| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 26.11.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha bir torba kanun düzenlemesiyle karşı karşıyayız. Bu seferki torba kanunun özelliği büyük ölçüde İçişleri ve Emniyet mevzuatında bir dizi teknik düzenlemeyi içermesi. Bu düzenlemelerin önemli bir bölümü, ilgili kurumların daha etkin ve etkili işleyişini sağlamayı hedefleyen terfilere, ödüllendirmelere ve yaptırımlara dair düzeltmeler ve netleştirmeler izlenimi veriyor. Bu açıdan, ilk bakışta çok keskin bir eleştirinin konusu değildir. Ancak her torba kanunda olduğu gibi araya serpiştirilen birtakım maddelerin de olduğunu ifade etmeliyiz. Bu konuda dikkatinizi çekmek isterim, özellikle iktidar partisinin. 22'nci ve 32'nci maddeler Sahil Güvenlik ve Jandarmaya ait sosyal tesislerin ve kantinlerin, diğer merkezlerin ihalesiz kiraya verilmelerine imkân tanıyor. Bunun ortadan kaldırılması lazım.
Değerli milletvekilleri, artık 18'inci yılına girmek üzere olan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının alametifarikası, bitmez tükenmez bir rant ihtirasıdır. Rövanşist bir ideolojik fanatizmle, sözüm ona, meşrulaştırılmaya çalışılan bu bitmez tükenmez ihtiras, maalesef, Türk milletinin doksan altı yılda büyük fedakârlıklarla ortaya çıkardığı bütün varlıkları âdeta tamamen bitirdi. Elde avuçta yenecek, tüketilecek fazla bir şey kalmadı. Nesnesi kalmayan hırslarsa çok tehlikelidir, hem mukadder sonu hem de milletin uyanışını hızlandırır. Dolayısıyla, sarayda somutlaşan AKP iktidarı son bulup bu yüce çatı, 21'inci yüzyılın koşullarında Türkiye Cumhuriyeti'ni var eden o kurumsal anlamı ve fonksiyonları içinde yeniden rejimin merkezine yerleştiğinde, şüphesiz, kaybedilen varlıkların hesabı sorulacaktır.
Değerli milletvekilleri, milletimiz, uğratıldığı ekonomik, sosyal ve siyasi kayıpların muazzam bir boyutunu işte o zaman görecektir. Geride bıraktığı on yıllarda geleceğin medeni dünyasından on yıllarca geride kaldığını, âdeta kasıtlı ve bilinçli olarak geriye düşürüldüğünü üzüntü ve kederle karışık kolektif bir uyanışla kavrayacaktır. Bu idrak ve kavrayış şüphesiz, tarihimizin en keskin sorgulama ve öz hesaplaşmasını birlikte getirecektir. Bir millet, "Aldatıldım." "Kandırıldım." yalanlarıyla aldatılıp kandırılarak yönetmeyi bir marifet sayıp kötü bir alışkanlık hâline getirenlerden elinden alınmış müreffeh geleceğin hesabını mutlaka soracaktır çünkü "insan" dediğimiz varlığın tabiatı böyledir, fatura er geç önüne konulur, gerekli ödemenin hem de faiziyle yapılması mutlaka istenir.
Değerli milletvekilleri, hemen belirtmeliyim ki tarihte ahlaki ve siyasi olarak hakkını istemek çok doğru ve gerçek bir taleptir. Dolayısıyla son noktası konulduğunda aşağı yukarı yirmi yılı bulmuş olacak olan iktidar ve unsurları, kendileri için çok yakıcı olabilecek bu sosyal, siyasi, kolektif talebi ortaya çıkaran gerekçelerle birlikte anlatacaktır.
