GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:13
Tarih:05.11.2019

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, milletvekilleri; Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni ele almadan önce çevreyi ilgilendiren yasalarda yapılan değişikliklere değineceğim, sonrasında da aynı konuda bekleyen kanun tekliflerine değineceğim.

Mera Kanunu, İmar Kanunu, Kıyı Kanunu, Çevre Kanunu, Maden Kanunu, şimdi Su Ürünleri Kanunu, hemen hemen hepsi torba şeklinde görüşüldü ve bu kanun da dâhil olmak üzere şu ana kadar 71 maddede değişiklik yapıldı; bunlar ikişer kez değiştirildi. Şimdi, bunların dışında, sırada olan 2 yasa teklifi var: Birincisi, Boğaziçi Kanunu'nun değiştirilmesi; ikincisi, Tapu Kanunu'nun değiştirilmesi. Dolayısıyla bütün bunları birlikte ele alacağız.

Birlikte ele aldığımız zaman, özellikle AK PARTİ Grubuna yönelerek tabii ki şu temel çelişkiye öncelikle değinmek isterim: Eleştiri yöneltildiği zaman "Türkiye hukuk devletidir." diyorlar fakat hukuk devletinin ilk ölçütü Anayasa'ya saygıdır, Anayasa'nın üstün ilkelerine, üstünlüğüne saygıdır, hukukun genel ilkelerine saygıdır. Biz "Meşru değil bu Anayasa ama yürürlükte." diyoruz, saygı göstermeyenlerse "Meşrudur ama yürürlükte değil." demek istiyor. Şimdi, burada çok ciddi anayasal sorun var, bu konuda mutabakat sağlamak lazım.

İkincisi: Bu salonda sıkça vatan haini-vatansever ayrımı ve çatışması yaşanıyor; oysa, çevre ve ülkeyi düzenleyen yasalara dikkat edenler mi acaba daha çok vatansever oluyor yoksa çevre ve doğal değerleri torbalara dolduranlar mı? Bu soruyu sağlıklı bir biçimde yanıtlamak gerekir.

Şimdi, bu konuda bu yasa teklifinin, görüşmekte olduğumuz yasa teklifinin en olumlu tarafı -konuşmacıların da belirttiği gibi- torba yasa olmayışı, bu bizi teselli ediyor fakat olumsuz tarafı bir, bunun biyosfer, ekosistem ve ekoloji bütününde ele alınmaması, bu ögelerin ihmal edilmesi.

Şimdi, bu konulara girmeyeceğim fakat hukuk açısından esasen ihmal edilen uluslararası sözleşmeler; Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler; bölgesel, özellikle tam bu konuyu ilgilendiren Barcelona Sözleşmesi yani Akdeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi ve Bükreş Sözleşmesi yani Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi veya Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi. Mesela, geçen hafta burada verilen önergede Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi dikkate alınsaydı pekâlâ başka ülkelere karşı da bizim kozlarımız olabilirdi.

Ben, bunlar üzerinde durmayacağım, esasen benim üzerinde duracağım husus birçok hatibin de değinmiş olduğu üzere, anayasal açıdan bu düzenlemenin ne ifade ettiği çünkü esasen bu düzenleme, Su Ürünleri Kanunu, Türkiye açısından Anayasa'nın 3'üncü maddesi "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür." maddesinden başlayarak Anayasa'nın birçok maddesi açısından değerlendirilmelidir; ciddi açıdan, ciddi olarak sorunludur. Bunlar: Esasen, yasayla düzenlenmesi gereken ama yönetmeliğe bırakılan hususlar açısından -madde 2, madde 11, madde 137- öte yandan, özellikle su ürünlerinde uyulması gereken kuralların, bu konuda örgütlenme ve kooperatifçiliğin, Anayasa'nın ilgili maddeleri açısından değerlendirilmesi gereklidir. Bunun yanı sıra mesela, burada, İhale Kanunu'nda yapılan istisna, esasen Anayasa madde 48 açısından, çalışma özgürlüğü bakımından sorunludur ama iktisadi liberalizmin yağma düzenine dönüşmesi açısından da sorunludur. Bu konuda kooperatiflere yer verilmemesi kooperatifçiliğin gelişmesine dair Anayasa'nın 171'inci maddesi açısından sorunluğu olduğu gibi, özellikle konunun uzmanlarının dışlanmış olması hem Anayasa madde 70 hem de sosyal devlet bakımından, Anayasa madde 2 çerçevesinde ciddi soru işaretleri taşımaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu açıdan, tabii ki konuya Anayasa bütününde baktığımız zaman, esasen, devletin çevre kirliliğini önleme, çevreyi koruma ve geliştirme ödevi su alanları açısından da geçerli olduğu için, bu alanların yerel yönetimlere verilmesi yerine merkezî yönetime geçirilmesi de yine anayasal açıdan ciddi sorunlar yaratmaktadır; tabii ki madde 171 kooperatifçilik ve madde 172 tüketicilerin korunması açısından da sorunludur.

