| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 28.11.2019 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle, son dönemde yaşanan depremlerde konutları zarar gören yurttaşlara verilecek kredi destekleri düzenleniyor.
Köylerde pek çok konut, iş yeri ve ahırların deprem sigortası olmadığı için yurttaşlara zararları için destek verilmesi elbette yapılması gereken bir şey fakat bu, bir deprem tedbiri değil, yine depremin yarattığı yıkımların telafisine ilişkin bir düzenleme. Oysa her şeyden önce can kayıplarını önlemek için alınması gereken tedbirlerden söz etmemiz gerekiyor. Uzmanlar, olası bir depremde on binleri bulacak can kayıplarından bahsediyorlar. 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden yirmi yıl, 23 Ekim 2011 Van depreminin üzerinden sekiz yıl geçti fakat hâlen ne olası bir depreme ne de herhangi bir afete hazır durumdayız.
Hazırlık için yeterli kaynak var mı? Var elbette. 1999 depreminden sonra depremin yarattığı hasarlar ve alınacak tedbirler için getirilen özel iletişim vergisinden bugüne dek toplam 66 milyar 379 milyon lira gelir elde edilmiş. 66 milyar 379 milyon lira gelir elde edilmiş özel iletişim vergisinden. Bu vergi, ilk yıllarda prefabrik ve kalıcı konutlara kira ve barınma yardımı ile zarar gören altyapıya harcanmıştı fakat AKP Hükûmeti döneminde kalıcı hâle getirilen bu verginin yıllardır nereye harcandığı bilinmiyordu, ta ki dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sağlık, eğitim ve duble yol için harcandığını söyleyene kadar. Bir de alay eder gibi "Bir aylık maaşımı depremzedelere bağışlayacağım." lafzına muhatap olmuştuk. Sonra, yılların deprem vergisinin aslında deprem vergisi olmadığı bile iddia edildi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, başından beri deprem tedbirleri için toplanan vergi için "Bu, iletişim vergisidir." deyip çıktı işin içinden. Zaten ülkemizde haberleşme pahalı, üzerine eklenen vergiler azmış gibi, bir de ekstra vergi neden toplanıyor? Herhâlde bu soruları sormamız gerekiyor arkadaşlar. Üstelik, afet durumunda hayati olan iletişim altyapısının Türkiye'de ne durumda olduğuna, hepimiz, en son eylül ayında yaşanan İstanbul depreminde de tanık olduk. GSM operatörleri, altyapılarına zarar vermeyen 5,8 büyüklüğündeki bir depremde bile kilitlendiler.
Bakınız, "toplanma alanları" demiştik. 1999 depreminin ardından İstanbul'da 496 toplanma alanı belirlenmişti. Bugün, hemen hepsi ranta açılan toplanma alanları 77'ye düşmüş durumda 496'dan. AFAD ise minicik alanları, çocuk parklarını, cami avlularını toplanma alanı göstererek 2.354 toplanma alanı olduğunu iddia ediyor; oysa toplanma alanlarının, ikamet edilecek yani konteyner ve çadır kentlerin kurulacağı, duş, ısınma gibi temel ihtiyaçların da yer alabileceği alanlar olması gerekiyor. Ranta açılan toplanma alanlarına birkaç örnek vereyim: Yapımı sırasında 10 işçinin iş cinayetinde hayatını kaybettiği Torun Center'ın yükseldiği Ali Sami Yen Stadı, Akasya AVM'nin yer aldığı eski OTOSAN arazisi ve daha niceleri, Erenköy'de Tarım İl Müdürlüğünün bulunduğu yerler.
Evet, mesele yine rant, yine rant. Her şey ve her dönüşüm deprem değil rant odaklı arkadaşlar. 2 milyon ruhsatsız ve iskânsız bina var fakat projeler kentlerin rant değeri yüksek bölgelerinden başlatılıyor. Mevcut yapı stokunun büyük bir kısmı onarılıp güçlendirilebilecekken "yık, yap" anlayışıyla yalnızca kârı hedefleyen projeler hazırlanıyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin ve akademisyenlerin yıllardır üzerinde durduğu gibi, tüm mevcut binaların önce envanterinin çıkarılması "yık, yap" anlayışı yerine güçlendirilebilecek binaların bir an önce güçlendirme çalışmalarının yapılması gerekiyor. İstanbul ve Van depremleri yüreğimizin büyük bir acısıdır ama biz bunun sadece bir felaket, doğal afet olmadığını biliyoruz. Deprem değil sorumsuzluk öldürür arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum.(HDP sıralarından alkışlar)