Değerli arkadaşlar, nedir yüzleşmeniz gereken gerçekler? Bakın, sarayda somutlaşan AKP iktidarları, rahmetli Bülent Ecevit Başbakanlığındaki üçlü koalisyon hükûmetinden, 57'nci Hükûmetten uçuşa geçmeye hazır, bütün yapısal tedbirlerin alındığı bir ekonomi devralmıştır, Türkiye devralmıştır. Kendisi başlı başına bir proje olan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları ilk beş yılında ekonomik bakımdan uçuşa geçmiş bu Türkiye'nin imkânlarından akıllıca istifade etmişlerdir, başarıyı da kitlesel ve kesintisiz bir propagandayla kendisine mal etmeyi çok iyi becermiştir. Gelişmiş ekonomilerin özellikle 2008 ve 2010 yılları içinde düştükleri krizden modern tarihteki en büyük parasal genişleme politikalarıyla çıkmak istemeleri Türkiye'de hiçbir cumhuriyet hükûmetine nasip olmamış ucuz para bolluğunu getirmiştir. Böylece, Türk milleti bir zenginleşme duygusu yaşamış, Türk lirasının değerini dolara eşitlemenin eşiğine gelmiştir. Bu, aslında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları için büyük bir fırsattı ancak ideolojik rövanşizmle bütünleşmiş bir dar grup çıkarcılığı bu fırsatları heba etmekle kalmayıp tarihimizin en korkunç krizinin yollarının döşenmesine yol açtı. Daha fecisi, bir milletin geleceğinden yani gençlerinden onların geleceklerini aldı; onların hayallerini, rüyalarını, ideallerini, mutluluk arayışlarını, geleceksizlik kâbusuyla sarmalayıp korku duvarlarıyla kuşattı. Yirmi yıl önce, AKP iktidarları başladığında Türkiye gençlerine umut vadeden bir ülkeydi, demografik kompozisyonumuz bize doğal bir sıçrama için büyük imkân sunuyordu ama şimdi hâlimize bakın.
Sayın Cumhurbaşkanı muhalefetin "Bin Türk lirasının altında emekli maaşı alanlar var." eleştirisine "Yalan söylüyorlar, bin liranın altında emekli maaşı alan kimse yok." diye cevap verdi. Velev ki öyle olsun, 100 binlerce emeklimiz bin liranın altında değil, bin lira emekli maaşı alıyor olsunlar, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları bundan gurur mu duyacaklar?
Bugün TÜRK-İŞ açlık sınırını ve yoksulluk sınırını açıkladı, her ay yaptığı gibi. TÜRK-İŞ'in yaptığı açıklamaya göre, açlık sınırı 2.103 lira, yoksulluk sınırıysa 6.850 lira. Şimdi, önümüzdeki günlerde Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanacak ve asgari ücreti tekrar tespit edecek. Türkiye'nin asıl gündemi işte bu, geçim ve asgari ücret. Bakınız, eğer TÜRK-İŞ'in tespit ettiği bu parametreleri ele alacak olursak, 2.103 lira açlık sınırıysa ve 6.850 lira yoksulluk sınırıysa, hadi diyelim yoksulluk sınırının yarısını verin, 3.425 lira verin; hadi o da olmadı, 3 bin lira verin. Eğer Türkiye'de asgari ücret 3 bin liranın altında olursa bu insanları yine açlığa mahkûm edeceksiniz. Millet hakkını aramalı. Bu para nereden bulunacak diye kimse sormamalı. Bu paranın kaynakları belli. Bu bütçede 10,5 milyar lira -eski parayla 10,5 katrilyon lira- şehir hastaneleri, paralı otoyollar ve paralı köprüler için para kondu. Alırsınız onlardan, 5 müteahhitten, verirsiniz işçiye. Bunu yapamıyorsanız da işçinin ve emekçinin karşısına çıkacak gücü kendinizde bulamazsınız.
Değerli arkadaşlar, Türk milletinin maruz bırakıldığı geleceksizlik ufkunu ortadan kaldırmak, inşallah, bizim işimiz olacaktır. Refah ışığıyla aydınlatılacak, somut gerçeklerin ortaya konduğu, somut projelerin ortaya konduğu bir Türkiye idealimiz var. Bunu nasıl yapacağız? Her şeyden önce milletimizin aklını sahte suni gündem yapılandırmalarıyla bulandırmak isteyen iktidar odaklarının, yandaşlarının oyununa gelmeyeceğiz. "Kaynak" deyince onun bunun kaynağını değil, milletin geçiminin kaynağını soracağız. Onun üzerine tartışacağız.
Değerli arkadaşlar, aslında tümüyle milletin cebinden ödettikleri 2 köprü, 1 tünel ile şehir hastanelerinin, esasen Osmanlı'yı ekonomik olarak batıran kapitülasyonların bugünkü versiyonları olduğunu söylemeliyiz. Edirne'den Hakkâri'ye, Kars'tan Muğla'ya kadar karış karış bunları anlatacağız. Dolayısıyla rayından çıkarılmış olan hem dış politikayı hem de ekonomiyi tekrar rayına getirmek için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Milletimizin kendi geleceğinin ve refah umutlarının karartılmasına izin vermeyeceğiz.
Hepinize saygılarımı sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)