GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:24
Tarih:28.11.2019

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1925'ten 2010'a kadar birçok süreç yaşadı bu ülke. Belirtmek isterim ki -demin arkadaşım da gösterdi- umumi müfettişliklerden şark ıslahat planlarına, yine -Türkiye Büyük Millet Meclisinin- 1960 doğu raporlarına ve buna benzer yaklaşık 30 resmî rapor söz konusu Kürt meselesi üzerinde. Ancak, bunların hepsinin ortak bir noktası da vardı, yanıldığı bir nokta da vardı, Kürt meselesini güvenlikçi anlayışla çözme gayreti, Kürt halkının taleplerini tasfiyeci anlayışla çözme gafleti vardı bu raporlarda. Demin arkadaşım gösterdi, haritada gösterdi, 1925'teki, 1927 ve 1932'deki yine 1987 ve 2002'deki, sıkıyönetim dönemlerindeki ve 2016'daki kayyum atamalarındaki durumu gösterdi, aslında Kürt meselesi tam da odur. Kürtlerin yoğun yaşadığı bu yerlerde bir sorun var arkadaşlar, ismini ne koyarsanız koyun. Bu meseleyi çözmek zorundayız ve bunun için biz, aslında sürekli bir paradigma geliştirerek bu meseleyi bu ülkenin gündeminden çıkararak hakkaniyetli bir şekilde onurlu barışın tesisi için mücadele ediyoruz. Ama maalesef ki karşımızda şu an itibarıyla bu durumun ciddiyetini ve bu durumun çözülmesi gerektiğini kabul eden bir iktidar yok. Dediğimiz gibi, 1925'ten itibaren başladı kayyum politikalarına benzer politikalar. Ancak 2010'da bir ara verildi, 2010'da farklı bir akıl devreye sokuldu ve hemen İmralı'dan gelen ve Amed'de (Diyarbakır'da) "Nevroz"da milyonların önünde okunan mektupla birlikte bir barış, çözüm süreci başlamıştı. Eksiğiyle fazlasıyla tüm ülkenin sahiplenmesi gereken bir süreçti. Ancak, iktidarın tasfiyeci politikası maalesef ki bu çözüm sürecinin de başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep oldu. Daha sonrasında ortaya çıktı ki 2014'te Millî Güvenlik Kurulu kararıyla birlikte Genelkurmay Başkanlığı Strateji Daire Başkanlığının belirlediği bir strateji vardı, çöktürme planı. Çöktürme planı neydi? Bu bahsettiğimiz diğer 30 raporla birlikte yine Kürt meselesinde tasfiye politikasının yürütülmesiydi. Ancak, arkadaşlar, hepimiz şunu biliyoruz: Kürt oku yaydan çıkmış, 40 milyon Kürt'ü katledecek değilsiniz, 40 milyon Kürt'ün talebini yok sayacak değilsiniz. Kürtler taleplerinde haklıdır, Kürtler bugün Orta Doğu'da mazlum ve mağdur bir halktı ve şu an tüm dünya Kürtleri artık kahramanlıklarıyla da biliyor, sadece mazlum ve mağdur bir halk olarak değil. Ben 91 Körfez Savaşı'nı hatırlıyorum, Kürtlerin nasıl Saddam'ın zulmünden kaçtığını. 90'lı yılları hatırlıyorum, akrabalarımızın, köylülerimizin nasıl yakılan köylerinden kaçtığını; binlerce, yüz binlerce insanın nasıl göç ettirildiğini; hepsini hatırlıyorum. Daha çok küçük yaşta, Cem Ersever gibi ya da Cemal Temizöz gibi hakkında birçok JİTEM'vari cinayetlerle iddiası olan isimleri de duydum. Evet, bu çatışma sebebiyle ben de bu ülkenin bir yurttaşı olarak çocukluğumun büyük bir kısmını, gecelerini sığınaklarda geçirdim. Çatışmanın, savaşın ne demek olduğunu en iyi biz biliriz.

Dolayısıyla, Orta Doğu bu şekilde kaynayan bir kazan şeklindeyken, evet, gördük, Irak, Suriye, şimdi İran, sonrasında sıra Türkiye'de. Biz demokratik cumhuriyette ve demokraside ısrar ediyoruz. Tek çözüm yolu bu paradigmadır. Gelin, bu hukuksuzluklardan vazgeçin. Kayyum politikası daha önce denendi, bu ülkeye bir şey kazandırmadı. Şu an siyasetçi arkadaşlarımız, belediye eş başkanlarımız siyasi rehine olarak tutuklu. Siz buna itiraz ediyorsunuz arkadaşlar ama Selçuk Başkan, üç yıl önce, 2016'da tutuklanan bir iftiracının -itirafçı da demeyeceğim- beyanları üzerine tutuklandı. Bunu ne zaman yapıyor? Seçimden on gün önce. Ya da Yüksekova Belediye Eş Başkanımız niye tutuklu biliyor musunuz? Tolstoy'un bir sözünü sosyal medyada paylaştı diye.

Arkadaşlar, demokrasi, adalet, bu işi çözer.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)