GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:27
Tarih:05.12.2019

ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 32'nci madde üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu madde içeriğinden de anlaşılmaktadır ki iktidar, satışla, kiralamayla, gördüğü yerden kazanç elde etmenin gayreti içerisindedir. Krizi ve yoksulluğu önleyici politikalar geliştirmek yerine günü kurtaracak politikalarla uğraşan, kamuya ait, halka ait ne varsa satmanın, kiraya vermenin çabası içerisinde olan bir yönetimle karşı karşıyayız. Ülkenin ekonomik durumu tabii ki demokrasi ve adalet alanında yaşanan krizden ayrı ele alınamaz. İnsan hakları ihlalleri, antidemokratik uygulamalar, yasaklar, baskılar, siyasi ve ekonomik kriz olarak iç içe, birlikte yaşanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, hukukun, adaletin olmadığı yerde istikrar da olmaz. Hukuk ve adaletin ne durumda olduğunun en açık göstergesi cezaevleridir. Cezaevleri bir ülkenin demokrasisinin aynasıdır. Temel haklar olan yaşama, sağlık hakları ile işkence yasağı, Türkiye'nin de taraf olduğu İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa'yla güvence altına alınmasına rağmen cezaevlerindeki tutuklulara yönelik kötü muamele ve hak ihlalleri sürekli gündeme gelmektedir. En son, tutuklulara yönelik işkence ve kötü muamele Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevinde yaşanmıştır. Türkiye'nin kuzey ve doğu Suriye'ye dönük başlattığı operasyona karşı sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklu bulunan Esin Kavruk hakkında İstanbul 5. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından DNA örneğinin alınması kararı verilmiştir. Kavruk'un rızası olmadan, 11 Kasımda, mahkemenin bu kararı doğrultusunda Adli Tıp Kurumuna götürülüp kan ve tükürük örnekleri alınmak istenmiştir. Kavruk'un uygulamayı reddetmesi üzerine orada bulunan doktor tutanak tuttuktan sonra Kavruk tekrar cezaevine gönderilmiştir. 28 Kasımda DNA örneği alınacağı gerekçesiyle, TEM Şubeye teslim etmek için, birinci ve ikinci müdürlerin içerisinde olduğu 100 kişilik bir grup tarafından Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi B-6 koğuşuna baskın yapılmıştır. Kadın tutuklular gardiyanların saldırısına uğramış, yerlerde sürüklenmiş ve ağır işkenceye maruz kalmışlardır. Sadece Bakırköy'de değil, birçok cezaevinde benzer uygulamalar söz konusudur. Yaşanan kötü muamele ve hak ihlallerine karşı Osmaniye Cezaevinde 30 tutuklu 12 Kasımdan bu yana, Maraş Türkoğlu Cezaevinde 4 tutuklu 25 Kasımdan bu yana açlık grevindedir. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16'ncı maddesinin (2)'nci fıkrasında yer alan, ağır hastalığı bulunan tutuklunun cezasının infazı, hayatı için kesin bir risk barındırıyorsa geriye bırakılabileceği hükmüne rağmen, İHD'nin 2019 yılı raporuna göre 458'i ağır, 1.334 hasta tutuklu bulunuyor. İHD'nin verilerine göre, on yedi yılda 3.500 hasta tutuklu yaşamını yitirmiştir. Urfa Cezaevindeki hasta tutuklu Emine Aslan Aydoğan zamanında gerekli tedavi yapılmadığı için ne yazık ki iki gün önce hayatını kaybetti. 64 yaşındaki Aydoğan'ın ailesine kayyum atanan Kızıltepe Belediyesi tarafından taziyeevi verilmezken polis, ailenin taziye çadırı kurmasını da engelledi. Taziyeye dahi tahammülü olmayan, insanlık dışı bir uygulamayla karşı karşıyayız. Cezaevlerinde başka ölümlerin yaşanmaması için Adalet Bakanlığını acilen göreve çağırıyoruz.

Değerli milletvekilleri, bir başka hukuksuzluk ve adaletsizlik örneği de basın alanında yaşanmaktadır. Gerek Anayasa gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle basın ve ifade özgürlüğü güvence altına alınmış olmasına rağmen Türkiye, basın ve ifade özgürlüğünün en çok ihlal edildiği ülkeler listesinde en başlarda yer almaktadır. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün yayınladığı 2019 Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre 180 ülke arasında Türkiye, 157'nci sırada yer almaktadır.

Türkiye'de 150'ye yakın gazeteci cezaevindedir. Sadece 4 Kasımda 4 gazeteci tutuklanmış, 12 gazeteci gözaltına alınmış, 82 gazeteci, hâkim karşısına çıkarılmış, 8 gazeteciye dava açılmıştır; 12 gazeteciye seksen yıl dört ay ceza, 1 gazeteciye 7 bin lira para cezası verilmiş, 5 gazeteci ise saldırıya uğramıştır.

Türkiye'de gazetecilik ne yazık ki suç hâline getirilmeye çalışılmaktadır. 29 Kasımda gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı muhabirleri Sadiye Eser ve Sadık Topaloğlu 3 Aralıkta tutuklandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım.

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) - KHK'yle kapatılan Dicle Haber Ajansı muhabiri Yusuf Topaloğlu, dokuz gün önce gözaltına alınmıştı. Ne yazık ki bugün o da tutuklandı.

Gazetecilerin gözaltına alınması, tutuklanması; halkın haber alma hakkının engellenmesi basın özgürlüğüne yönelik bir saldırıdır. Basın üzerindeki bu iktidar ve yargı baskısının bir an önce sonlandırılması, gazetecilerin görevlerini özgürce yapabilmesine olanak sağlanması gerekmektedir.

3 Aralık, Özgür Ülke gazetesinin 1994'te bombalanmasının 25'inci yıl dönümüydü. 90'larda gazeteler, gazeteciler bombalarla, faili meçhul cinayetlerle susturulmaya çalışılıyordu; bugün de gözaltı ve tutuklamalarla, KHK'lerle, yayın durdurma ve kapatmalarla aynı baskı süreci devam ettiriliyor. Ancak gerçekler bu ülkede asla karartılmadı, karartılamayacaktır. Özgür gazeteciler, tüm baskılara rağmen halkın haber alma özgürlüğü için mücadele etmeye devam edecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)