GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:29
Tarih:10.12.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu, Atatürk'ün, Osmanlı'nın küllerinden şu anda vatandaşı olarak yaşadığımız cumhuriyeti yaratırken kullandığı, kurduğu en önemli iki kuruluş, bana göre. Ne yazık ki, Adalet ve Kalkınma Partisinin ve onun liderinin gerek kurucu önderimizle gerek kurucu önderin o dönemde kurduğu veya yürüttüğü politikalarla ve o dönemle, o süreçle sorunları var gibi görünüyor, nedenini biliyorum ama bu kürsüden söylemek zor. Daha iktidara gelmeden önce ikinci cumhuriyet tartışmaları sırasında Sayın Erdoğan diyor ki: "Türkiye Cumhuriyeti, 1923'ten bu yana sürekli gerileyiş içerisindedir. Türkiye'nin yetmiş yıllık tarihî, boşa harcanmış zamandır." İktidara geldikten on sene sonra bir başka konuşmasında "Karşınızda ne Osmanlı'nın hasta adamı ne cumhuriyetin çömez devleti -altını çiziyorum- ne 1970'lerin, 90'ların güçsüz ülkesi var. Artık karşınızda 2023'ün hedeflerine kilitlenmiş bir millet var."

Bu noktada, Sayın Erdoğan, Kurtuluş Savaşı'nın yıkıntıları üzerinde, dışarıdan tek kuruş borç almadan bugün AKP'nin haraç mezat sattığı kurumları ve kuruluşları yaratan, Osmanlı'nın bütün borçlarını ödeyen, 1929 dünya krizine rağmen ortalama yüzde 8,5'luk bir büyüme hızını yakalayan Atatürk Dönemi'ni "çömez devlet" olarak tanımlıyor. AKP Genel Başkanına göre, Onuncu Kalkınma Planı'nda gündeme getirilen 2 trilyon dolarlık gayrisafi millî hasıla, 25 bin dolarlık kişi başına düşen gelir, 500 milyar dolarlık ihracat hedefi ve yüzde 5 işsizlik gibi, tamamen hayalî ve gerçek dışı iddiaların, bu hedeflerin -"usta devlet" dönemiymiş- hepsi bu "usta devlet"te daha dört yıl geçmeden, On Birinci Dönem Kalkınma Planı'nda yarıya düşmüş, çöp olmuş yani bir diğer deyişle ve bugün ise -AKP dönemi için söylüyorum- 331 milyar dolar dış borç, 70 milyar doları aşan özelleştirme, 2 trilyon doları aşkın toplanan vergilere rağmen, AKP iktidarı boyunca ülkenin büyüme oranı yüzde 4,5! Buna göre hangi dönem çömezlikmiş, hangi dönem ustalıkmış, buna siz karar verin, millet karar versin.

Sayın Erdoğan, 20 Haziran 2014'te Viyana'da vatandaşlarımıza, sonra da Kadıköy-Kartal metrosunun açılışında şöyle diyor, kelime kelime basına yansıyan: "Hani Gazi Mustafa Kemal, demir ağlara çok düşkündü; bunları da Onuncu Yıl Marşı'nda yazmışlar, orada ne diyor: 'Demir ağlarla ördük dört bir yanı.' Nereye ördün yahu? Ördüğün bir şey yok, biz ördük biz. Bak şu anda, o hani raylarını bile 10 metreden fazla yapamayan bir Türkiye vardı. Biz şimdi, 70 metre uzunluğunda ray imal ediyoruz. Onlar perçinle yapıyordu, biz şimdi kaynak sistemiyle yapıyoruz". Tanımlamaya bakın, mukayeseye bakın! Yani bir ilkokul öğrencisi dahi doksan yıl öncesinin Türkiye'si ile bugünün Türkiyesini bu şekilde karşılaştırmaz, mümkün değil. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Üstüne üstlük bir de gerçek dışı ifade. Neden? 2014'te yani bu konuşmanın yapıldığı dönemde on iki yıl iktidarı boyunca AKP'nin gerçekleştirdiği toplam demir yolu miktarı 1.081 km. Buna karşın, 1924'ten 1938'e kadar Atatürk Dönemi'nde gerçekleştirilen demir yolu miktarı -perçinle yapılan, 10 metrelik raylarla yapılan demir yolu miktarı- 2.815 kilometre yani AKP'nin neredeyse o dönem için 3 katı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Ayrıca, bununla da yetinmemiş o fakir dönem, o yıkıntı dönemi, o fırtınalı dönem, yabancıların elindeki 4 bin kilometre demir yolunu borç almadan, ihale açmadan, yandaşlara peşkeş çekmeden satın almış ve Atatürk, vefatına kadarki dönemde Türk milletine 7 bin kilometre demir yolu bırakmış. İşte çömez devlet!

