GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:29
Tarih:10.12.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kapadokya Alan Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Memleketim Ahlat'ın tarihî ve kültürel değerleriyle alakalı bir çalışma gerçekleştirdikten sonra geçirdiği elim trafik kazasıyla Hakk'a yürüyen kıymetli bilim insanı, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Profesör Doktor Haluk Dursun Hocayı rahmet ve duayla anıyorum, sözlerime bu duygularla başlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, kültür denilince akla büyük sosyolog ve Türk milliyetçisi Ziya Gökalp gelmektedir. Gökalp, Türk kimliğini tarif ederken "hars" yani "kültür" kavramını kullanmıştır, Türk milliyetçiliğini de bir kültür milliyetçiliği olarak nitelemiştir.

Aynı geleneğin temsilcisi olan büyük Türk milliyetçisi Profesör Doktor Erol Güngör de "Bir milletin yaşama gücü, onun kültüründe çok sağlam dayanakların bulunmasıyla mümkündür." demiştir.

Bu bağlamda şunu açıkça söyleyebiliriz: Kültür Bakanlığı, Türk kimliğini bir pınar gibi besleyecek ve Türk milletinin yaşama gücünü artıracak olan Bakanlıktır.

Sayın Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte "Ülkeyi şirket gibi yönetmek istiyorum." demişti. Bu minvalde görüyoruz ki Sayın Erdoğan kültüre yeterli değeri vermemekte, turizmi ise bir turizm şirketi sahibi olan Sayın Bakanımızla birlikte yönetmeye çalışmaktadır.

Turizm belki şirket gibi yönetilir ama bir milletin yaşama gücünü sağlayan kültür, şirket gibi yönetilemez. Kültür, gerçekten o kültüre bağlı fedakâr insanlarla birlikte yükseltilir. Bu bütçe kültür meselelerinin yönetilemediğinin göstergesidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Haluk Dursun Hocanın vefatı, Kültür ve Turizm Bakanlığının "Kültür" başlığının kaybı olmuştur çünkü Sayın Bakanın hem Komisyon sunumlarında hem genel söylemlerinde gördüğümüz üzere kültüre dair bir politika tasavvuru olmadığı açıktır. Komisyonda turizmle alakalı meseleleri en ince ayrıntısına kadar yorumlarken kültür meselelerinde maalesef sadece "şu kültür merkezini inşa ettik" "bu müzeyi tadilat yaptırdık" noktasında kalmıştır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu ülkenin kimliğini şekillendiren kültürü yükseltecek, bir kültür politikası üretecek bakanlık olmalıdır. Bu Bakanlık turizm rantını düzenleme bakanlığı değildir, olmamalıdır.

Turizm Komisyonu üyesi bir milletvekili olarak şunu açıkça söyleyebilirim: Bu dönem getirilen kanunlar, ceza düzenlemeleri yapmaktan, yeni vergiler getirmekten, FETÖ iltisaklı isimleri ajanslara üye yapmaktan başka bir iş görememektedir.

Kıymetli milletvekilleri, Ankara'da Millî Kütüphanenin ciddi eksikleri bulunmaktadır; araştırma ve okuma salonları yetersizdir. Millî Kütüphane yirmi dört saat depolarından kitap alınabilir hâlde olmalıdır. Yeni yapılan ve bir türlü tamamlanamayan depo inşaatının bir an önce tamamlanması ve eğer mümkünse yeni okuma salonlarını da içerecek şekilde gerçekleştirilmesi şarttır.

Saygıdeğer milletvekilleri, konumuz kültür olunca kültürümüzü şekillendiren tarihî varlıklarımızdan biri olan Ahlat'la alakalı birkaç söz söyleme ihtiyacını hissettim. Ahlat bir başkadır çünkü milattan önce 2000'li yıllara dayanan bir yerleşim birimidir, böyle bir tarihe sahiptir. Sahabeden Muaz bin Cebel'in oğlu Abdurrahman Gazi, Ahlat için şehit olmuştur. Osman Gazi'nin babası Ertuğrul Gazi burada doğmuş, büyümüştür.

Anadolu'nun kapılarını açan Malazgirt Savaşı öncesi şanlı hükümdar Sultan Alparslan, ordularıyla burada karargâh kurmuştur. Ahlat, Kubbetülislam'dır, Osmanlıların ata şehridir. Hülasa Ahlat, Türk'tür, Ahlat Türklüktür, Anadolu'dur, Türkiye'dir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün siyasi parti grupları Ahlat konusunda itinalıdır. 21'inci Dönemde bütün siyasi parti gruplarının desteğiyle benim Başkanlığını yaptığım bir araştırma komisyonu kurulmuş, Ahlat üzerine çalışmıştı ancak erken seçim sebebiyle çalışmaları kadük kalmıştı. Burada yarım kalan meseleyi tamamlamak için Kültür ve Turizm Bakanlığına çağrıda bulunuyorum: Ahlat'ın, ülkemizin kültür başkenti yapılması ve özel bir statüye kavuşturulması için bir çalışma yapılsın, biz de seve seve destek verelim.

