| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 05.12.2019 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
63'üncü madde üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Evet, oldukça geç bir saat oldu, sabrınıza sığınarak ben de görüşlerimi paylaşacağım.
Torba bir yasa teklifi yine ve çok geniş kapsamlı bir yasa teklifi, yaklaşık 29 tane kanunda düzenlemeler yapıyor ve 1 tane de kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıyor.
Baktığımız zaman, sağlıklı ve nitelikli bir çalışma ortamından uzağız. Gerçekten gecenin ilerleyen bir saati oldu ve bu bölümde de açıkçası çok önemli düzenlemeler var, özellikle göç konusuyla ilgili kapsamlı düzenlemeler var. Bizim de karşı karşıya kaldığımız temel bir sorun alanı göç sorunu. Evet, doğal olarak yasal düzenlemeler gerektiriyor, kanunlarımızda boşluklar var, bunlara ihtiyaç var ama baktığımız zaman göçle ilgili, özellikle yasa dışı göçmenlerin barınmasına, konaklamasına imkân sağlayanlara ve mülkiyetindeki gayrimenkulü kiralayanlara para cezası, göçmen kaçakçılığı, insan ticareti, resmî kurumlarla ilgili, bazı şirketlerle ilgili düzenlemeler var. Bunlar, bu boşlukları giderecek bazı düzenlemeler.
Burada, tabii ki belki birkaç hatip de değerlendirecektir, bazı sıkıntılı düzenlemeler de var.
Burada, bizim bakış açımız, temel olarak insan hakları odaklı ve insan haklarını koruyan bir bakış açısı. Ayrıca, elbette ülkemizin güvenliğini ve ihtiyaçlarını karşılayan düzenlemeler yapmalıyız.
Benim söz aldığım madde de göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçlarını, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda sayılan katalog suçlar arasına almaktadır.
Ben, burada, sizlerle şunu paylaşmak istiyorum: Göç konusu, özellikle 2011 sonrası, komşu ülkelerimizle ve resmî olarak aday ülke olduğumuz Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizi doğrudan etkileyen bir sürece evrildi.
Değerli milletvekilleri, burada, biz, Avrupa Birliği ülkeleriyle yapmış olduğumuz veya kurumlarla yapmış olduğumuz görüşmelerde, bu konuda yalnız kaldığımız ve tek başımıza mücadele etmek durumunda olduğumuz ancak bu göç konusunu Avrupa Birliği ülkelerine tam olarak anlatamadığımız bir durumla karşı karşıya kaldık.
Ülkemiz açısından temel bir sorun alanı. Şüphesiz ekonomik, sosyal, toplumsal sorunların giderek artan maliyetleri, maalesef, bu iktidarın, özellikle 2011 sonrası, bölgemizde öngörüsüz, tutarsız, günübirlik ve kişisel ilişkiler üzerinden yürüttüğü dış politikanın bir sonucu olarak ortaya çıktı. Özellikle yasa dışı göçle ilgili, doğal olarak Avrupa Birliği ve diğer komşu ülkelerle bir sorumluluk üstlenmek durumunda kaldık ve göçle mücadelede ortak taahhütlerimiz oldu ve bunun sonucu da o dönemde, 2016 döneminde Avrupa Birliği ülkeleriyle bir vize mutabakatı anlaşması imzaladık ve vize serbestisi diyaloğu başlattık. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki geri kabul anlaşmasını, işte "18 Mart mutabakatı" dediğimiz anlaşmayı imzaladık. Tabii, temel unsurları, burada, insan kaçakçılığını önlemek, Ege'deki toplu ölümlerin -hepimizin şahit olduğu- önüne geçmek ve düzensiz göçü düzenlemekti. Biz, burada, Avrupa Birliğine belli sığınmacıları alma konusunda ve ülkemizde, doğal olarak, onlara yaşam alanı sağlama noktasında taahhütlerde bulunurken Avrupa Birliğinden de bir mali yardım almayı amaçlamıştık; Avrupa Birliğinin taahhüdü de bu yöndeydi.
