| Konu: | 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'ne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 03.12.2019 |
MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla söz aldım. Engellilerin yaşadığı sorunları bu beş dakika içinde kısaca anlatmaya, sıkıştırmaya çalışacağım.
Türkiye'deki engellilerin nüfusa oranının yüzde 13 olduğu -bu, kesin bir rakam değil- ve bunun 10 milyon civarında olduğu söyleniyor. Bunun 6 milyon kadarını fiziksel ya da zihinsel yeti kaybı sebepli engelliler oluşturuyor.
Bu kadar büyük bir nüfusu ne yazık ki sokaklarda göremiyoruz, iş hayatında göremeyiz, okullarda da göremeyiz yani aslında sosyal hayatın neredeyse hiçbir yerinde göremeyiz; sadece ve sadece, işte, bazen büyük bir başarı, kahramanlık ya da özveri diye gösterdiğimiz birkaç tane istisnai olayda öne çıkarlar. Biz, bu öne çıkan insanları görürüz ama onun arkasındaki büyük bir yığını görmezden gelmeye devam ederiz. Bu insanlar, sokaklara, kendileri istemediği için çıkmamazlık etmiyorlar. Bu insanların sokaklara çıkmamasının ve bizim görünür alanlarımızın dışına çıkmasının temel sebebi, onları engelli yapan esas etmendir. Engellilik, fiziksel yeti kaybı ya da zihinsel bir sebepten kaynaklanan yetersizlikle açıklanabilecek bir durum değildir. Esas olarak engellilik, bu yeti kaybının hayata katılımı engellemesinden, toplumsal yaşamın buna engel olmasından kaynaklanan bir durumdur. Bu nedenle, bizim bu Meclisin 3 Aralık Engelliler Günü'nü gündem dışı bir konuşma olarak alması bile aslında bu 10 küsur milyon insana haksızlıktır çünkü bu Meclisin "engelliler" diye bir özel gündemi olmadı ve olmamaya da devam ediyor. Zira, Meclisin bir engelliler komisyonu yok, dilekçe verilmiş olmasına rağmen bir alt komisyonu da yok. 2 kere dilekçe verilmesine rağmen İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda bir engelliler alt komisyonu kurulmasını sağlama şansımız da olmadı. 10 milyon insanın sorunlarının araştırılması, bu sorunlara çözüm üretilmesi, bu insanların toplumsal hayata eşit yurttaş olarak katılmasının önündeki engellerin kaldırılması bu Meclisin gündemine girmiyor. Zira, devletin kendisi kurgulanırken ayrımcılık üzerinden kurgulanıyor; engellilerin yaşadığı en temel sorunlardan birincisi bu. Çok basit bir örnekle anlatayım: Ben milletvekiliyim, üniversite mezunuyum ve öğretmenlik yaptım; benim, herhangi bir seçimde Cumhurbaşkanlığına aday olmam, hatta Cumhurbaşkanlığına seçilmem konusunda da önümde bir engel yok ama ben bu hâlde olamam. Ben yüksek yargıç olamam, yüksek memur olamam çünkü yasayla bu yasak. Yasa diyor ki: "Bir engeliniz varsa ya da toplumun hoş karşılamayacağı bir görüntünüz varsa vali olamazsınız, yüksek yargıç da olamazsınız. Cumhurbaşkanı olursunuz ama bu ülkede yüksek memur olma hakkınız yok." Engellilerin bizden kaynaklanan, Meclisin yapısından, Meclisin çalışmasından kaynaklanan, Hükûmetten kaynaklanan ciddi sorunları var. Bu sorunların önemli bir kısmı Hükûmetin engellilere yaklaşımından kaynaklanıyor. Engellilik bir ticari mesele olarak ele alınıyor. Sadaka niyetine birtakım bağışların yapılması ve maaşların bağlanmasıyla engellilik sorununun çözüldüğü sanılıyor. Hükûmet çıkıp şunları söyleyebilir: "Biz engellilik konusunda çok iş yaptık, yasa çıkardık, maaş da bağladık." diyebilir. Hatta bu maaş bağladığı insanların sayısını da verebilir. Ama biz acınan, devletin verdiği parayla veya maaşla geçinen ya da şefkat gösterileri yapılan bir grup olmak istemiyoruz. Engelliler, toplumun vicdanıyla baktığı, şefkat gösterileriyle yaklaştığı, sevdiği, kayırdığı, acıdığı bir insan grubu değildir. Engelliler, hepimiz gibi bu toplumun eşit yurttaşlarından birileridir ve bir tane temel talepleri vardır: Eşit yurttaşlar sosyal hayata, üretime, eğitime nasıl katılıyorlarsa bu imkânların hepsinin yaratılmasını istiyorlar; bundan başka bir temel talep yok. İstihdam alanları kapalı, kamu kendi istihdam kadrolarını doldurmuyor. Maaş bağlamış, sürekli rapor isteyerek ömür boyu engelli insanların hastanelerde sürünmesine yol açıyor. Maaşı kişiye değil aile gelirine bağlamış, bir gelir kriteri kurmuş, insanları aileye mahkûm ediyor ve erişilebilirliğin önündeki bütün uygulamalar ertelenerek, sürekli ötelenerek Meclis, engellilerin sosyal hayata girmesinin önündeki engelleri kaldırmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edelim Sayın Piroğlu.
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Otizm Eylem Planı var, uygulanmıyor. Meclisin çıkardığı yasalar var, uygulanmıyor, yönetmeliklerle bunun önüne geçiliyor. Kamuda, özellikle kamuda bir ayrımcılık, bir ötekileştirme siyaseti yukarıdan aşağıya devam ediyor. Belediyeler uygun koşulları yaratmıyor, devlet daireleri uygun koşulları yaratmıyor ve insanlar, özellikle engelliler, ortopedik araçlara erişimde SUT denen bir mesele nedeniyle büyük zorluklar yaşıyor.
Talepler çok basit; bir, ayrımcılıkla ilgili yasal düzenlemeler ortadan kaldırılmalıdır; iki, maaş bağlanmasında engellilerin gelir kriteri ortadan kaldırılmalı, bütün engellilere maaş bağlanmalıdır; üç, engellilerin, bütün destek elemanlarına ve sağlık hizmetlerine ücretsiz ulaşımı sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Piroğlu.
Buyurun.
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Bağlıyorum.
Okullar, hastaneler, sanatsal eğitseller, kamu hizmetleri engellilere eşit sağlandığı gün bu toplumda yol alınmış demektir.
Şimdi, muhtemelen, kürsüye her çıkan, televizyona her çıkan, basının karşısına her geçen kişi, engellilerin nasıl azimle bir sürü engeli aşabildiğini, onlara nasıl şefkatle yaklaşılması gerektiğini, sevginin bütün engelleri aşabileceğini, engelin kalpte olacağını söyleyecek.
Ben buradan basit ve peşinen söyleyeyim: Bu yüce gönüllülüğe ihtiyacımız yok, bunu da istemiyoruz; sadece, temel insan haklarından, temel yurttaş haklarından yararlanmak istiyoruz ve bunlar bizim kazanılmış haklarımız. Bunun önünde engel olmayın, bunun önünde bizim karşımıza çıkmayın, şefkat de vicdan da size ve bütün topluma kalsın.
Engellilerin eşit yurttaş olarak bu topluma katılmasının önündeki bütün engelleri kaldırma görevi bu Meclisin görevidir, yüküdür, sorumluluğudur. Ben, Meclisi bu sorumluluğun altına girmeye davet ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)