GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:10.12.2012

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve ekranları başında bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

17 Ekim 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri tamamlanmıştır.

Yoğun ve yorucu çalışmaları, değerli katkıları dolayısıyla Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Başkan ve üyelerine, bu sürece önemli katkılarda bulunan bakan arkadaşlarım ve kamu idarelerinin temsilcilerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 2011 yılı merkezî yönetim kesin hesabı ve 2013 yılı merkezî yönetim bütçesi hakkında Genel Kurulumuzu bilgilendireceğim.

İlk olarak dünya ve Türkiye ekonomisinin görünümüyle ilgili değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel ekonomiye dair belirsizlikler son dönemde azalsa da hâlâ önemini korumaktadır. Gelişmiş ekonomilerde büyüme zayıf, işsizlik ise yüksek seyretmektedir. Kamu borçlarının sürdürülebilirliğine ilişkin kaygılar devam etmektedir. Avro bölgesinde alınan önlemlere rağmen güven ortamı hâlâ tam olarak sağlanamamıştır. Gelişmekte olan ekonomilerde ise büyüme son yıllardaki trendin oldukça altında seyretmektedir.

IMF, Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'nda yayımladığı tahminlerini 2012 yılı için 0,7, 2013 yılı için 0,9 puan aşağı yönlü revize etmiştir.

Bu çerçevede, küresel ekonomik büyüme IMF tarafından 2012 yılı için yüzde 3,3, 2013 yılı için yüzde 3,6 olarak tahmin edilmektedir. Bu oranlar kriz öncesi dönemde görülen yaklaşık yüzde 5 civarındaki büyümenin oldukça altındadır.

Gelişmiş ekonomilerin 2012 yılında yüzde 1,3, 2013'te ise yüzde 1,5 ile potansiyelin oldukça altında büyümesi beklenmektedir.

Dünya ekonomisinin yüzde 21'ini oluşturan Amerika Birleşik Devletleri'nde iş gücü piyasası ve iç talepteki zayıf gidişat, büyümenin bir süre daha ılımlı seyredeceğini göstermektedir. 2011 yılında yüzde 1,8 büyüyen Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinin bu yıl yüzde 2,2, önümüzdeki yıl ise yüzde 2,1 büyümesi beklenmektedir.

Dünya ekonomisinin yüzde 19'unu oluşturan avro bölgesinde ise birçok ülke teknik olarak resesyona girmiştir. 2011 yılında yüzde 1,4 oranında büyüyen avro bölgesinin 2012 yılında yüzde 0,4 daralması, 2013 yılında ise neredeyse yerinde sayarak sadece yüzde 0,2 büyümesi beklenmektedir. Bölge ekonomisinin 2007 sonundan bu yana yüzde 1,9 oranında küçüldüğü göz önüne alındığında, krizin bölge üzerindeki etkisi çok daha iyi anlaşılacaktır.

Gelişmiş ülkelerdeki sorunlar, gelişmekte olan ülkeleri ticaret, finansman ve beklentiler kanalı ile olumsuz yönde etkilemektedir. Dolayısıyla, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme bu yıl büyük oranda yavaşlamıştır. 2011 yılında yüzde 6,2 oranında büyüyen gelişmekte olan ekonomilerin 2012 ve 2013 yıllarında, sırasıyla, yüzde 5,3 ve yüzde 5,6 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelişmiş ekonomilerde büyüme zayıf seyrederken işsizlik hâlâ son on yılın en yüksek seviyelerindedir. Avro bölgesinde 2007 sonunda yüzde 7,4 olan işsizlik oranı, ekim itibarıyla yüzde 11,7 ile tarihî rekor seviyesine çıkmıştır. Bu oranın 2013 yılında da yüzde 11,5 ile yüksek bir düzeyde seyretmesi beklenmektedir. İspanya ve Yunanistan'da ise işsizlik oranları yüzde 25'i aşmıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nde ise 2007 yılında yüzde 5 olan işsizlik oranının, 2012 ve 2013 yıllarında yüzde 8 civarında olacağı öngörülmektedir.

Gelişmiş ekonomilerde kriz döneminde yaşanan ekonomik daralma ve kamunun bu dönemde üstlendiği yükümlülükler dolayısıyla mali dengeler bozulmuş, aradan geçen beş yıla rağmen bu dengelerde kayda değer bir iyileşme sağlanamamıştır.

