GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:17
Tarih:13.11.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Büyük Milet Meclisinin çok saygıdeğer mensupları; hepinizi saygıyla selamlarım.

İstanbul Milletvekili Sayın Vedat Demiröz ve 97 arkadaşının hazırladığı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerindeki görüşlerimizi, partimizin görüşlerini paylaşacağız.

Öncelikle usul anlamında baktığımızda, şöyle bir kavram üzerinden başlamak istiyoruz. Bu, nihayetinde bir torba kanun şeklinde geldi. Bildiğiniz gibi, buradaki görüşmeleri yoğunlukla torba kanunlar üzerinden yürütüyoruz. Bu kanun teklifi de esasında komisyonda görüşülürken Sayın Komisyon Başkanı gerekli diğer alt komisyonlara göndermesine rağmen, alt komisyonları ilgilendiren maddelerle ilgili bir değerlendirme söz konusu olmadı. Yani teklifin 1'inci ve 7'nci maddeleri dijital hizmet vergisiyle alakalı. Dolayısıyla bunun, esasında, Bilim ve Teknoloji Komisyonuyla; 9'uncu ve 10'uncu maddelerinde düzenlenen konaklama vergisi; 34 ve 35'inci maddelerinde yer alan seyahat acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansıyla ilgili düzenlemelerin yine turizmle ilgili komisyonda; 37'nci maddesinde yer alan KOMBASSAN, YİMPAŞ, UMPAŞ gibi sermaye piyasalarını ilgilendiren şirketlerdeki gelişmeleri hedefleyen düzenlemelerin de yine Sanayi ve Ticaret Komisyonunda görüşülmesi gerekiyordu. Ancak, gerçekten, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı gerekli yazışmaları yapmasına rağmen bu komisyonlarda gerekli çalışmalar yapılmadı.

Çok değerli arkadaşlar, şunu söylemek lazım: Genellikle yapıcı muhalefetten bahsediyoruz, muhalefetin yapıcılığından bahsediyoruz ama esasında iktidarın da yapıcılığından bahsetmek lazım, temel olarak iktidarın yapıcı olması lazım. Ne demek iktidarın yapıcı olması? İktidarın, Meclisin sağlıklı çalışmasından, kaliteli bir yasama sürecinden birinci derecede sorumlu olduğunu hepimiz biliyoruz. "Yapıcı iktidar" ne demek? Mesela biraz önce çok değerli, genç bir milletvekili arkadaşımız iklim değişiklikleriyle ilgili bir teklif verdi. Bunun reddedilmesinin mantıklı bir anlamı yok. Niçin bunun üzerinde bir birlik sağlayamadık? Meclisin çalışmalarında yine iktidar partisi bu anlamda lider olmalı ama Sayın Bakan, Sayın Eroğlu biraz önce burada -cevap verirken- termik santrallerin artık havayı kirletmeyen bir teknolojinin dikkate alınarak işletmeye alındığını söyledi. Hâlbuki, çok önceden yapılan, 1960'larda, 1970'lerde yapılan Orhaneli, Seyitömer, Tunçbilek Termik Santralleri -çok basit örnek olarak- baca temizleme tesislerine sahipler. Baca temizleme tesisleri yatırım maliyetinin yaklaşık üçte 1'i kadar yani 100 milyon dolarlık bir tesise 30 milyon dolar civarında ilave bir maliyet gerektiriyor. Bu tesise sahip olmalarına rağmen, burada yeni kabul edilen kanunla özelleştirmede bunlara bu bacaları çalıştırmama müsaadesi verildi ve bu, yeniden üç yıl uzatılıyor. Yenileri nasıl yaparsınız bilmem ama mevcut bu yörenin havasının kirlenmeye, bu yörenin toprağının zehirlenmeye, bu yörenin insanlarının zehirli havayı solumaya mahkûm olmasının sebebi, yapıcı iktidarın olmamasıdır ve bunların sorumluluğu da kendilerine aittir.

