GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:14
Tarih:06.11.2019

RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa tasarısına Marksist ekonomi politik ekolünden gelen biri olarak külliyen karşıyım, sebebini kısaca izah etmeye çalışayım.

Antik Yunan'da parayla sığırın etimolojik kökenleri aynıydı. Çünkü sığır, para olmadığından dolayı bir değişim aracı olarak kullanılıyordu. Daha sonrası dönemlerdeyse 1 sığır örneğin 100 kilo buğdaya denk geldiğinde, sığırın başka bir mübadele aracıyla yer değiştirdiği koşullarda para adım adım arzıendam etmeye başladı. İyi bir birikim aracıydı, iyi bir zenginleşme aracıydı, iyi bir mübadele aracıydı.

Şimdi, para ortaya çıktı ama o zamandan bu zamana paranın farklı formları, farklı finanslaşma biçimleri tezahür etti; çekler, senetler ve diğer türev piyasalarda olduğu gibi. Ve şu anda parayı da, bildiğimiz manada parayı da aşacak bir elektronik para tüm dünyada artık giderek geçer akçe olmaya başladı. Bu işin esbabımucibesi şu arkadaşlar: Finansallaşmanın yoğunlaşması, sermaye akışının hızlanması söz konusu. Sermaye akışının hızlanması, neoliberal iktisadın ekonomi alanında, özellikle çalışma yaşamında işçi sınıfının esnek ve kuralsız bir biçimde çalışmaya zorlanmasıyla atbaşı bütün dünyada sürdü, gitti; bize henüz geliyor, o rüzgâr bize henüz geliyor. "Finansallaşma" demek, işçi sınıfı üzerindeki artı değer sömürüsünün artması demektir. Yani aslında çıkacak yasanın pazara, ücretliye, asgari ücretlinin yaşam standardına yönelik herhangi bir faydası yok; çıkacak yasa ancak ve ancak bir avuç sermayedarı, bir avuç zengin zümreyi mutlu edecek. Ekonomiyi büyütür mü? Evet, büyütür. Ama biz sosyalistler meseleye şöyle bakarız: Ekonominin büyümesi tek başına bir şey değildir. O ekonomi eğer istihdam yaratıyorsa bir, paylaşımda adalet sağlıyorsa bu iki, üçüncüsü de balonlaşma değil, bir reel büyümeyse anlam kazanır. Bu yasanın ekonomiyi pozitif manada şişireceği, evet, açıktır ama bunun ücretliye, pazardaki enflasyona, yoksula, o intihar eden 4 kişiye hiçbir pratik faydası olmayacak arkadaşlar; bu, işin bir tarafı. Diğer tarafı şu: Sabahleyin bir cumhuriyet tartışması dinledik hep beraber. Aslına bakılırsa 1930'lar referans alınarak bir cumhuriyet tartışması sürüyor. Kişisel olarak 1930'ların referans alınarak bir Cumhuriyet Bayramı, cumhuriyet kutlaması tartışmasının yapılmasını kökten hatalı buluyorum. Evet, geçen hafta Cumhuriyet Bayramı'ydı ve ciddi törenlerle, coşkulu törenlerle kutlandı ama ben size bir şey söyleyeyim: Benim gördüğüm, Cumhuriyet Bayramı'ndan ziyade, cumhuriyetin defin töreni ya da ruhuna rahmet okutma töreniydi. Bunu şundan dolayı söylüyorum, şuradan temellendiriyorum: Bakın, 1921 yılındaki çıkan Anayasa'yla birlikte egemenliğin doğrudan doğruya halk tarafından kullanılacağı bizim kamu hukukumuza dercedildi, ondan sonra bu esasa dayalı bir kamu hukuku memlekette işlemeye başladı. Fakat bununla birlikte, aynı zamanda, o dönemde belediyeler cumhuriyetin dayanağı olan temel ve özerk birimler olarak tarif edildi; bakın, altını çiziyorum, temel ve özerk birimler olarak tarif edildi. Dolayısıyla cumhuriyet bir özerk ve demokratik yerel yönetimler pratiği üzerinden şekillenmeye başladı. Şimdi, dolayısıyla 15'inci kayyumun atandığı bizim Kızıltepe ilçesi nazarıitibara alındığında, bugün bu kayyum pratiğinin cumhuriyet değerlerinin, cumhuriyetin aslında bir bütün ilga edildiği, lağvedildiği gibi bir pratikle bizi ne yazık ki karşı karşıya bırakıyor.

Değerli arkadaşlar, 1930 yılına ilişkin bir tartışmayı sürdürmek değildir esas mesele olan. Bugün cumhuriyeti savunabilmek Diyarbakır'ı savunmaktan geçiyor, bugün cumhuriyeti savunabilmek Mardin'e, Van'a atanan kayyuma karşı çıkmak, Kızıltepe'ye atanan kayyuma karşı çıkmaktan geçiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Turan.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Doğrusunu isterseniz, bunun dışında bir cumhuriyet tartışması meseleyi ruhuyla değil lafzıyla kavradığımızı gösteriyor. Bugün eğer gerçekten ayakları yere basan, sınıfsal bir geri planı olan bir cumhuriyet ve cumhuriyet tartışması söz konusu olacaksa hiç kuşku yok ki burada cumhuriyeti var eden yani cumhurun kurumlarını savunan, cumhurun en temel siyasete müdahale etme aracı olarak tarif edeceğimiz özerk yapılı yerel yönetimleri savunmak, büyük bir kıskançlıkla savunmak ve bunları ilga eden her türlü siyasi anlayışın da karşısında olmak anlamına geliyor. İşte, AKP'nin kayyum zihniyetinin geri planında olan şey olan aslında cumhuriyeti bir bütün olarak -bütün bu gümbürtülü ve şaşaalı törenlere rağmen- ilga etmekten ve cumhuriyetin lafzıyla, ruhuyla değil lafzıyla kavrandığını ifade etmekten başka bir anlama tekabül etmiyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)