Avrupa Merkez Bankasının aldığı önlemler sayesinde, İspanya ve İtalya gibi önemli ülkelerin iflas riski azalmakla birlikte, avro bölgesinde finansal istikrar hâlâ tehdit altındadır. 2 büyük kurtarma paketine rağmen Yunanistan'da borç dinamiklerinin sürdürülebilir düzeyde olmadığı kanısı oldukça yaygındır.

Bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, zirve yaptığı 2009 yılından bu yana Amerika Birleşik Devletleri'nde 4,6 puan, avro bölgesinde ise 3,1 puan düşmesine rağmen hâlâ kriz öncesi seviyelerin yaklaşık 3 ile 6 puan üzerindedir.

Kamu borçluluk oranları ise artmaya devam etmektedir. Son beş yıl içerisinde kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı Amerika Birleşik Devletleri'nde 40 puan artarak 2012 yılında yüzde 107,2'ye, avro bölgesinde ise 27,2 puan artarak yüzde 93,6'ya çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılında küresel ekonomik faaliyetlerdeki durgunluğun etkisiyle enflasyonist baskılar azalmıştır. 2012 yıl sonunda enflasyonun gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde, sırasıyla, yüzde 1,7 ve yüzde 6,2 olacağı tahmin edilmektedir. Bu oranlar, 2011 yılında, sırasıyla, yüzde 2,5 ve yüzde 6,6 olarak gerçekleşen enflasyon oranlarının altındadır. 2013 yılında enflasyonun gelişmiş ekonomilerde yüzde 1,7 ile durağan seyredeceği, gelişmekte olan ekonomilerde ise yüzde 5,7 ile azalmaya devam edeceği tahmin edilmektedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; küresel ekonominin önünde aşağı yönlü 3 temel risk bulunmaktadır. Bu risklerden ilki, avro bölgesinde ekonomik krizin daha da derinleşmesidir. Bu risk, sadece bölge ekonomileri ve Türkiye için değil, Çin ve Hindistan gibi küresel büyüme açısından da tabii ki oldukça önemli bir risktir.

"Mali uçurum" olarak adlandırılan Amerika Birleşik Devletleri'ndeki mali belirsizlikler, küresel görünüme ilişkin diğer önemli bir risktir. Mali uçurum, yaklaşık 700 milyar dolarlık harcama kesintileri ve vergi artışlarının 2013 yılında otomatik olarak devreye girmesi ile Amerika Birleşik Devletleri ekonomisini resesyona sokabilecek büyüklükte bir risktir.

Son olarak, artan jeopolitik gerginlikler uluslararası enerji fiyatlarının hızla yükselmesine yol açabilecektir. OECD tahminlerine göre petrol fiyatlarında varil başına her 10 dolarlık yükseliş, üye ülkelerde ekonomik büyümeyi ortalama 0,25 puan düşürecek, enflasyonu ise yine yaklaşık 0,25 puan artıracaktır.

Tabii, küresel büyümeyi önümüzdeki yıl yukarı çekecek senaryolar da vardır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri ve avro bölgesinin kısa zamanda piyasaları rahatlatacak çözümler üretmesi ve dolayısıyla güven ortamının sağlanması toparlanma sürecini hızlandırabilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel belirsizliklere rağmen Türkiye ekonomisi istikrarını ve güçlü makroekonomik dengelerini korumaktadır.

Türkiye, 2011'in son çeyreğinden itibaren girdiği yumuşak iniş sürecini başarıyla yönetmiştir. Bu süreçte, büyüme kompozisyonu iç ve dış talep arasında dengelenmiş, cari açık daralmış, enflasyonist baskılar azalmıştır.

Bildiğiniz üzere, kriz sonrası dönemde Türkiye ekonomisi çok güçlü bir büyüme sürecine girmiştir. 2010-2011 yıllarında ortalama yüzde 8,8 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi global büyüme liginde üst sıralarda yer almıştır. Bu sayede mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sabit fiyatlarla gayrisafi yurt içi hasıla kriz öncesi seviyenin yüzde 14,2 üzerine çıkmıştır.

Ancak bu dönemde iç talebin yüzde 10,3 ile potansiyelin oldukça üzerinde büyümesi ve dış finansmana erişimin elverişli olması cari açığı yüksek seviyelere çıkarmıştır.

Bu nedenle, geçen yıl cari açığı kontrol altına almak için önemli tedbirler aldık. Bu çerçevede;

Maliye Bakanlığı olarak ithalatın artış hızını sınırlayacak adımlar attık.