Bu kanun teklifinde, Sayın Demiröz ve arkadaşlarının kanun teklifinde 1'inci teklif, dijital hizmet vergisi olarak karşımıza çıkıyor. Biz İYİ PARTİ olarak dijital hizmet vergisinin gerekli olduğunu ve bu kanunun lehinde olacağımızı söylüyoruz. Bildiğiniz gibi, biz kanunlara, görüşmelere toptancı yaklaşmıyoruz; uygun bulduklarımıza olumlu, uygun bulmadıklarımıza da "hayır" oyu veriyoruz.

Dijital hizmet vergisi, son dönemlerde global bir gelişmenin mecbur kıldığı bir vergi olarak karşımıza çıkıyor. Esasında, bizim de içinde olduğumuz OECD'nin toplam bir raporu söz konusu bu dijital hizmetlerin vergilendirilmesi alanında ve OECD, 2020 yılında ortak bir rapor hazırlayarak bu dijital hizmetlerin vergilendirilmesine bir standart getirmek istiyor ama bununla beraber, mesela Fransa, böyle bir uygulamaya geçmiş durumda. Bunun dışında, bazı Avrupa ülkelerinin de kendilerine özel, kendilerine ait hazırlık çalışmaları var. Fransa'daki sisteme benziyor bizim sistem. Fransa, içeride 25 milyon avro, dışarıda da 750 milyon avroluk cironun üzerindeki firmaları vergilendiriyor yani dijital hizmetler konusunda küresel anlamda çalışan ve bütün dünyada da 750 milyon avronun üzerinde hacmi olan firmaları, dijital hizmet alanındaki firmaları vergilendiriyor.

Türkiye'nin de sistemi aşağı yukarı bu. Türkiye'de de bu kanun çerçevesinde böyle bir düzenleme var. Yani Fransa'da 25 milyon, Türkiye'de 20 milyon. Fransa'da yurt dışı için 750 milyon avro, Türkiye'de yine 750 milyon avro. Sadece burada iç piyasadaki işlem hacminin Türk lirası olması ve 20 milyon lirayla sınırlı kalması söz konusu. Bu 20 milyon liralık iç ticaret hacmine ve 750 milyon avroluk bütün global ticaret hacmine sahip firmalara yüzde 7,5 oranında bir vergi getiriliyor; bu hizmetler üzerinden bir vergileme söz konusu.

Uluslararası uygulamalara ve çalışmalara baktığımızda bu verginin yüksek olduğunu görüyoruz. Normalde Fransa yüzde 3, İtalya ve benzeri ülkeler yüzde 2 ile 3 arasında bir vergi alıyorlar. Bizde iletişim vergisinin oranıyla paralel düşünülmüş ve yüzde 7,5'luk oran bu çerçevede gündeme getirilmiş.

Şimdi, bu vergiyle beraber bu teklifte ana vergiler ve tali gelirler var. Bu kanun teklifinin temel felsefesine baktığımızda, yaklaşık olarak 25 milyar liralık bir gelir tahsili amaçlanıyor. Yani toplam olarak bir tahmin, bir projeksiyon yaptığımızda 25 milyar liralık bir ilave gelir yaratıyor. Dolayısıyla bu teklifin temel amacının kamuya gelir yaratmak olduğuna ve bunun nedeninin de Türkiye'de kamu gelir-gider dengesinin bozulduğuna dikkat çekmek istiyoruz.

