GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:16
Tarih:12.11.2019

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, AKP'li yıllarda, eğer gerçekten AKP'ye kulak verirsek şöyle bir tablo karşımıza çıkabilir: Ülkede her şey güllük gülistanlık, her şey şahane, hayaller muhteşem ama gerçekler çöküyor ne yazık ki. Gerçekler ne? Şu anda önümüze, bir sanal para, bitcoin, iletişim ya da yönetişim gibi, böyle, çok modern kavramlarla karşımıza çıkıyor aslında AKP yönetimi. Fakat bunların arkasında, her bir kavramın arkasında ne var? Her bir kavramın arkasında aslında emeğin sömürüldüğü, ülkenin neredeyse bütün kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekildiği, ülkenin dört bir yanında insanların açlıktan, yoksulluktan kıvrandığı ve artık bu kıvranma öyle bir aşamaya gelmiş ki insanların canına kıydığı, intihar etmek zorunda kaldığı bir ülke bizim gerçeğimiz değerli arkadaşlar.

Tabii, bütün bunları söylediğimiz zaman iktidar partisinin hoşuna gitmiyor fakat şunu çok iyi biliyoruz: 2002'de iktidara geldiğinizde bir ekonomik krizin üzerine geldiniz, Kemal Derviş programını devraldınız ve olduğu gibi yürüttünüz. Bu ülkede esnek çalışmayı, güvencesiz çalışmayı, parçalı istihdamı çalışma yaşamının kuralı hâline getirdiniz ve bütün bunlarda bir an olsun sapma yaşamadınız.

Bugün de 2020 yılı bütçesini konuşuyor Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu. Bütün bakanlıkların bütçesini dinlediğimiz zaman bütün o bütçelerin içerisinde yoksulların, işsizlerin, kadınların, köylülerin, tarım işçilerinin olmadığını ama bunun yerine üç beş tane yandaş firmanın, tekelci yaklaşımın korunup kollandığını, teşviklerle ihya edildiğini açık ve net bir şekilde görebiliyoruz.

Peki, bizim gerçeğimiz ne? Ülkemizin gerçeği şu: 24 Haziran seçimlerinde ülke Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçti. Bir yıl bile olmadan bir yerel yönetim seçimine gitti ve bu yerel yönetim seçimlerinde iktidar ve iktidarla beraber hareket eden muhalefet partisi yani Cumhur İttifakı halkın geçerli oyunu alamadı. Yani aslında çok kısa bir süre sonra meşruiyeti zedelenmiş, düşmüş bir Hükûmet sistemiyle karşı karşıyayız değerli arkadaşlar. Bu 31 Marttaki tescillenme 23 Haziran İstanbul seçimleriyle de tam olarak perçinlendi ve AKP Hükûmeti, Cumhur İttifakı tam bir hezimet yaşadı. Şimdi bu hezimeti kapatmak, erken seçim çağrılarını bir şekilde durdurmak, ülkenin içinden geçtiği sorunları gözden kaçırmak için neye ihtiyacınız vardı? Tabii ki en bilinen yöntem olan güvenlikçi politikalara ve savaşa ihtiyacınız vardı. Siz de bunda bir an olsun tereddüt etmediniz, 7 Haziran 2015'ten beri ülkenin içinde ve dışında Kürtlere karşı sürdürdüğünüz savaş politikalarına son gaz devam etmeye çalıştınız değerli arkadaşlar.

Tabii, mesele sadece savaş politikaları değil, aynı zamanda siz bu cumhuriyetin anayasal rejimini de ilga ediyorsunuz. Anayasal yurttaşlık hakkı olan seçme ve seçilme hakkını yok sayıyorsunuz, bugün büyük yoğunlukta Kürtlerin yaşadığı coğrafyadaki seçme ve seçilme hakkını yok sayıyorsunuz. O zaman şimdi soruyoruz... Kürtlerin seçilmesini engelliyorsunuz, seçilen belediye eş başkanlarına mazbatalarını vermiyor, kendi belediye başkanlarınıza, yandaşlara veriyorsunuz, seçildikten sonra görevden uyduruk gerekçelerle uzaklaştırıyor, yetmiyor, onları yine uyduruk gerekçelerle cezaevine kapatıyorsunuz ve sonra da diyorsunuz ki: "Bizim Kürtlerle bir sorunumuz yok, Kürtler bizim kardeşimiz." Peki, ben size soruyorum: Madem seçme ve seçilme hakkını tanımayacaksınız, madem içeride ve dışarıda "Kürt'e vur." politikası uygulayacaksınız o zaman askerlikten de muaf tutun, vergiden de muaf tutun, hatta yetmez, vatandaşlıktan çıkarın. Bir sonraki adımınız da bunlar mı olacak? Evet, bu gidiş onu gösteriyor.

