| Konu: | Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 14 |
| Tarih: | 06.11.2019 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünya finans sistemi ve kullanılan araçlardaki hızlı değişimler karşısında bizim de yasama olarak yeni düzenlemeler yapmak durumunda kalmış olmamız tabii ki kaçınılmazdır. Bu kanun teklifiyle de yaklaşık 20 konuda 2013 yılında yasalaşmış olan 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun'la birlikte 4 ayrı kanunda değişiklik yapılmaktadır. Teknik bir düzenlemedir arkadaşlar.
Teklifteki maddelerin önemli bir kısmı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna ait görev ve yetkilerin Merkez Bankasına devredilmesiyle ilgili. Merkez Bankası ile BDDK arasında oluşturulan ikili düzenleme ve kontrol mekanizması bu yasayla beraber tek çatı yani Merkez Bankası çatısı altında toplanıyor, düzenleme konuları bakımından Merkez Bankası tek görevli ve yetkili otorite hâline geliyor.
Tabii, burada, Merkez Bankasıyla ilgili birkaç noktayı hatırlamamızda fayda var. Merkez bankalarının itibarı: Elbette, her bankanın itibarı çok önemlidir. Ancak bir ülkede finansal sistemin ve para politikasının itibarı Merkez Bankasının bağımsızlığı ve buna bağlı oluşan itibarına bağlıdır tabii ki. Merkez Bankası Kanunu, temel görev ve yetkiler, madde 4'te "Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler." deniliyor. Yine aynı maddede "Banka, bu Kanun ile kendisine verilen görev ve yetkileri, kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır." denmektedir. Ancak bugün biliyoruz ki Merkez Bankası Cumhurbaşkanının müdahale ve talepleriyle hareket ediyor. Hatırlayalım, Cumhurbaşkanı, faizleri indirmediği gerekçesiyle yasaları hiçe sayarak Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'yı görevden almış ve yerine Murat Uysal'ı atamıştı. Uysal, göreve başladıktan sonra Merkez Bankası faizini 425 baz puana indirmiştir. Elbette burada karşılaştığımız ya da karşı çıktığımız, faizlerin indirilmesi değil, bağımsız gibi gösterilen kurumların talimatla hareket eder hâle gelmiş olmasıdır. Hesap neydi peki bu yapılırken? Bu şekilde alışveriş artacak, piyasalar canlanacak, büyüme sağlanacaktı. Tuttu mu? Hayır. İşsizlik artmaya devam ediyor, değerli arkadaşlar, işsiz sayısı 7 milyona ulaştı. Özel sektör bankacılığı da bu müdahale sonucu çok zor durumda kaldı.
Başka ne oldu? Ekonomik krizin etkisiyle genel bütçe borçluluk görünümünü düzeltmek, açığı azaltmak için Merkez Bankası kaynaklarına başvuruldu. Önce banka, kârını hemen aceleyle ocak ayına çekti ve hazineye aktardı, daha sonra da 40 milyar TL yedek akçeyi hazineye aktardı, toplamda 2018 yılı itibarıyla 78 milyar lira doğrudan doğruya banka kaynaklarından bütçeye aktarıldı. Her şeye rağmen Merkez Bankası bugün güçlü altyapısıyla önemli bir kuruluşumuzdur diye düşünüyoruz ancak biraz önce saydığım müdahaleler ciddi anlamda bankanın itibarını da zedelemiştir.
Kanun teklifine bakacak olursak, birçok teknik düzenlemeleri içeren kanun teklifinin bazı maddeleri tarafımızca genel olarak uygun bulunmaktadır ancak değinmemiz gereken iki konu var. Kanun teklifinin 6'ncı maddesiyle 6493 sayılı Kanun'un mevcut 8'inci maddesine yeni bir dördüncü fıkra eklenmiştir, değerli arkadaşlar. Bu fıkra "Banka, sistemlerin kesintisiz işletimini sağlamak amacıyla sistemik öneme sahip kurulmuş ve kurulacak sistem işleticilerine hissedar olabilir." şeklindedir. Yani bu düzenlemeyle Merkez Bankasının özel şirketlere ortak olabilmesinin önü açılmaktadır. Banka bir özel şirkete neden hissedar oluyor? Yani bu maddenin gerekçesi, amacı gerçekten nedir? Sorularımıza Komisyonda maalesef yanıt alamadık. Bugün işlem yapan sistem işleticileri sistemik öneme değil de kısıtlı öneme sahip olduğundan bu şirketlerle ortaklığın söz konusu olmadığı ifade edildi. Ortaklık olabilmesi için kısıtlı değil de sistemik öneme sahip olması gerekiyor o şirketlerin. "Hangi şirketler bunlar?" derseniz, hemen hızlıca sayıyorum: Bankalararası Kart Merkezi AŞ, İstanbul Takas ve Saklama Bankası AŞ -Takasbank olarak biliyoruz- Merkezî Kayıt Kuruluşu AŞ, Garanti Ödeme Sistemleri AŞ, PayCore Ödeme Hizmetleri Takas ve Mutabakat Sistemleri AŞ. Bu neden önemli değerli arkadaşlar?
