| Konu: | Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 05.11.2019 |
BEDRİ SERTER (İzmir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle 3'üncü Genel Başkanımız Sayın Bülent Ecevit'in 13'üncü ölüm yıl dönümünü rahmetle ve saygıyla anmakla başlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde grubum adına "evet" oyu kullanacağımızı açıklarken tamamlayacağımız bazı noktaları da sizlerle paylaşmak istiyorum, ondan dolayı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Ben bu ülkenin bir milletvekiliyim, sizler de bu ülkenin seçilmiş değerli milletvekillerisiniz; bugün buradayım, sizler de buradasınız çünkü bazı gerçekler var ki hepimizi derinden etkilemekte. İzmir gibi bir deniz kentinde çupranın, barbun balığının, sardalyanın, tekirin, palamudun, topan kefalin tadını çocukluğundan beri damağında hisseden biri olarak, Kemeraltı'nın deniz kokan Havra Sokağı'nda öğlen yemeğini harçlığının ancak yetebildiği ekmek arası sardalyayla doyuran 10 yaşında bir çocuk iken denizin yosun kokusuyla büyümüş, tuzuyla olgunlaşmış yerli ve millî bir milletvekili olarak bu hazinelerimizin layıkıyla korunması adına bugün bu kürsüden sizlere sesleniyorum değerli milletvekilleri. Önümüzde önemli bir gündem maddesi olarak duran ve değerlendirmeye aldığımız Su Ürünleri Kanunu'na kafa yormamak mümkün değil. Bugün burada, ben sizlerle birlikte bunun kavgasını vermezsem yarın İzmir'de balıkçı kardeşim Şakir'e ne derim acaba? Kırk sekiz yıl önce hazırlanmış bir kanunu güncellemek ve hayatın şu anki gerçekleriyle yüzleşerek yasalaştırmak bizlere yakışmaz mı? Su ürünleri fakültelerinde okuyan sevgili öğrencilerimizin ve evlatlarımızın mühendis olabilmek için dört yıl dirsek çürüterek okumalarını bir kenara itmek haksızlık değil midir? Su ürünleri mühendisi olmuş evlatlarımızın ve onları yetiştiren hocalarımızın çabası, topluma, çocuklarımıza sağlıklı deniz ürünlerini ulaştırmak ve bu ekosistemin gelişmesi için çalışmak değil midir? Ve onların mesleklerini icra etmeleri doğal bir seleksiyon değil midir?
Sevgili vekillerim, bir düşünün, üç tarafı denizlerle çevrili bu cennet ülkemde Konya'nın Beyşehir Gölü, Erzincan'ın tuzlu akarsularının damarlarımızda akışını hissederken ve doğal zenginlikleriyle bu cennet vatanımızda yaşarken, bizler limanlarıyla dünya ticaretinde söz sahibi olmak ve bu ticaretin önemli bir paydaşı olmak isterken, denizcilik ve su ürünleri bakanlığımızın olması ülkemize yakışmaz mıydı? Sizleri düşünmeye davet ediyorum. Doğanın ve Allah'ın bize bahşettiği tüm bu zenginlikleri sadece Tarım ve Orman Bakanlığımızın sorumluluğuna vermek hem Tarım ve Orman Bakanlığına büyük bir yük getiriyor hem de denizlerimize ve denizcilerimize büyük bir kötülük olmuyor mu?
Bir düşünün, büyüklüğü, büyüklü küçüklü 120 doğal göl, 42 akarsuya sahip, 8.333 kilometre deniz sınırı olan güzel Türkiye'mizin bu doğal varlıklarını korumak ve daha da zenginleştirmek adına çalışacak ayrı bir bakanlığımızın olması nasıl mümkün kılınabilir, siz değerli vekillerimize soruyorum. Tabii ki bu bakanlığın ismine de "Denizcilik ve Su Ürünleri Bakanlığı" desek, herhâlde Afyonlu hemşehrilerimizin dediği gibi, ekmekli kadayıfın üstüne kaymak olur, değil mi?
Bir de madalyonun öbür yüzüne bakalım mı? Madalyonun öbür yüzünde, bu işe gönül vermiş ve yetişmiş, sayıları 15 binleri geçen su ürünleri fakültesi mezunu, bunun yanında denizcilik fakültelerinden mezun olan on binlerce genç evladımızın bu sorunlarını kim çözecek? Bence, önce bu yüce Meclis görevini yapmalı, sonra da kurulması gereken denizcilik ve su ürünleri bakanlığımızı nasıl kuracağımızı düşünmeliyiz.
Özetle, bu kadar konuşma boşuna değil. Vekillerim, birçok fakültede su ürünleri mühendisi yetiştireceksiniz ve sonra bir kanun çıkarıp "fahri su ürünleri görevlisi" adı altında bir meslek çıkaracaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Serter.
BEDRİ SERTER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu kıymetli hazineleri korumak ve geliştirmek için bu işe gönül verip mezun olmuş ancak işsiz kalmış evlatlarımızın hakkı değil midir bu mesleği icra etmek? Bugün buna "evet" diyenler, bu kadar yetişmiş değerli bölüm insanlarına haksızlığın daniskasını yapar, evlatlarımıza günah eder, bunun vebalini almak hiçbir değere sığmaz. Böyle bir gerçeklik gözlerinizin önünde dururken bu kanunu inceleyen ve benzer vicdan muhasebesini yapan milletvekillerinin gözlerinde ben benzer satırları okumaktayım. Vicdanlarımızla hareket etmeliyiz bu konuda, değil mi? Fahri trafik sorumlusu değil bu yetkili. Suyumuz, gıdamız, deniz turizmimiz, geleceğimiz ve evlatlarımızın geleceği için kimi, kimlere yetkili tayin ediyoruz? Grubum adına konuşan tüm milletvekillerimizin düşüncelerine içtenlikle katılıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Serter, bitirelim.
BEDRİ SERTER (Devamla) - Gelin, bu kadar hayati olan bu işi, hem hazinelerimizi hem de evlatlarımızın geleceğini layıkıyla koruyacak, sahiplenecek ve geliştirecek olan bu işlerin erklerine teslim edelim. Yani su ürünleri ve denizcilik fakültelerinden mezun olan evlatlarımıza Meclis olarak bizler, hep birlikte sahip çıkalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)