GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:20
Tarih:20.11.2019

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Ben de Türkiye halklarını sevgiyle saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet niye yeni vergiler koyar? Bir yandan her şeyin iyiye gittiğini söylüyorsunuz, öbür taraftan yeni vergiler koyuyorsunuz. Bize diyeceksiniz ki: "Dijital Hizmet Vergisi Kanunu'nda vergiyi işletmelerden alacağız, sermayeden alacağız." Keşke buna inanabilsek çünkü ne yapıp ediyorsunuz, dönüp dolanıyorsunuz vergi yükünü ücretliden, yoksuldan, emekçiden alıyorsunuz. İşçi konfederasyonlarının söylediği gibi bu düzen adil değil. Vergiler de ne adaletli toplanıyor ne de adaletli dağıtılıyor. Siz, emeğiyle geçinen ücretli çalışanların ülkenin en büyük vergi mükellefleri olduğunu biliyor musunuz? 2.020 lira alan bir asgari ücretli senede 4.500 liraya yakın gelir ve damga vergisi ödüyor. 4.500 lira brüt maaş alan bir ücretliyse net maaşının, aylığının üçte 1'ini vergi olarak ödüyor yani yıllık, net maaş tutarının 3 aylığını vergi olarak ödüyor, yaklaşık olarak 10 bin lira.

Buradan İzmir'de "Kıdem tazminatı gasbına hayır, vergide adalet şimdi" diye sokakları dolduran DİSK üyesi işçileri selamlamak istiyorum. DİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ konfederasyonlarının basına deklare ettikleri "Kıdem tazminatı gasbına hayır, vergide adalet şimdi" taleplerini sahiplendiğimizi burada belirtmek istiyorum. Bize göre de asgari ücret her türlü vergiden muaf tutulmalıdır ve asgari ücret 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının en az yarısı kadar olmalıdır.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi merkezîleşme ve tekelleşmenin tezahürüdür. Teklif geçtiğinde saray hem yerellerden yetki gasbı yapacak hem de ucu sosyal medyaya uzanabilecek engeller getirecek. Bu kanun teklifi işletmelere yeni vergiler getiren bir paket olarak takdim edilse de esasen halkın vergi yükünü artıracağını düşünüyoruz. Bir kere, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi almıyorsunuz, hep tersini yapıyorsunuz. Korkarım, bu torba yasada da tersini yapacaksınız. Bu paketle yurttaşların payına refah ve özgürlük değil bilakis daha çok vergi, daha çok otoriterleşme düşecek.

Değerli milletvekilleri, bu kanun paketinin en kötü maddelerinden bir tanesi de 47'nci madde. Bu kanun teklifinin 47'nci maddesi, Cumhurbaşkanına geçici bir maddeyle 2019 yılı için 1/1/2019 tarihinden başlayarak geçerli olmak üzere 70 milyar lira ilave borçlanma yetkisi getiriyor. Bu maddeyle Parlamentonun bütçe hakkı açık bir şekilde gasbediliyor. Cumhurbaşkanına 70 milyar lira ek borçlanma yetkisinin bu şekilde verilmesi kabul edilemez. Bütçe hakkı diye bir şey var ve tüm dünyada halkların mücadelesiyle elde edilmiştir. Bütçe hakkı, halkın seçtiği temsilcilerden oluşan Parlamento tarafından kullanılmalıdır ama burada bütçe, kapalı kapılar arkasında sarayda yapılıp bu çatı altında virgülü dahi değiştirilmeden "parmatokrasi"yle geçirilmeye çalışılıyor. Bu 70 milyarın nereye harcandığı bilinmediği gibi 2020 vergi harcaması tahminleri tablolarında da, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nde yer almıyor. Halkın vergisi nerelere harcanacak halktan gizleniyor, gizliyorsunuz. Böylesi düzenlemeler evrensel demokratik bir ilke olan bütçe hakkının ihlalinden başka bir şey değildir.

Değerli milletvekilleri, bütçe tercihlerinden bu şekilde tasarruf edilmesi iktidarın da tercihini gösteriyor. Biz Hükûmetin tercihlerinde sermayeye ayrıcalık, işçiye güvencesizlik getirildiğini görüyoruz. Savaştan, mermiden, sermayeden, ranttan ve talandan beslenenlere bu bütçe ayrılıyor. Örneğin 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nde vergi alanından yapılan 196 milyar lira tutarında ayrıcalıklar, muafiyetler ve istisnalar vergi harcaması tahmin ediliyor. Bu ne demektir? Bu AKP iktidarı halkın bütçesinden 196 milyar alıp sermayeye ayrıcalıklar, istisnalar ve muafiyetler sağlayacak demektir. Bu, AKP'nin patronlara, Cengizgillere, onların lehine kamusal gelirin transfer edilmesi anlamına gelmektedir. Patronlara gelince şıp diye kaynak aktaranlar, EYT için 10 kere düşünüyor, 10 kere analiz yapıyor. Bir de havuz medyasına sırtlarını dayamışlar EYT'lileri hak etmedikleri bir şeyi almakla suçluyorlar. Bu suçlamaların HDP'yi kriminalize etmek için yapılan suçlamalardan hiçbir farkı yoktur. Değerli halklarımız, EYT birilerinin iddia ettiği gibi erken emeklilik değildir, emeklilikte AKP'ye ve MHP'ye takılanlardan bahsediyoruz. EYT'liler emeklilik hakları hükûmetlerce gasbedilmiş emekçilerdir.

EYT'lileri ne emekli ediyorsunuz ne de insana yakışır iş verebiliyorsunuz. Hiçbir sorumluluk üstlenmiyorsunuz. Bunu nasıl yapabiliyorsunuz? Böyle bir lüksü nasıl kendinizde görebiliyorsunuz? Çünkü tek adam rejimi bu şekilde işliyor arkadaşlar. Bu Meclis bir an önce üstüne düşen görevi üstlenmelidir, halktan aldığı iradeye sahip çıkmalıdır; tek adam rejiminden, saraydan bütçe hakkını kurtarmalıdır. Bütçeyi kullanırken halkın yararına tercihler yapmalıdır, birkaç para babası için değil, halk için bu bütçede tasarrufta bulunmalıdır.

Değerli milletvekilleri, torba yasalarla yurttaşların payına refah ve özgürlük düşmez. Bilakis daha çok vergi, daha çok otoriterleşme düşer. Otoriterleşmeye de adaletsiz vergiye de "hayır" diyoruz. Tek adam sisteminde her şey Erdoğan'ın iki dudağı arasındadır. Merkeziyetçi ve tekelci yapıyı güçlendirmek için her yola başvuruyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Parlamentoyu işlevsizleştiriyor, noter pozisyonuna sokuyor. Bazen yanlışlıkla AKP sıralarına "Siz Hükûmetsiniz." diyoruz. Aslında bu Parlamentoda Hükûmet yok, sarayın noterliği yapılıyor; bunun değişmesi gerekiyor.

Diyoruz ki: Gelin bu yanlıştan hep beraber dönelim ve Parlamentoyu Cengizgillerin değil, sarayın değil, halkların hizmetkârı yapalım.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)