| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 05.12.2019 |
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Şanlıurfa) - Veli Vekilimden sonra konuşmak biraz zor olacak ama deneyeceğim.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım ve hazırun; hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Bu hafta içerisinde tabii birçok konu gündeme geldi. Ben üç konuyla ilgili hülasa bir şekilde sizlere birtakım düşüncelerimi arz etmeye çalışacağım.
Öncelikle, bir önceki dönemin Eş Genel Başkanı Sayın Demirtaş'ın rahatsızlığı nedeniyle hepimiz müteessir olduk. Buradan kendisine geçmiş olsun derken cezaevi yönetiminin tutumunu şahsen ben -anlayış kıtlığıma veriniz- anlamış değilim. Adalet dağıtıcısı olarak ki adalet dağıtıcılarının başı olan Sayın Bakan inşallah, bu konuyla ilgili üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiştir ve getirecektir.
Değerli arkadaşlar, engellilerle ilgili, yine gelip geçen her mevzu gibi onların da bir gününü burada ihya etmiş olduk, konuştuk. Aslında, engellilik durumu her şeyden önce ahlaki bir meseledir. Ahlaki bir mesele olduğu için de gelip geçmesi mümkün değil. Neden mümkün değil? Bakınız, bir örnek vermek istiyorum. Kur'an-ı Kerim'de İslam Peygamberi'nin alnından soğuk terler döktüren, onu kendinden geçirip bayıltan bir sure var. Bu surenin adı Abese suresi. "Abese" kelime anlamı itibarıyla "yüzünü ekşitmek" demek. Olay şudur: Hazreti Peygamber Mekke'nin o günkü muktedirleriyle beraber, güç sahipleriyle, sermaye sahipleriyle, yöneticileriyle beraber toplantıdayken Abdullah İbn Ummi Mektûm, Hazreti Peygamber'in meclisine girip -ve henüz Müslüman da değil kendisi- o meclise girip kendisiyle ilgilenmesini ister. O esnada Hazreti Peygamber misafirleriyle, o günkü heyetle toplantı hâlindeyken ona gereken ihtimamı göstermez ve bu sure iner. "Kıyamete kadar, yeryüzü durdukça yüzünü ekşitti, sırtını döndü, ilgi ve alaka göstermedi." şeklinde ilahi bir ikazla Hazreti Peygamber uyarılır. Neden? Çünkü onun huzuruna giden, gözleri görmeyen bir şahıs, bir hemşehrisi, bir şehirlisiydi. Bakınız, değerli arkadaşlar, bütün Kur'an-ı Kerim için demiyorum, sadece Abese suresiyle ilgili İslam dünyası bir sınava tabi tutulsa kaçta kaçı bu sınavdan başarılı bir şekilde çıkar, sizin takdirlerinize bırakıyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Bundan ne anladık? Derdi ne yani? Ben anlamadım, siz anladınız mı bir şey?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - İkinci bir husus: Alevilerle ilgili...
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Ben anlamadım. Ne anlatıyor?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Ben konuşayım, siz -buyurun, kürsü burada- gelip konuşursunuz.
BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, siz Genel Kurula hitap edin.
Sayın Eronat, lütfen...
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Sen işine bak.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Müsaade edin, sözlerimi tamamlayayım.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Sen işine bak.
BAŞKAN - Sayın Eronat...
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Sözlerimi tamamlayayım müsaade ederseniz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Tamamla.
BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Arkadaşımla konuşuyorum ya, biz kendi aramızda konuşuyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) - Sizinle alakalı bir durum yok.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Yarası var herhâlde!
BAŞKAN - Sayın Eronat, lütfen, rica ediyorum...
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Şimdi, Alevilerle ilgili yeni bir şey değil bu yaşanan olay. Alevi evlerinin işaretlenmesi yeni düzenlenen bir sahne değil. Aslında, yüzyılların bir birikimi sonucu yanlış bir bilgilendirme, kirli bir bilginin sonucu Alevilikle ilgili içinde bulunduğumuz bir durum var.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Yalancısın!
SALİH CORA (Trabzon) - Yalan, çok büyük bir yalan bu.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Provokasyon, tamamen provokasyon o.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen, müdahale etmeyelim.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Ben çok kısa bir şekilde Aleviliği tanımlamak istiyorum, siz de itiraz edin.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Alevilikle ilgili hiçbir sorun yok.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Alevilik "hakperestlik" demektir, Alevi demek "hakperest" demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Sana ekmek çıkmaz buradan.
BAŞKAN - Sayın Eronat...
Tamamlayın Sayın Erdoğmuş.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Alevi demek "mesleği muhabbet olan" demektir. Bunu onların cemlerinde, onların sazlarında, onların sözlerinde, onların divanlarında görmekteyiz ve biz buna şahidiz.
SALİH CORA (Trabzon) - Buna bir itirazı olan yok. Buna itirazı olan mı var?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Bu konuda da ülkemizin ve diğer kültürel çevrelerin ve Aleviliğin dışındaki diğer mezheplerin sicilinin çok da düzgün olmadığını İfade etmek istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)