Türkiye'nin normal olarak ekonomide iki temel önemli sorunu vardır. Kamu finansmanında ve ekonominin temel kronik sorunu: Ekonomi büyürken cari açık verir, ekonomi durakladığında bütçe açığı ve kamu finansman açığı verir. Hakikaten 2002'den sonra global gelişmelerin de etkisiyle kamu finansmanında ciddi bir düzelme oldu. Yani Türkiye'nin toplam borçluluğunda değil ama kamu finansman yapısında çok ciddi bir düzelme oldu. Türkiye'de borç, kamudan özel sektöre aktarıldı ve kamu finansmanı rahatladı. Ancak son beş yıldır burada bir bozulma söz konusu ve son iki yıldır bu bozulmanın ciddi bir aşamaya geldiğini görüyoruz. Sadece son 2019 için söyleyeyim, 2019 yılında faiz dışı denge artı 36 milyar lira olarak düşünülürken yaklaşık olarak eksi 22 milyar liraya baliğ olacak. Yani yüzde 160'lık bir farklılık var.

Mesela 2019 yılı bütçesinde 80,6 milyar liralık bir bütçe açığı öngörülürken bunun 125 milyar liraya tekabül edeceği görülüyor. Ayrıca da Merkez Bankasından yapılan ihtiyat akçesi aktarımını da düşündüğümüzde yani IMF bazlı bir tanımla hareket ettiğimizde, Türkiye'de bütçe açığının 165 milyar lira olduğunu söylemek mümkün ve bunu söylemek doğrudur. 165 milyar liralık açık, planlanan 80,6 milyarın yaklaşık yüzde 100,4'üne tekabül ediyor. Bu, beklentilerin çok ötesinde bir açık. Zaten bu teklifle bu açığa ve bundan sonraki sürece bir ilave tedbir alınmış. Nedir o ilave tedbir? Cumhurbaşkanına ilave 70 milyar liralık bir borçlanma yetkisi isteniyor.

Şimdi, çok değerli arkadaşlar, bütçenin 80,6 milyar lira bir açık tahmini var. Kanun bunları düzenlemiş, diyor ki hükûmetlere veya yürütmeye: Eğer açığınız yetmiyorsa, eğer açığı aşıyorsa giderleriniz, gelir-gider dengeniz, buna yüzde 5 borçlanabilirsiniz. Ayrıca bu da yetmezse ilave bir yüzde 5 borçlanabilirsiniz. Yani 10 milyar liralık bir borçlanmayı uygun bulmuş. İlaveten, eğer daha büyük sıkıntınız da varsa bütçenin başlangıç ödeneğinin yani 960 milyar liranın yüzde 3'ü kadar özel borçlanma hakkı getiriyor. Dolayısıyla 117 milyar lirayı buluyor zaten. Ama, tabii, borç bunun üzerinde, çok üzerinde arttığı için 70 milyar liralık bir borçlanma yetkisi veriliyor. Biz bunu tabii ki çalışmalar sırasında sorduk Hazine ve Maliye Bakanına: Bu 70 milyarın sebebi ne? Yani bu, neden 20 milyar değil, bu yılki açığı kapatacak gibi değil? Bize verilen cevap, 2020'nin başında ciddi ödemeler ve itfa var, dolayısıyla bunu karşılamak için şimdiden bir hazırlık yapıldığı şeklinde. Ama bunu sağlıklı bulmuyoruz. Bir şey demiyoruz yani bu ifadenin biz doğruluğunu tartışmıyoruz ama bunun sağlıklı olduğunu da söyleyemeyiz. Yani "Bu yetkiyi alalım; ihtiyaç olursa kullanırız, ihtiyaç olmazsa kullanmayız." şeklinde bir arka planla hareket ediliyor, bu da tabii ki kamunun kendisine yönelik bir borçlanma politikası olarak karşımıza çıkıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir başka düzenleme, konaklama vergisi olarak karşımıza çıkıyor. Yani bu turistik tesislerde, otel, motel ve benzeri tesislerde konaklayan müşterilerin gecelik ücretleri üzerinden bir vergi. Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu, yüzde 2 olarak düşünülmüştü. Ancak Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmasında bir değişiklik teklifi geldi ve bu maktu bir vergiye dönüştü; yüzde 2'den maktu bir vergiye dönüştü. Yani 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinde 18 lira kişi başı, 4 yıldızlı otel ve tatil köylerinde 12 lira, sonra 3 yıldızda 9 lira, 2 ve 1 yıldızda 6 lira, butik otel ve özel konaklamalarda 18 lira, diğerlerinde 6 lira. Baktığımızda bu, aşağı yukarı... Yani biz bununla ilgili böyle küçük bir çalışma yaptık, 4 yıldızlı otellerde 2 kişi kaldığınızda, eşinizle falan, yüzde 6'ya, 7'ye denk gelen bir vergileme var. Tabii ki konaklama vergisi dünyada geçerli bir vergi ama bu oran üzerinden bir yeniden değerlendirme yapmak gerekir.