Şimdi, bunun yanı sıra değineceğim özellikle Boğaziçi Kanunu'nda yerel yönetimler ve koruma kurulları için öngörülen yetkilerin Çevre Bakanlığına ve Cumhurbaşkanlığına aktarılması, Anayasa'nın amir hükmü olan, değişmez maddesi olan 2'nci maddesine aykırı olduğu gibi, 127'nci maddeye da açıkça aykırıdır. Zaten bu alanın Çevre Bakanlığına verilmesi de Anayasa'ya aykırı idi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, toparlayayım izninizle.

BAŞKAN - Lütfen.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bu, bürokratlar tarafından hazırlanmış olan metin eğer burada kanun teklifi olarak ele alınırsa Anayasa'ya çifte aykırılık olacak çünkü teklifin sahibi bu Meclis olmalıdır ama esasen, bu yasalaşırsa tam da birçok Anayasa maddesine aykırılığın ötesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına kayyum tayin edilmiş olacaktır. Bu, çok tehlikeli bir girişimdir; dileriz ki bu gerçekleşmez.

Diğer kanun ise meralarda yapılaşmanın önünü açan, kıyılarda yapılaşma hususunda yabancılara mülk satışına kadar birçok hüküm getiren düzenleme de Türkiye bütününü kıskaç altına almak anlamına gelmektedir. Bu da çok yönlü olarak aykırılık taşımaktadır; tabii ki Anayasa'ya aykırılık taşımaktadır. Anayasa'nın 2'nci maddesi açısından her 2 kanun teklifi diğerleriyle birleştirildiği zaman Türkiye ülkesinin bölünmezliği ilkesine aykırılık taşınmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, yarım dakika alabilir miyim.

BAŞKAN - Bir dakika vereyim ben Hocam, buyurun.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Çok teşekkür ederim.

Şimdi, bu kanun açısından belki tek teselli kaynağımız, bir çevre kodu hazırlanabilir mi? Şimdi, elimde "Code de L'environnement" var, "Çevre Kodu" evet, Fransa'nın; çok değil, 1.700 sayfa.

Bizim ülkemiz Fransa'dan çok daha büyük. Acaba biz bir çevre kodu hazırlayamaz mıyız? Bizim ülkemiz Fransa'dan daha az mı değerli? Fransızlar bizden daha çok mu yurtsever? Biz yurtsever değil miyiz? Ülkemizin toprak, su ve hava alanını koruyucu bütüncül düzenlemeler yapamaz mıyız? Ben, otuz yıl, karşılaştırmalı anayasa hukukunda çevre hakkı dersini verdim ama sadece Batı ülkelerinde değil, Tunus ve Fas gibi devletlerde yasa yapım sürecine, anayasa yapım sürecine katıldım ama bu şekilde bir yasa yapım sürecini hiçbir ülkede görmedim. Anayasa'ya aykırılıklarla dolu böyle bir teklif yasalaşacaksa eğer, tek olumlu tarafı, acaba biz, Türkiye için bir çevre yasasının -su ürünlerini de kapsamına alan bir çevre yasasının- yapılma yolunu açabilir miyiz? İşte bu bizi teselli ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Selamlayalım Sayın Hocam.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Efendim, aleyhinde de konuşmuş oldu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Umarım bu konuda hepimiz yurtsever olduğumuza göre, bu konuda hiçbirimiz diğerini vatan haini olarak suçlayamayacağımıza göre, gelin hep birlikte yurtseverliğimizi test edelim, Anayasa'ya bağlılığımızı test edelim ve bütün Türkiye'yi kucaklayan bir çevre kodu hazırlamak için bu akşamdan itibaren harekete geçelim çünkü yasama Meclisinde 200 uzman var, 600 vekil de farklı alanlarda uzmanlaşmış bulunuyor, gelin Türkiye için uzlaşalım.

Teşekkür ederim dikkatiniz için.

Saygılar sunarım, sağ olun. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)