Şu anda mevcut sistem işleticileri arasında bulunan PayCore Ödeme Hizmetleri Takas ve Mutabakat Sistemleri AŞ hisse yapısıyla dikkatimizi çekti. PayCore, kartlı ödemeler alanında kart çıkaran ve kart kabul eden kuruluşlara takas ve mutabakat hizmeti, ATM ve POS, fiziki kart basım hizmeti gibi çeşitli teknolojik altyapı hizmetleri sunan bir kuruluş. PayCore "Provus Bilişim Hizmetleri AŞ" unvanıyla 2001 yılında kurulmuş, 2014 yılında MasterCard Corporate tarafından satın alınmıştır.
Tank Palet Fabrikasını hatırlayalım değerli arkadaşlar. Tank Palet Fabrikası özelleştirmesinden hatırlayacağınız Sancak ailesi, sahip olduğu MT Grup aracılığıyla şu an "PayCore" isimli şirketin yüzde 54 hissesine sahiptir. PayCore'a ödeme sistemi işleticisi olarak faaliyet izni verilen karar, 6 Temmuz 2017 tarih ve 30116 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Bu ve daha bilemediğimiz benzer şirketlerin sistemik öneme sahip bir şirket olarak onay alıp -yani sınırlı öneme sahipten sistemik öneme geçirilmesinden bahsediyorum- Merkez Bankasından da hissedar olarak avantajlar sağlayabileceği bizim endişe ettiğimiz en önemli hususlardandır. Yani kamu ihalelerinin birçok alanında karşımıza çıkan Sancak ailesine ait bir şirkete Merkez Bankasının hissedar olarak katılıp sistemik öneme sahip bir şirket olarak ilan edilebilmesinin mümkün olabileceğini, Komisyonda mümkün olmayacağını iddia eden yönetici arkadaşlarımıza karşılık, Genel Kurulda yani burada not düşerek bu iddiaların kayıt altına alınmasının tarihsel önemi olduğunu düşünüyorum.
Komisyonda teklifi getirenler, Merkez Bankası açısından hissedar olma kavramının yeni bir konsept olmadığını söylediler ve bankanın hâlihazırda "SWIFT" adı verilen uluslararası şirkete ortaklığı bu duruma örnek olarak verildi değerli arkadaşlar. Bankanın hissedarı olduğu "SWIFT" adı verilen uluslararası şirket, merkez bankaları arasında kurulmuş şirketlerden biridir. Yani madde metninde tarif edilen ortaklık, bizim biraz önce konuştuğumuz ortaklık modelinden çok farklıdır.
6'ncı madde bankanın kendisinin denetimine ve gözetimine tabi yurt içindeki sistem işleticileriyle ortaklığına izin vermektedir. Merkez Bankası düzenleyici, denetleyici ve emredici bir kurum olarak hissedarı olduğu yere nasıl emir verecektir? Diğer tarafta, bu hissedarlık Merkez Bankasının itibarının birtakım özel şirketlerin itibarının artırılması için kullanılacağı anlamına da gelmektedir. Rekabetin Korunması Hakkında Yasa'ya da aykırı bir durum söz konusudur. Bu maddenin uygulanması bankanın kendi itibarı açısından sakıncalı durumların ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Merkez Bankası, mevcut yapısı ve yetkisiyle zaten her türlü müdahaleyi yapma yetkisine sahiptir. Bu belirsizlikler ve endişe verici nedenlerle kanun teklifinden bu maddenin çıkarılması uygun olacaktır.
Kanun teklifinin eksik kaldığı diğer bir konu da kripto paralarla ilgili düzenlemelerin bu teklifte olmamasıdır. Teknolojik gelişim, klasik para sistemleri karşısında "dijital ve kripto para" diye tanımlayabileceğimiz iki farklı para türünü ortaya çıkarmıştır. Bu kanun teklifi "Bitcoin" olarak bildiğimiz, deneysel aşamada olsa da Bitcoin'in yanında 2.400'e ulaşan kurumsallaşmış yeni özel paranın ulusal sınırlarda nasıl kullanılması gerektiğiyle ilgili herhangi bir altyapının kurulmasına yönelik hiçbir şey içermemektedir. Yani 6493 sayılı Kanun'la yapılan ve teklif edilen bu düzenlemeyle dijital paralara karşı önlem alınabilirken kripto paralar karşısında ise nispeten çaresizlik söz konusudur. Dünyada ise bütün ülkeler bu konu üzerinde çalışmaktadır. Esasen, dünyada "blok zinciri ekonomisi" diyebileceğimiz yeni bir ekonomi paradigması da oluşmaktadır değerli vekiller. Yani devlet denetiminde olmayan bu sistemle gayrimenkullerin, paranın ve para edebilen, değer ihtiva edebilen her konunun değiştirilmesi söz konusu olabiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayalım.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Diğer yandan bunların aracılığıyla yapılan uluslararası para transferlerinin vergi kaçırma, kara para aklama gibi suçları artırabileceği, bu paraların transferlerinin silah ve uyuşturucu finansmanında gizli bir yöntem olarak kullanılabileceği yönünde de endişelerimiz vardır. Dolayısıyla değişim kaçınılmaz göründüğüne göre henüz kurulmamış, sistemik öneme sahip şirketleri, hissedarlık getirilmesinden önce, bu yeni oluşan kripto para sistemini de içine alacak, kavrayacak şekilde bir çalışma yapılması daha acil görünmektedir. Hatta bu yönü ve öngörülmesi zor olan elektronik para ve kripto paralara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisinde komisyon kurulması ve tüm kesimlerin katılımıyla elde edilecek verilerle uzun vadeli bir politika oluşturulması yerinde olacaktır diye düşünüyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)