29 Eylül 2016'da, Sayın Erdoğan, sarayda o çok sevdiği konuşmalardan birini yapıyor, muhtarlara konuşuyor: "Birileri de Lozan'ı 'zafer' diye yutturmaya çalıştı bize. Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan'da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi. O masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını vermediler, veremedikleri için bugün onun sıkıntısını yaşıyoruz." diyor Sayın Erdoğan. Yani bir diğer deyişle Sayın Erdoğan, Sevr Anlaşması'yla Orta Anadolu'da birkaç tane vilayet boyutuna indirgenmiş Türkiye şartlarında bugünün Türkiyesini kuran Lozan Antlaşması'nı küçümsüyor. Küçümsemekten başka bir şey daha var, bilmiyor: 12 adaların 18 Ekim 1912'de Trablusgarp Savaşı'ndan sonra Uşi Antlaşması'yla İtalyanlara verildiğini bilmiyor, Lozan Antlaşması'yla verildiğini iddia ediyor. Bu arada, beğenmediği Lozan Antlaşması'na göre Türkiye'ye bırakılmış 18 adanın, iktidarı döneminde Yunanlar tarafından göz göre göre işgal edildiğini es geçiyor. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Erdoğan, Diyanetin toplantısında şunu diyor: "Bizim ecdadımız Moğol istilasını, Haçlı istilasını atlattı, bütün harflerimiz çalınsa da bizim medeniyetimiz her seferinde kendi kendini inşa etmeyi başardı." Harflerimiz çalınmış! Ne demek bu? Harf Devrimi'ni, Harf Devrimi'nin yapıldığı dönemi Moğol istilasıyla, Haçlı istilasıyla oranlamak, mukayese etmek demek. Bu konuda çok şey söyleyebilirim ama iki dakika kaldı. Sadece bir şey söyleyeceğim: Sayın Erdoğan, Türk milletinin alfabesi, Arap alfabesi değildir. Sadece bunu söyleyeceğim, yeterli.

Bu yıl, 10 Kasım günü Anıt Defteri'ne "Gazi Mustafa Kemal, Samsun'a bir Osmanlı subayı olarak çıkmış, Ankara'daki Meclisi yine Osmanlı adına faaliyete geçirmiştir." diye yazdı. Biraz daha zorlasa "Cumhuriyeti de Osmanlı için kurdu." diyecek. Sayın Cumhurbaşkanı, siz 18 Mayıs 2013'te grup konuşmasında yaptığınız gibi, bu ülkeyi düşman istilasından kurtarmış ve şu anda Cumhurbaşkanlığını yaptığınız Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş adama "ayyaş" göndermesi yaparsanız, "Türkiye'nin yetmiş yıllık tarihî, boşa harcanmış zamandır." derseniz, sizin Meclise taşıdığınız densiz birileri de kalkar, doksan yıllık cumhuriyeti "Altı yüz yıllık imparatorluğun reklam arası" diye tanımlar. Daha da ileri, bu yorumları yaparsanız, birileri, gafiller çıkar, meczuplar çıkar "Keşke Yunan galip gelseydi de hilafet gitmeseydi." der. Siz bu ülkenin kurucusunu ve cumhuriyetin ilk dönemini yalan yanlış bilgilerle eleştirirseniz Değerli Cumhurbaşkanımız, Sayın AKP Genel Başkanı, yurt dışındaki odaklar da cesaretlenir, sadece yurt içinde değil ve geçen gün Alman televizyonunda seyrettiğimiz gibi, Atatürk'ü soykırım yapmakla ve Tunceli bölgesinde insanları öldürmekle itham eden, suçlayan programlar yapar.

Yuan Hanedanı'nı bilir misiniz arkadaşlar? Yuan Hanedanı, Çin'in, 4 bin yıllık Çin İmparatorluğunun 15'inci hanedanıdır. Yuan Hanedanı, Çinli değildir, Moğol'dur. Kubilay'ın, Cengiz'in torunu tarafından kurulmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Andican.

ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Çin açısından bakıldığında istilacı bir Moğol Hanedanı'dır ama Çinliler, tarihlerinde o dönemi yok saymazlar ve hanedan listesine koyarlar, öğrencilerine, çocuklarına okuturlar. Bakın bir tarafta bu, bir tarafta siz kurucu dönemi ve kurucuyu eleştiriyorsunuz, mukayese yapıyorsunuz ve küçümsüyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı, bunları yaparsanız büyümezsiniz.

Tarihi ve özellikle kendi tarihini bilmek, iyi bilmek ve kendi tarihine saygı duymak, biz siyasetçiler açısından çok önemlidir arkadaşlar. Benim bir inancım var: Tarihi bilmeyen adamdan siyasetçi olabilir ama devlet adamı olmaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Kendi tarihinize saygı duymuyorsanız, kendi tarihinizi içselleştiremiyorsanız, onunla barışık değilseniz başkalarının sizin tarihinize saygı duyulmasını bekleyemezsiniz arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayalım.

ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Onun için bir kere daha sesleniyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, bu ülkenin kurucusuyla, bu ülkenin kurucu dönemiyle barışın, içselleştirin, yarışmaya kalkmayın, kıyas yapmayın.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Barışmazlar, düşmanlar bunlar! Düşman bunlar, düşman!

ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Ancak bu şekilde o mukayese ettiğiniz, o dışlamaya çalıştığınız dönemin kurduğu cumhuriyetin gerçek Cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Aksi takdirde tarih, sizi bu ülkenin gerçek Cumhurbaşkanı olarak yazmayacaktır.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)