| Konu: | Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 07.11.2019 |
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşülen kanun teklifinin 9'uncu maddesi Merkez Bankasına, ödeme hizmeti başlatma ve hesap bilgisi sağlama faaliyetleri kapsamında, başka bir ödeme hizmeti sağlayıcısıyla paylaşılmasına ilişkin usul ve esası belirleme yetkisi vermektedir. Bu şekilde borç ödeme takvimi sürekli ertelenerek kriz görünmez kılınmaya çalışılmaktadır. Bu noktada bu teklifteki ödeme sistemlerinin Merkez Bankası tarafından denetlenmesi isteği aslında borç yönetimiyle krizi yönetmeye çalışmaktır. Bu, bir süre daha halkın karşısına "Ekonomimiz iyi." masallarıyla çıkmanın bir başka yoludur.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüden ülkenin ahvali iktidar tarafından her şey güllük gülistanlıkmış gibi anlatılıyor. Ekonomik güç, kadının özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, her şey çok yolunda ama biz kadınlara emekçiye, Kürt'e bunlar birer masalmış gibi geliyor.
Ben sizlere gerçek bir hikâye anlatacağım. Bundan yaklaşık elli yıl önce Uruguay'da "Tupamaros" isimli bir solcu grup kurulur. 1970'lerde askerî darbeyle bu örgütün 3 militanı tutsak edilir ve on iki yıl boyunca mahkemeye çıkarılmadan, mağara benzeri yerlerde askerî himayede özgürlüklerinden alıkonulur ve ağır işkenceye maruz kalırlar. Hiçbir şekilde görüşmecileri olamaz, kitap ve kıyafetleri olmaz. Darbeci komutanlardan biri, tutsaklardan birine bir gün şöyle söyler: "Burada siyasi bir tutsak değil birer rehinesiniz, buna göre muamele göreceksiniz." Bu söylediği kişi 2009 yılında Uruguay Devlet Başkanlığına seçilen Sayın Jose Mujica'dır.
Değerli milletvekilleri, bunu anlatmak istedim çünkü o dönem bu askerî darbeyi yapanlar devlet aygıtlarıyla, darbe hukukuyla bütün toplumun üzerinden birer panzer gibi geçtiler. Şimdi de aynısı bizlere yaşatılmaya çalışılıyor. Önceki dönem milletvekillerimizin ve eş genel başkanlarımızın rehin alınmasının üzerinden üç yıl geçti. Siyasi temsilcilerimiz ve parti yöneticilerimiz gözaltına alınmaya ve tutuklanmaya devam ediyor. Haklarında bir mahkeme tahliye kararı verirken jet hızıyla bir diğer mahkeme "Tutukluluğuna devam." diyor. 4 Kasım siyasi darbesinin yıl dönümünde bunu canlı canlı yaşamaya devam ediyoruz.
Bu süreç içerisinde bizleri hem şaşırtan ama aslında bu sistemin erkek egemenliğini göz önüne aldığımız zaman pek de şaşırtmaması gereken bir diğer konu eş başkanlık sistemimiz. Bugün rehin olanların neredeyse yarısından fazlası kadın arkadaşlarımız. Bizler kadın özgürlüğü için her mekanizmamıza yüzde 50 kotasını uygularken iktidar bu kotanın çok daha üstünü tutuklarken uyguluyor. Şu anda eş başkanlık kayyum atamalarına gerekçe yapılıyor. Neymiş? Anayasa'da yokmuş. E, getirelim o zaman. Siyasi Partiler Kanunu'nda eş başkanlık bu Meclisten geçti. Parti olarak eş genel başkanlık düzeyinde bir sistem şu anda yasal. Madem kadın özgürlüğü diyoruz, cinsiyet eşitliği diyoruz, yasalaştıralım o zaman, toplumun bütün mekanizmalarına uygulayalım bunu. Tabii, sorun sadece buysa. Ama eğer sorun sadece bu değilse sizi rahatsız eden ne? Kadınların siyasi temsilci olmasından mı, belediye eş başkanı olmasından mı, özne olmasından mı rahatsızsınız?
Değerli milletvekilleri, eş başkanlık nedir biliyor musunuz? Herhangi bir kurum veya kuruluşta kültürden sanata, siyasetten yerel yönetime kadar yaşamın her alanında tüm karar ve planlama süreçlerinde kadın ve erkek eşitliğinin sağlanmasıdır. Eş Başkanlık, cinsiyet eşitliğine dayanan bir toplumsal modeldir. Maalesef ki ülkemizde karar mercilerinin ve toplumsal yapıların yüzde 90'ında erkeklerin söz sahibi olduğu bir sistem var. Mecliste bile bu böyle. Bu devlet başta Medeni Yasa olmak üzere İstanbul Sözleşmesi'ne, CEDAW Sözleşmesi'ne, Meclis bünyesinde çalışmalarını yürüttüğü kalkınma grubunun feyz aldığı Kahire Sözleşmesi'ne üye ve bu sözleşmeler diyor ki: "Kadınların güçlendirilmesi için, taraf olan devletler toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele etmek, sosyal mekanizmalar geliştirmek zorundadır." Devletin teşvik edip uygulaması için politikalar üretmesi gereken konuları biz kadınlar yapıyoruz ama önümüzdeki en büyük engel yine devletin kendisi oluyor. Uluslararası sözleşmelere, taraf olduğunuz sözleşmelere uymayarak suç işliyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, yaşanabilir bir ülke ancak kadın-erkek eşitliğinin sağlanabildiği bir ülkedir. Tarihin en onurlu sayfalarında yer alacak ve çoğu eş başkan olan tutsak siyasetçilerimiz toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi veren arkadaşlarımızdır. Uruguay'daki askerî darbeyi yapanları ve işkence uygulayanların ismini burada şu an kimse bilmiyor ama Jose Mujica bütün dünyanın parmakla gösterdiği, mütevazı yaşamıyla örnek olan ve insan haklarına saygılı bir lider olarak tarih sayfalarında çoktan yerini aldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım.
SEMRA GÜZEL (Devamla) - Hakikat ne cezaevi duvarlarına ne işkence odalarına ne de siyasi ve askerî darbe hukukuna boyun eğmez. Tarih bunu er ya da geç gösterecek.
Jose Mujica'nın hayatını anlatan "Saraysız Başkan" kitabını herkese tavsiye ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)