| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 27.11.2019 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on yedi yılda devleti adım adım âdeta bir şirkete dönüştürürken iktidarın lügatimize kazandırdığı sihirli sözcüklerden biri de performans. Bu teklifin ilk maddesi de mülki idare amirlerinin, tabiri caizse, performanslarıyla alakalı yani bir mülki idare amirinin birinci sınıfa ayrılma yeterliliğini kaybetme koşulları düzenleniyor. Normal bir hukuk devletinde yaşıyor olsak, liyakat ve hesap verebilirlik şartlarına bağlı bir idari teşkilattan söz edebilsek bu maddeyi de bir iç denetim yolunun düzenlenmesi şeklinde ele alabilirdik. Lakin ülkemizde işler böyle yürümüyor. Devlet teşkilatlanması tarikatlar, dinî gruplar arasında paylaştırılmışken, bakanlıklar patronlar arasında bölüştürülürken, ihraçların üstüne bir de fişleme artık olağan bir uygulamaya dönüşmüşken hangi yeterlilik kriterinden bahsediyoruz? Bizcesini söyleyelim: Kamusal alanın güvenlik paranoyasıyla terörize edilmesi, en ufak bir açıklamanın, toplantının, protestonun yasaklanması, polis şiddetiyle bastırılması yeterlilik sayılabiliyor.
10 Ekim katliamında ihbarlara rağmen gerekeni yapmayan kamu görevlilerini korumak için "Soruşturulamazlar." kararı veren valiler mi birinci sınıf yoksa 31 Mart gecesi uyumayıp da HDP'li belediyelere kayyum atanmasını talep edenler mi? 25 Kasım haftasında Van'da, Mardin'de ve birçok ilde HDP'nin kadına yönelik şiddetle ilgili broşürlerine toplatma kararı veren, hiçbir gerekçe olmaksızın süresiz eylem ve toplantı yasağı koyanlar mı yoksa liyakat sahibi? Devlet nizamı bunlarla mı kurulabilir sanıyorsunuz? Toplumsal düzen böyle mi korunabilir gerçekten? Yanıtları, geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanlığı bütçesinde bizzat Bakandan aldık aslında. Yine, tek tek, muhalif her bir grubun nasıl düşman ilan edildiğini, insanların haklarının sırf iktidarı eleştirdikleri için ellerinden alınabileceği fikrinin nasıl olağanlaştığını dinledik. Bakanın ağzındaki sihirli kelimeler: "Güvenlik tehdidi, düşmanlar, terör, tehlike, operasyon, gözetleme, kontrol, güvensizlik ortamı, kaos." İşte, bu kelimelerle örtülüyor hakikatlerin üzeri ve bu kelimeler sayesinde ülkede artık her türlü hukuksuzluk mübah.
Değerli arkadaşlar, bütçe görüşmeleri, devletin işleyişini enine boyuna ele aldığımız bir süreç olabilirdi; müzakere ve istişare yolundan gidebilseydik, gerçekten bu ülkenin yurttaşları için çok daha fazla şey yapabilirdik. Oysa bugün işler öyle vahim bir hâlde ki devlet eliyle işlenen suçları görmezden gelen bir Meclis işleyişi var. Örneğin, Ayten Öztürk adlı yurttaşa yeri bilinmeyen bir gözaltı merkezinde aylarca işkence yapıldığı söyleniyor. Ayten Öztürk ifadesinde burada tutulduğu süreci anlatırken orada başka insanların da tutulduğundan söz ediyor ama hiç kimse, hiç kimse "Bu gözaltı merkezi nerededir?" diye sormuyor, bu iddialara karşı hiçbir yetkili çıkıp da akla uygun bir açıklama yapmıyor. Buradaki herkes Sanasaryan Han'ın adını az çok duymuştur. Siz "yok" falan deseniz de devlet şiddetinin bu ülkenin en has gerçeklerinden biri olduğunu Diyarbakır, Mamak, Metris Cezaevleri kadar iyi anlatır Sanasaryan Han; Erzurumlu bir tüccarın el konulan mülkü Emniyetin komünistlere, muhaliflere işkence yaptığı bir sorgu merkezidir. Sormak isterim: "Bir daha asla olmaz." diyebilir misiniz? Bu ülkede devlet eliyle işlenen suçların hesabı verilmiş olsaydı, belki derdik. Geçmişle yüzleşmek, hakikatleri konuşmak için diyalog ve çözümden yana bir irade konulsaydı, belki derdik ama yok. Tanık da olsa, görüntü kaydı da olsa, bizzat gözünüzün önünde de olsa artık sizde haksızlıklara, hukuksuzluklara "yeter" diyecek bir irade ne yazık ki göremiyoruz fakat bilmelisiniz ki bu ülkede bir baskı geleneği olduğu gibi köklü bir direniş ve hak mücadelesi de var. Hani "Susmuyoruz." "Korkmuyoruz." "İtaat etmiyoruz." diyoruz ya, aynen işte öyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Sonuç olarak, bu maddenin tasarıdan geri çekilmesini talep ediyoruz.
Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)