72 kriteri belli bir sürece getirdik, burada hepimizin yoğun çalışmasıyla birçok kriteri tamamladık ve bunun sonucunda da Avrupa Birliğinin serbest vize alanına giriş taahhüdü vardı ülkemizdeki vatandaşlarımıza. Bu, gerçekten, Avrupa Birliğiyle ilgili üyelik ilişkilerimizde önemli bir eşik olacaktı, bir eşiği aşmış olacaktık ama maalesef orada hepimizin, birçoğumuzun burada şahit olduğu, iktidar partisinin -bilemiyoruz- siyasi ikballeri, belki içsel gelecek kaygıları nedeniyle o zaman bu mutabakatı yapan dönemin Başbakanı Davutoğlu hükûmetinin sonlanmasıyla doğal olarak bu süreç, bu mutabakat sonuçlanamadı. Vize konusunu da açıkçası o dönem Avrupa Birliği kurumlarıyla çok önemli bir aşamaya getirmiştik yani o mutabakatı yapan hükûmet mayısta sonlanmıştı ve Haziran 2016'da açıkçası Avrupa Birliği kurumları ve Konseyi vize mutabakatında tatmin edici bir noktaya geldiğimizi, belki bir sonuç alacağımızı bize belirtmişlerdi. Ama ne oldu? Söylem değişti, biz şu noktaya geldik, Sayın Cumhurbaşkanı şu açıklamayı yaptı: "Vizeyi kaldıracağım, bunun şartı da şunu değiştirmen... Hadi bakalım, kusura bakma, sen yoluna, biz yolumuza." Böyle bir söylem değişikliğine geçtik. Yine Cumhurbaşkanı belki dönemin o zamanki Başbakanına atıfla Avrupa Birliğine şunu söyledi: "Kiminle anlaşıyorsan git, onlarla anlaş." Böyle bir sürece evrildik ve belki bu göç sorununu çözeceğimiz ve vize serbestisi kazanımı sağlayacağımız Avrupa Birliğinde bu maalesef sonuçsuz kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım, son bir dakika.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Özdemir.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Daha da kötüsü, biz, bu Suriyeli sığınmacılar konusunu Avrupa Birliğiyle üyelik sorununda bir pazarlık konusuna getirdik ve göç sorunuyla tek başımıza mücadele eden bir ülke konumuna düştük. Geçen gün de değerli AK PARTİ'li milletvekillerimizle, Helsinki'de, parlamenterlerle bir toplantıya katıldık. Orada da gerçekten, o ülkelerin bizim gerçekliğimizden ne kadar uzak olduğunu, bu vize sorununun, göç sorununun ülkemizde yarattığı maliyetleri hiç anlatamadığımızı... Tekrar söylüyorum, bu konu gerçekten önemli bir değerlendirme gerektiriyor. Ne oldu? "Kiminle anlaşabiliyorsan anlaş." noktasından, bugün, 2019 yılında, Cumhurbaşkanı, bir genelgeyle, vize serbestisi kriterlerinin gerçekleşmesi noktasına geldi.
Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Zamanında önemli stratejik adımları atsaydık... Maalesef bunu gerçekleştiremedik. Öngörüden uzak, günübirlik, kısa vadeli, kişisel çıkarlar nedeniyle maalesef dış politikamızda her geçen gün yalnızlaşıyoruz, kazanımlarımızda geriye gidiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Son on saniye Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Özdemir.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Çok özür diliyorum, gecenin çok geç bir saati oldu.
İktidar partisi, maalesef dış politikada özellikle, kendi kişisel önceliklerini değil, ülkemizin, 81 milyon vatandaşımızın haklarını, hukukunu öncelemelidir diyorum.
Sabrınız için teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)