GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:21
Tarih:21.11.2019

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ben de kanun teklifinin 42'nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yine bir torba yasa uygulamasıyla karşı karşıyayız. Ancak burada bir torba yasayla yapılan bir değişikliğin ya da hatanın yine bir torba yasayla düzeltildiği bir Parlamento çalışmasıyla karşı karşıyayız. Meclisin nitelikli yasa yapma faaliyetlerinde yaşanan sorunlar bugün de maalesef artarak devam etmektedir.

İşte benim üzerinde söz aldığım 42'nci maddeyle, Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu'nda daha geçtiğimiz yıl yine bir torba yasayla düzenlenen ek 22'nci madde bugün yürürlükten kaldırılmakta. Gerekçe olarak ise sporcu ücretleri üzerinden kesilen ve stopaj yoluyla ödenmiş olan vergilerin amatör spor dallarının desteklenmesi amacıyla iade edilmesine yönelik düzenlemenin uygulama imkânının kalmaması gibi bir durumdan söz edilmekte. Mevcut düzenlemenin yerine, bu tür desteklerin artık Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından sağlanabileceği, amatör spor dallarının desteklenmesinin önemsendiği vurgulanmakta. Bir düzenlemeyi kaldırıyoruz ve ileriye dönük de bir vaatte bulunuyoruz; bu çelişkili durumu sizinle paylaşmak istedim.

Bir yıl içinde ne değişti? Peki, biz bu değişiklikleri neden geçtiğimiz yıl düşünmedik ve neden geçen yıl yapmadık? Sorum bu açıkçası. Evet, yeni sistemde yasa yapma sürecinin daha kaliteli olacağına dair bir iddia vardı ancak sizlerin bu uygulaması, yasa yapma sürecinin daha da geriye gittiğinin açık bir örneği değil midir? Yasa yapma süreçlerinde yaşanan bu geriye gidiş, tutarsızlık ve öngörüsüzlükler, maalesef, ekonomi başta olmak üzere tüm alanlara yansımaktadır. On yedi yıldır ülkeyi yöneten iktidarın, üretime dayalı ekonomiden uzaklaşmasına, tüketim ve borçlanma ağırlıklı bir ekonomi politikası ve uygulamalarına şahit oluyoruz.

Gelinen aşamada ise bugün Türkiye, borç-faiz yükü sarmalındadır; kaynak bulmakta ve yaratmakta sıkıntılar yaşanmaktadır. Bunun doğal sonucu, büyüme ve istihdamda yaşanan sorunlar gün geçtikçe artmaktadır çünkü bu yasal düzenlemede de gördüğümüz üzere, bu ekonomi yönetimi, kaynak ve istihdam yaratamamakta ve çözümü vergi zamlarında ve yeni vergilerde bulmaktadır. Bu durum zaten sorunlu olan vergi adaletsizliğini ve gelir eşitsizliğini daha da artırmaktadır ki bugün, Türkiye, 33 Avrupa ülkesi içinde gelir dağılımı eşitsizliğinde 2'nci sırada yer almaktadır. Yine, TÜİK verilerine göre, 2018 yılında en yüksek gelire sahip yüzde 20 ile en düşük gelire sahip yüzde 20'lik kesim arasındaki açık daha da açılmaktadır.

Yatırım ve güven ortamının iyileştirilmesine dönük gerçekten yapısal değişiklikler ve uzun vadeli önlemler yerine, geçici ve vatandaşa yük getiren yeni düzenlemelerle içinde bulunduğumuz ekonomik kriz daha da derinleşmektedir. Enflasyon, faiz yükü ve döviz kuru istikrarsızlığı sorunu devam etmektedir.

Son günlerde -Sayın Cumhurbaşkanı ve ekonomi yönetiminin sıklıkla bahsettiği- Avrupa Birliğinin ekonomi kriterleri olan Maastricht Kriterlerini yerine getirdiğimize dair övünçle bahsedilmekte. Açıkçası, Maastricht Kriterleri sadece kamu borcu ve bütçe açığından ibaret değil. Bakın, değerli milletvekilleri, Maastricht Kriterlerine özellikle baktığımızda, referans değeri olarak yaklaşık 10,5 kat daha yüksek bir enflasyon oranına ulaştık. Yine, uzun vadeli faiz oranı ve döviz kuru istikrarında da hızla uzaklaşıyoruz bu kriterlerden.

Bu sayısal veriler, bu referans değerleri elbette önemli ancak değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğinin uluslararası raporlara yansıyan 2019 Türkiye Raporu'na baktığımızda, ekonomiyle ilgili değerlendirmelerini dikkatle takip etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Özellikle Merkez Bankası başta olmak üzere ekonomi ve mali kurumlara siyasi müdahalelerle bu kurumların uluslararası kredibilitesinin ve bağımsızlığının zayıfladığı uyarılarının yapılması ekonomimizdeki güveni ve kırılganlığı daha da artırmaktadır. Özellikle yeni Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte, operasyonel ve kurumsal bağımsızlık tartışmaları, mali sistemimizin denetim mekanizmalarının yeterli düzeyde olmaması ve Cumhurbaşkanının doğrudan atama kararları gibi konular ekonomide ulusal ve uluslararası alanda belirsiz ve güvencesiz bir ortamı yaratmaktadır.

Yine, makroekonomik verilerde öngörü ve hedeflerin gerçekleşmemesi, verilerin zamanında ve doğru yapılamaması ulusal ve uluslararası güven ortamını zayıflatmış ve ekonomik krizi daha da derinleştirmiştir. İşte, yeni yönetim sistemiyle vadedilen ekonomik büyüme ve refah gerçekleşmemiş, işsizlik düşmemiş, istihdam oranı da yetersiz kalmıştır ve diğer hatiplerin de bahsettiği üzere, özellikle de işsizliğin gerekçesi olarak iş gücüne dâhil olan kişi sayısının artması gibi bir savunma içine girilmiştir. Bu durum, iktidarın başarısızlığını ve âcizliğini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - İzninizle tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, işsizliğin sebebi olarak iş gücüne dâhil olan kişi sayısının arttığı gerekçesinin belirtilmesi gerçekten bir başarısızlığı ve daha da vahimi bir âcizliği bir kez daha ortaya koymuştur.

Bakın, bu temel yapısal sorunlar ortada duruyorken ve işte bu yeni yönetim sistemi ve bu ekonomi yönetimiyle, ekonomi başta olmak üzere ülkemizin hiçbir temel sorunu bugüne kadar çözülememiştir ve bundan sonra da çözülemeyecektir. Geçici -bugün de gördüğümüz gibi- aceleyle yapılan torba yasalarla maalesef zaman kaybetmekteyiz ve bedelini yine vergi yüküyle karşılaşacak olan vatandaşlarımız ödeyeceklerdir.

Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)