| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 05.12.2019 |
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; tüm kadınlarımızın Kadın Hakları Günü'nü kutluyorum.
Kurucu Önderimiz Atatürk 5 Aralık 1934'te Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin ardından demiştir ki: "Medeni memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak bugün Türk kadının elindedir ve onu salahiyet ve liyakatle kullanacaktır." Kadınlara bu hak Fransa'da 1944 yılında, Medeni Kanunu aldığımız İsviçre'de ise 1971 yılında tanınmıştır.
Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener partimizin kurulduğu günden bu yana yüzde 25 kadın kotasını uygulayarak kadınlarımızın sadece seçim dönemlerinde değil, siyasetin her alanında özne olarak yer almasını sağlamıştır.
Görüşülmekte olan torba yasanın 38'inci maddesinden bahsedeceğim.
Kamunun nasıl ve ne şekilde personel çalıştıracağı 1965 tarihinde çıkarılan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'yla düzenlenmiştir. 657 sayılı Kanun'da 1980 yılında yapılan değişikliklerle 14 kurum kanun kapsamı dışına çıkartılmıştır. Ancak yıllar içerisinde gördük ki bu kanun, 8'i Anayasa Mahkemesinin iptali ve 227'si kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle olmak üzere 235 defa değişikliğe uğramış, tabiri caizse yamalı bohçaya dönmüştür. 657 sayılı Kanun kamuda 4 çeşit istihdam hükmederken 2017 yılında 4/C maddesinin ilga edilmesi ve çeşitli ayrı düzenlemelerle kamuda istihdam şekilleri hiç kimsenin tam olarak bilmediği karmaşık bir yapıya kavuşmuştur. Nitekim, Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Başkanlığından istediğim "Kamuda kaç çeşit istihdam yöntemi vardır?" bilgi talebime verilen cevapta, bunu kimsenin bilemeyeceğini ancak bunun iki yıl kadar bir zaman alabileceğini tahmin ettiklerini belirtmişlerdir.
2016 yılındaki darbe girişimi sonrası bu iş daha da karmaşık hâle gelmiştir. Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığının İçişleri Bakanlığına bağlanmasıyla, emniyet hizmetleri sınıfına dâhil olmayan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi olmadığı hâlde o kanunda sınıf olarak sayılan yeni bir sınıf doğdu. Şöyle ki: İçişleri Bakanlığına bağlı ancak emniyet hizmetleri sınıfında yer almayıp devlet memuru da olmayan jandarma subay, astsubaylarının emrinde, Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı ama 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'na da tabi olmayan uzman jandarmalar ile tüm bu personelin emrinde, İçişleri Bakanlığına bağlı ama asker sayılan uzman erbaşlarla karşı karşıya kaldık. Vatandaşımız o hâle geldi ki üniforma giyen bir askerimizin hangi kanuna tabi olduğunu, nereye bağlı olduğunu, yetkileri ve sorumluluklarının ne olduğunu artık bilmiyorlar. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu yürürlükte, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu yürürlükte, 6320 sayılı Çavuş ve Uzman Çavuş Kanunu yürürlükte, 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu yürürlükte, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu yürürlükte, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu yürürlükte, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu yürürlükte. Hepsinde de üniformalı askerlerin görev, sorumluluk, görevden uzaklaştırılmalarına yönelik hükümler var. Bu hükümlerin birbiriyle çelişenleri de var. Torba yasalara konulan ek maddelerle zaten kırk yamalı bohça hâline gelen personel rejimini iyice karmaşık hâle getirmek yerine, kamuda istihdam edilen tüm personeli kapsayacak, Anayasa'mızın emrettiği gibi her çalışanın aynı haklardan eşit ve adil bir şekilde yararlandığı, her çalışanın sorumluluğunu bildiği doğru düzgün bir personel kanununun yapılması gerekir. Emeklilik sistemini altüst ettiniz, bari çalışanların sistemini düzgün yapınız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu olarak, teklifin geri çekilmesini ve kamu hizmetlerinde sadelik, şeffaflık, hesap verilebilirlik ilkelerine uygun bir personel mevzuatının üzerinde çalışılarak Meclisimizde hazırlanmasını istiyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)