Bir başka husus da bu verginin bir şehir vergisine dönüşmesi lazım. Bu verginin otelin, motelin, turizm konaklama tesisinin bulunduğu ilin yerel yönetimlerine bırakılması lazım ki bu vergi geliri o şehrin, o beldenin altyapı yatırımlarının, turizm ve benzeri hizmetlerin geliştirilmesine yönelik yatırımların finansmanında kullanılsın. Tabii ki temel sorun merkezî hükûmetin, merkezî bütçenin açığı olduğu için bu da doğrudan merkezî bütçeye yönelik bir gelir olarak düşünülmüş.

Bir başka önemli teklif gelir vergisinde bir değişiklik söz konusu. Gelir vergisi, biliyorsunuz, 18 bin liraya kadar yüzde 15 ve 18 bin -40 bin lira arası da yüzde 20 olarak geçiyor ve bu düzenlemeyle 500 bin liranın üzerindeki gelirlere vergiyi yüzde 35'ten yüzde 40'a çıkartan bir vergileme oranı var. Yüksek gelirin vergilendirilmesine itirazımız yok ama itirazımız şuna... Diyoruz ki biz: Bütün siyasi partilerin taahhütlerinde asgari ücretin vergi dışı bırakılması veya asgari ücrete bir vergi kolaylığı getirme taahhüdü var. Yani bu taahhütlerimizi çok çabuk unutuyoruz ama bütün seçimlerde partilerimizin namus sözü vererek kamuoyuna sunduğu beyannamelerde bu var.

Şimdi, bir asgari ücretin dokuzuncu aydan sonra artan oranlı bir dilime tabi olması son derece yanlış. O nedenle, gelin bu vesileyle bu alt gelir basamaklarını bir düzeltelim. Mesela bizim teklifimiz 15 bin liraya kadar yüzde 5; 30 bin liraya kadar yüzde 10; 50 bin liraya kadar yüzde 15. Bu basamakları artıralım ve bu basamakları artırarak çalışma arzusunu kamçılayalım. Meşhur Laffer eğrisi, İbn-i Haldun'dan kaynaklanan bu, çalışmayı teşvik etmek amaçlı vergi sistemini gündeme getirelim. Aksi takdirde -bu, meşhurdur- bahçedeki kazları, kümesteki kazları yarın geldiğimizde tamamen yolunmuş bulma ve de yeni tüy kalmama ihtimalinin yüksek olduğunu bu vesileyle belirtmek istiyorum.

Bir başka önemli düzenleme, değerli konut vergisi. Buna çok itiraz edilecek bir şey yok yani devletin, yürütmenin ciddi olarak gelir ihtiyacı var. Biz, tabii, buna şuradan itiraz ediyoruz: Bu kanunda 25 milyar liralık vergi geliri yaratıyoruz ve bunun tamamına yakını orta ve dar gelirlilerin üzerinde kalacak vergi, bakın, tamamına yakını. Yani bir şekilde, bu değerli konut vergisi hariçken, bu hâliyle zaten gelir basamakları orta ve dar gelirlileri eziyor, dolaylı vergi ve bunlar yansıyacak bir şekilde ama şu teklifte isterdik ki kamu harcamalarıyla ilgili de bir tasarruf inisiyatifi olsun. 25 milyar liralık ilave vergi koyarken 3-5 milyar liralık da bir tasarruf inisiyatifi alan bir düzenleme olsun. Kamu araçlarından korumalarına kadar, bireysel harcamalara kadar bu kadar vergi yüklerken bir asgari ücretlinin, hayat standardını koruyacak bir gelire sahip kişinin bile eylül ayından sonra vergi oranını yüzde 5 yükseltiyoruz, 15'i 20 yapıyoruz. Zenginleşti adam, zenginleşmiş, dokuzuncu aya kadar yaşadı ya, "Yaşadın, o zaman yüzde 5." Biraz daha olsa onu artıracağız 25'e falan ama kendinizle, devletin tasarrufuyla alakalı hiçbir işlem yok. Tabii, üzüyor yani uçan kuşa vergi var ve kamu adına hiçbir tasarruf söz konusu değil.

