| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 27.11.2019 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın vekiller, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de 144 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesiyle ilgili konuşacağım. Bu madde, esas itibarıyla, bir mağduriyeti giderme maddesi ve dolayısıyla da bizim sempatiyle baktığımız bir madde bir tarafıyla. Görevi sırasında alıkonulmuş veya kaybolmuş kişilerin ailelerine, bu kişilerin memuriyetleri devam ettiği sürece aylıklarının bağlanmasını öneren bir madde.
Fakat doğrusunu isterseniz, bu maddenin ima ettiği bir mesele var ki ben bu madde üzerine konuşurken bunu vesile ederek konuşmak istiyorum. Şimdi, arkadaşlar, tabii ki her devlet kendi memurunu, kendi vatandaşını korumakla yükümlüdür, eğer kaybolduysa bulmak ve getirmekle yükümlüdür. Bütün bu süre içinde de bir mağduriyet var ise -ki daha çok aileleri tabii ki mağdur oluyor- ailelerine karşı bir sorumluluk düşünerek, hissederek destek verilmesini ima eden veya işaret eden bir madde bu dolayısıyla bence de uygun bir madde gibi duruyor.
Fakat arkadaşlar, bu meseleyi neden bir düzenlemeyle geçiştirelim? Ben bu vesileyle, tekrar bu yüce Mecliste bu ve buna benzer meselelerin ima ettiği barışın nasıl tesis edileceğiyle ilgili olarak birkaç şey söylemek istiyorum. Şimdi, arkadaşlar, bilmiyorum sizleri ama ben bu "iltisak" lafından epey rahatsız oluyorum. "İltisak" lafı ciklet gibi, nereye çekerseniz oraya doğru gidiyor ve biliyorsunuz "iltisak" lafı bizim hukukumuzda da yoktu zaten, bizim dilimizde de yoktu esas itibarıyla. Benim hatırladığım kadarıyla, 1 Eylül KHK'siyle 2016'da "iltisak" bir anlamda, FETÖ teşkilatıyla ilgili olarak ifade edildi ve kararnameye yazıldı.
Arkadaşlar, tabii ki anlaşılabilir bir nedeni var. İşte, düşünün, 15 Temmuz olmuş, bir darbe söz konusu ve bir teşkilat var ve anlaşılan, teşkilat belli gizli ilişkiler içinde bir teşkilat. Dolayısıyla da o teşkilatı bir an önce ortaya çıkarmak -ki devletin görevlerinden biri olması lazım- sebebiyle de "iltisak" lafını kullanarak birçok kişinin de tutuklanmasına ve cezaevine konulmasına karar verilmiş oldu.
Arkadaşlar, geçenlerde, Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu'yla, bütçesini görüşürken bu mesele bir şekilde gündeme geldi ve orada -bir yere getirmek istiyorum- o gün yaptığımız tartışmada; 26 bin civarında KHK'li, FETÖ davasıyla ilgili olarak mahkemelerde beraat etmiş yani hâkimlerin karşısına çıkmışlar, ortada var olan delillere bakmış hâkimler ve karar vermişler ki "Bu insanlar suçlu değil." ve serbest bırakmışlar, biz de bunun üzerine sorduk. Yani ben, en azından "iltisak" lafıyla ilgili olarak bu düşündüklerimi söyledim kendisine, o da bana bir tanım yaptı arkadaşlar ve bu tanımın hakikaten sıkıntılı olduğu kanaatindeyim. İçişleri Bakanının söylediği şey şu oldu, dedi ki: "Adamı veya kadını buluyoruz, hiçbir şeyi yok, hiçbir delil yok yani ne byLock'u var ne Bank Asyada bir işi var, bir ilişkisi var dolayısıyla hâkim de bir kanıt ortaya koyamıyor. Peki, serbest mi bırakalım bu kişiyi? Birçok insan onun FETÖ'yle ilişkili olduğunu söylüyor. Dolayısıyla da bunu iltisaklı olarak değerlendirerek bu davanın içinde gördük ve KHK'li oldukları hâlde görevlerine iade etme konusunda çekimseriz." Hatta, kendisi "Ne yapalım, tekrar devlete mi alalım?" dedi.
Özetle arkadaşlar, söylemek istediğim şey şu: Bu "iltisak" lafıyla o kadar uzatıyoruz ki iki gün önce, bizim partimizin birçok mensubu -tahmin ediyorum, bilmiyorum ama- "iltisak" lafıyla ifade edilen birtakım cümlelerle gözaltına alındılar ve tutuklandılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Veriyor musunuz bir dakika?
BAŞKAN - Vermiyorum Sayın Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Peki. O zaman, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)