Saygıdeğer milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı bütçesi 8,6 oranında artarken Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi 9,5 oranında azaltılmıştır. Bu azalan bütçeyle Kültür ve Turizm Bakanlığı gibi yoğun bir bakanlığın yeterli verim sağlayamayacağı aşikârdır. Biz, Millî Mücadele'nin yokluk yıllarında para harcayıp Anadolu Medeniyetleri Müzesini Ankara'da kurmuş bir büyük milletiz, bu ecdada layık olacak işler yapmak zorundayız. Görülmektedir ki Kültür ve Turizm Bakanlığı millî kültürümüzü geliştirmek için yetersiz kalacak, turizmde "Sektörden ne koparırsak kârdır." mantığıyla icraat yapacaktır. Bu şekilde bir bütçenin milletimize faydası olması mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, iki hafta önce parti çalışmaları için Nevşehir'deydim. Nevşehir'de Kapadokya Alan Başkanlığı çalışmalarıyla alakalı biraz bilgi aldım, hatta Sayın Valimizi yani aynı zamanda Kapadokya Alan Başkanımızı da ziyaret ederek bu konuları görüştüm. Başkanlığın, tek elden, daha hızlı icraat ve özel bir ilgi sağlanması için kurulduğunu Vali Bey de teyit etti ve vurguladı. Ancak verdiği bilgilerden ve ayrıca öğrendiklerimizden anladık ki Kapadokya bölgesinde bir kaos hâkimdir. Geçmişte burada pek çok hata yapılmıştır; peribacalarının dibine oteller dikilmiş, pek çok yerde barakalar şeklinde dükkânlar yapılmış, rant almış başını gitmiştir. Kapadokya Alan Başkanlığı faydalı bir yapı olsa da bu rantın ve bu talanın oluşmasında günahı olan iktidardan bir kanun değişikliğiyle işleri düzeltmesini bekleyemeyiz diye düşünüyorum. Ayrıca Aksaray, Kapadokya'nın girişi olarak Alan Başkanlığı kapsamına alınmalıdır diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk-İslam kültürü bir vakıf kültürüdür. Malı mülkü olanın, malını millet hizmetine vakfetmesiyle bu toplumsal düzen yüzlerce yıl sürmüştür. AK PARTİ iktidarlarının bu kültüre en büyük zararı verdiği de aşikârdır.

Pek çok faydalı iş yapan Türk-İslam kültürüne uygun çalışan vakıfları tenzih ederek bir durum tespiti yapmak istiyorum: Vakıflar bugün çocuk tacizleriyle anılıyorsa, belediyelerden aldıkları milyonlarca liralık paraların çarçur edilmesiyle biliniyorsa, 15 Temmuz ihanetinin ardında onlarca vakıf bulunuyorsa, yüce dinimizin içini boşaltan pek çok yapılanma vakıf kisvesine bürünmüşse, vakıf malı olan Vakıflar Bankası hisseleri Hazine Bakanlığına devredilip akıbeti belirsiz, meçhul bir hâle gelmişse vakıf düzeninin çivisi çıkmıştır ve bu çiviyi çıkaran da AK PARTİ iktidarıdır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi tarihî sorumluluklar taşıyan bir kurumun Sayıştay raporlarında çeşitli usulsüzlüklerle anılması da utanç verici bir durumdur.

Vakıflar, dualar ve beddualarla tescillenmiştir tarih boyunca. Sultan II. Mahmut'un Hazine Vekili Hafız İsa Ağa'nın 1818 tarihli vakfiyesindeki dua bu yaşananlara en güzel cevaptır. Bakın, Hafız İsa Bey şöyle buyuruyor: "Vakıf gelirini haksız olarak yiyenler, dünya ve ahirette mutluluk yüzü görmesinler."

Saygıdeğer milletvekilleri, bu düşüncelerle sözlerimi bitirirken şu önemli konuyu da ifade etmek istiyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı ayrı bakanlıklar olmalıdır, buna göre de bütçelendirilmelidir. Özellikle Türk kimliğinin besleyici kaynağı olan kültür meselelerinin çok daha ayrıntılı politikalarla yürütülmesi için bu şarttır diye düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)