediyor, oradaki insanların bütün itirazlarına rağmen, o güzelim gölün balıklarının ve çeşitliliğinin yok edilmesine sebep oluyor. Ne yapıyor? Bir tane balık türü var "takoz sazanı" diye, halk arasında da "İsrail sazanı" diye bilinen bu balığı orada göle bırakıyor ve oradaki çeşitliliğin yok edilmesine sebep oluyor. O gölün etrafında yaşayan köylüler, halk itiraz ediyor ve "Biz bu gölümüzden çok memnunuz, balıklar çok verimli ve gerçekten bizim geçim kaynağımız. Lütfen dokunmayın, bu zenginliğimizi yok etmeyin." demelerine rağmen dönemin kaymakamı "Hayır, olur mu öyle şey? Bu şekilde balıklandırarak aslında daha güzelleştireceğiz." deyip maalesef oradaki o güzelliği yok ediyor.
İşte, bu şeyi görünce benim de aklıma maalesef Birleşmiş Milletlerdeki bu fotoğraf geldi. Bu fotoğrafta Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı yani AKP'nin Genel Başkanı orada, şu bölgeye, Kürtlerin yaşadığı bölgeye, maalesef, dışarıdan başka bir halkı götürüp, oradaki insanların yaşam alanlarını bitirip kendince betondan bir alan oluşturacağını deklare etti. Sonrasını da ben size söyleyeyim: Hani o göldeki biyolojik çeşitliliğin yok edilmesine sebep olan kaymakam gibi -o "biyolojik istilacı" dediğimiz istilacı neticesinde o çeşitliliğin yok edildiği gibi- oraya şu biyolojik istilacıları göndermeyi maalesef uygun gördü. Maalesef oranın işgal edilmesine ve bu görüntülerin ortaya çıkmasına... Hem de bizim yetiştirdiğimiz, bizim oraya gönderdiğimiz bu biyolojik istilacıları oradaki insanların üzerine saldırttılar ve maalesef, oradaki insanların o güzelim yaşam alanlarını yok etmeyi amaçlıyorlar. Bunun için de bir an önce bu politikalardan vazgeçilmesini istiyoruz. Oradaki insanların yaşam alanlarının yok edilmemesi gerektiğini, hepimiz gibi onların da yaşamaya hakkı olduğunu hatırlatmak isteriz.
Şimdi, bir diğer konu: Kanun yapıyoruz, bir şeyi kanunla korumaya çalışıyoruz, değil mi? Yasa yapıyoruz, "Yaşam alanını koruyalım." diye bazı yasaklamalar getiriyoruz. Şimdi, bu da Hasankeyf. On iki bin yıllık tarihe sahip Hasankeyf, insanlığın beşiği, insanlığın doğduğu yerlerden bir tanesi. Bakın, Hasankeyf'i şimdi bu hâle soktu bu iktidar yani AKP iktidarı, oradaki insanların ve canlıların yaşam alanını bu hâle soktu. Ve o insanlara reva gördüğü yaşam alanı ne? Şu alttaki fotoğraf. Niçin? Çünkü, kendi iktidarını sürdürmek için, elli yıl geleceği olan, elli yıl sürecek olan bir tane santral için. Aslında dertleri santral de değil; dertleri orada yaşayan insanların kültürünün, tarihinin yok edilmek istenmesi. Maalesef bu da apayrı bir sorun, apayrı bir sıkıntı. Türkiye kamuoyunun da bu konuda inisiyatif almasını ve AKP iktidarına, bu biyolojik istilacılara "Dur." demesini ve aynı zamanda tarihimizi, kültürümüzü yok etmemesi için AKP'ye "Dur." demelerini istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Eksik.
HABİP EKSİK (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Arkadaşlar, şimdi, bir diğer konu kayyumlar. Bakın, burada, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Sayın Selçuk Mızraklı elleri kelepçeli ve bu şekilde zorbaca gözaltına alınıyor. Bu da Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin abluka altına alınma fotoğrafı. Oradaki insanların yani bizim yüksek oranla belediyelerini kazandığımız bölgedeki insanların yaşam alanlarına yönelik maalesef bu iktidar tamamıyla bir sömürge mantığıyla yaklaşıyor, sömürge valilerini oraya kayyum olarak atıyor. Bunun adı "sömürge valisi"dir ve maalesef, zorbalıktır, halk iradesini tanımamaktır.
Bakın, Van'a atanan, halk iradesini tanımayan, oraya hırsızlık için, talan için gönderilen Van'ın kayyumu Van Gölü'nün kurtarılması için, Van Gölü havzasının ıslah edilmesi için yapılan çalışmayı durdurdu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Eksik.
HABİP EKSİK (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Bakın, Van Gölü'nün yirmi beş yıl ömrü kaldığı söyleniyor ve bunun için oradaki belediyelerimiz, yüksek oranda halk oyuyla kazandığımız belediyelerimiz orada bir çalıştay yapıyor ve bir karar alıyor, diyor ki: "Biz Van Gölü'nü kurtarmak için çalışma yürüteceğiz." Bütün belediyeler bir oluyorlar ve bir birlik kuruyorlar fakat kayyum atandıktan sonra kayyum efendi oradaki o projeyi askıya alıyor, oranın kurtarılması için kesinlikle bir adım atmıyor. Zaten biliyoruz, amaçları halka hizmet değil; amaçları yolsuzluktur, zorbalıktır; halk iradesini, halkın oradaki emeğiyle, oylarıyla kazanılan belediyeleri gasbedip talan etmektir.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)