Bu sabah Plan ve Bütçede Sağlık Bakanlığının bütçesini dinledik. Tabii, orada da çok parlak rakamlar, OECD rakamlarına göre Türkiye'nin ilerlemesini Bakan Bey bize anlattı. Peki, gerçekler ne? Gerçekler, sizin yandaş firmalarınız ihale alsın, zengin olsun diye koca koca şehir hastaneleri inşa ettiğiniz, üç gün önce açtığınız şehir hastanelerinin tavanlarından suların aktığı, bir hekimin bir başka servisteki hastayı konsülte etmek için kilometrelerce yürüdüğü, bir nöbette on binlerce adımı atmak zorunda kalan hemşirelerin tedaviyi yetiştiremediği gerçeğidir.

Sadece bu mu? Hayır. Seçimden önce söz verdiniz, 3600 ek göstergeyi getirecektiniz çalışanlara, hâlâ getirmediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bağlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Emeklilikte yaşa takılanlara dair hiçbir planınız yok çünkü siz firmaları kurtarmakla meşgulsünüz, çünkü siz müşteri garantili şehir hastanelerine, otoyollara, havaalanlarına müşteri bulmakla meşgulsünüz.

Bir ülkede normalde şöyle bir yaklaşım olur: Kimse hastalanmasın, sağlığın temel şartıdır. Koruyucu sağlık hizmetleri temel yaklaşımdır ama bu ülkede AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı çıkıp diyor ki: "İnşallah şehir hastanelerinin müşterileri artacak." "İnşallah şehir hastanelerinin müşterisi artacak." ne demek? İnşallah yoksulların açlıktan, yoksulluklardan sağlığı bozulacak, ölmeden önce eğer yetişebilirse, taksi parası bulursa o şehir hastanesine gelip tedavi hizmeti alacak değerli arkadaşlar.

Bu da değil, şimdi Suriye'ye sizin işgal nedeniyle girdiğinizi söylüyoruz, kızıyorsunuz. Bakın, bu Sağlık Bakanlığının sunumundan. Burada ne var? Mare, El-Bab, Cerablus, Azez, Afrin ve Çobanbey'de hastaneler yapmışsınız.

KADİR AYDIN (Giresun) - Hizmet götürüyoruz, hizmet!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Suriye ne zamandan beri Türkiye'nin Sağlık Bakanlığı verilerindeki hastaneye giriyor.

KADİR AYDIN (Giresun) - Hizmet götürüyoruz oraya.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Ne zamandan beri sekizinci bölge olarak Suriye'nin kuzeyini ilan ettiniz ve sizler daha kötü bir şey yaptınız: Afrin'in Kürtçe tabelasını indirdiniz, Türkçe ve Arapça tabela asmışsınız. Hiçbir hastanede özel olarak bayrak yok ama Afrin Hastanesinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkan, toparlayacağım.

BAŞKAN - Lütfen bağlayın sözlerinizi ama emsal oluşturmasın lütfen.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Hastanelerde Sağlık Bakanlığı tabelaları ve Türk Bayrağı var ama özel olarak Afrin Hastanesinin üzerine ayrıca 2 bayrak daha koymuşsunuz. Tıpkı on iki bin yıllık Hasankeyf'i dozerlerle yıkma utancı size nasip olduğu gibi oraya da Türk Bayrağı astınız. Söylüyoruz o zaman: Siz Kürtleri sömürge, köle olarak mı görüyorsunuz ve sizin açınızdan Kürtlerin yaşadığı coğrafya, sömürgeleştirilmesi gereken, Araplaştırılması gereken, cihatçılara peşkeş çekilmesi gereken bir coğrafya mıdır? Sanırım bu soruların da cevabını vermeniz gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) - Ayrımcı dil konuşuyorsun ya!

KADİR AYDIN (Giresun) - Hizmet götürüyoruz, hizmet! Türk Bayrağı asmamızdan niye rahatsız oluyorsun?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Biz sizin hizmet anlayışınızı çok iyi biliyoruz. Hizmet götürecekseniz bu ülkede çöpten ekmek toplayanlara hizmet götürün. Hizmet mi götürmek istiyorsunuz?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Niye rahatsız oluyorsun insani yardımlardan ya?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Kirasını ödeyemediği için intihar edenlere el uzatın, hizmet etmek istiyorsanız emekli kuyruklarında bekleyenlere ve maaşı yetmediği için ay sonunu getiremeyenlere hizmet edin.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Emekli kuyruğu yok ki.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Hizmet etmek istiyorsanız maaşları artırın, insanca yaşayacak bir ücret verin insanlara ve bu ücretle de insanlar yaşasınlar diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)