Bu değerli konut vergisinin -merkeze yine- yerel yönetimlere ait bir gelir olmamasına itiraz ediyoruz. Yani emlak vergilerinin çağdaş dünyada ödendiği yer bellidir, Türkiye'de de bellidir. Bunu çıkarmak, herhâlde bu 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerine bir rövanş, bu konaklama vergisi de böyle, bir rövanş âdeta, bu vergi gelirlerini yerelden alıp merkeze taşımak. Bu rövanşsa eğer burada seçimi kazananları veya siyasi partileri değil, vatandaşı cezalandırıyoruz. Vatandaşı cezalandırmanın da karşılığını hep beraber görürüz diye düşünüyorum.

Önemli ve son bir konuya vurgu yapmak istiyorum: Bu Toprak Mahsulleri Ofisinin ithalatı, alımları Kamu İhale Kanunu'nun dışına çıkartıldı. Bunun sebebini sorduk "Niçin ihtiyaç duydunuz?" diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tatlıoğlu, tamamlayınız.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Yine Bakan Yardımcısı bize şöyle ifade etti, dediler ki: "Efendim, bunlar acil işler; gerektiriyor. Dolayısıyla, İhale Kanunu'na uyarsak gecikiyoruz ve pahalı ithalat yapıyoruz." Çok değerli parlamenter arkadaşlar, Toprak Mahsulleri ithalatı buğday, arpa ve benzeri yani çok önceden ne kadar üreteceğinizin belli olduğu, ne kadar tüketileceği zaten belli olan ürünler üzerinden yapılıyor. Yani buğdayın nesi acil olabilir? Ama bunu İhale Kanunu'nun dışına çıkarmanın... Zaten yapılan ihaleler ve orada yaratılan büyük yolsuzluk iddiaları, şaibeleri belli. Yani biz ihaleleri kanuna göre yapmıyoruz da ihaleye göre kanunu düzenliyoruz. Bunu son derece yakışıksız bir işlem olarak görüyoruz biz.

Şimdi, düşünün, Türkiye, soğanı, patatesi yönetemedi. Yönetememesinin nedeni olağanüstü bir şey mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Son bir dakika.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tatlıoğlu.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Çünkü çok belli, bakın, geçen sene yaşadık ve de AK PARTİ'ye seçim kaybettirdi, kaybettiren önemli unsurlardan bir tanesi. Türkiye, 2 milyon ton soğan üretir, 1 milyon 800 bin ton tüketir. Türkiye'nin normalde 200 bin ton soğan satması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Bu soğan dediğimiz şey, mayıs ile eylül arasında bitiyor, ne kadar olduğu belli. Ekim-kasımda pazarcılar bile Türkiye'de soğanın pahalanacağını biliyor, bizim Bakanlık şubat ayında soğan ithalatı yapıyor. Yani artık karar alma mekanizması kalmayan bir kamuyla karşı karşıyayız. O nedenle, bu ihale kanunları üzerinde ısrarla durmamız lazım. Kuralları dağıtırsak hepimiz dağılırız diye düşünüyorum.

Biz bu dijital hizmet vergisinin lehinde, diğerlerinin aleyhinde oy kullanacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)