Merkez Bankası para politikasını sıkılaştırdı.

 BDDK ise makro ihtiyati uygulamalarla bu sürece destek verdi.

Alınan bu önlemler neticesinde ekonomimiz 2011'in ikinci yarısından itibaren kontrollü bir yavaşlama sürecine girmiştir. Bu süreçte iç talep yavaşlarken dış talep büyümenin motoru hâline gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yıl yumuşak iniş sürecini başarıyla yönettik. Küresel ekonomideki belirsizliklere rağmen önümüzdeki dönemde büyümeyi hızlandırarak 2014 yılında potansiyel büyüme hızına ulaşmayı hedefliyoruz. Orta Vadeli Programda 2012 yılında büyümenin yüzde 3,2 oranında gerçekleşeceğini öngördük. Ancak son açıklanan veriler ışığında büyümenin bir miktar bunun altında kalması olasılığı yüksektir. Ayrıca, büyümede aşağı yönlü revizyon sadece Türkiye'ye özgü bir durum değildir. Örneğin, IMF gelişmekte olan ülkeler için 2012 yılı büyüme tahminlerini ortalama 0,8 puan aşağı çekmiştir. Aslında IMF raporundan sonra ortaya çıkan Avrupa Merkez Bankası ve OECD raporları IMF'ye göre çok daha kötümser bir tablo da çizmiştir.

Ayrıca, en büyük ticaret ortağımız olan avro bölgesindeki daralma, küresel ekonomideki yavaşlama ve yüksek uluslararası enerji fiyatları dikkate alındığında ülkemiz için tabii ki bu büyümedeki sapma makul gibi görülebilir.

Türkiye, IMF tahminlerine göre bu yıl Avrupa'da Letonya ve Kosova'dan sonra en hızlı büyüyen ülke olacaktır. Bu yılki büyüme oranımız gelişmekte olan Avrupa ülkelerinin yüzde 2'lik büyümesinden daha yüksek, Latin Amerika'nın yüzde 3,2'lik büyümesiyle neredeyse başa baş, gelişmekte olan Asya'nın yüzde 6,7'lik büyümesine göre de oldukça düşük olacaktır.

Büyümenin önümüzdeki yıl yüzde 4, 2014 ve 2015 yıllarında ise yüzde 5 olacağını öngörüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cari işlemler açığını önemli ölçüde azalttık, enflasyonu düşürdük, istihdamı artırdık, kamu borçlarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını azalttık. Özetle, bütçe açığı ve büyüme hariç Orta Vadeli Program'da öngördüğümüz hedeflere genel hatlarıyla ulaştık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, yüksek cari işlemler açığını krize dönüştürmeden başarılı bir şekilde yönetmiştir. Ekim 2011'de 78,4 milyar dolara yükselen on iki aylık cari açık, uyguladığımız doğru makroekonomik politikalarla bu yılın eylül ayında 55,8 milyar dolara gerilemiştir. Cari açıktaki bu gerileme, yüksek seviyelerde seyreden petrol fiyatlarıyla, en büyük ticaret ortağımız Avrupa Birliğindeki daralmaya rağmen gerçekleşmiştir. Enerji ithalatını hariç tuttuğumuzda, aslında Türkiye'nin 3,7 milyar dolar cari fazla verdiğini göreceksiniz. Cari açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak, yıl sonunda Orta Vadeli Program'da öngördüğümüz üzere yüzde 7 civarında gerçekleşeceğini, 2015 yılında ise yüzde 6,5'a gerileceğini tahmin ediyoruz. Uygulamaya koyduğumuz yapısal reformlarla cari açığı orta-uzun vadede daha düşük seviyelere çekeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yumuşak iniş sürecine paralel olarak enflasyonist baskılar da azalmıştır. Geçen yılın sonunda yüzde 10,5'a çıkan enflasyon, kasım ayında yüzde 6,4'e inmiştir. Enflasyonun 2013'te yüzde 5,3'e gerilemesini bekliyoruz. Uzun yıllar çift hanelerde seyreden, hatta bazen 3 haneye çıkan enflasyonu tek haneye indirerek tarihî bir başarıya imza attık. Zira, 2002 yılında yüzde 29,7 olan enflasyon ile dünyada en yüksek enflasyon oranına sahip 6'ncı ülkeydik. Kasım ayı itibarıyla yüksek enflasyon liginde 54'üncü sıraya kadar geriledik.

Orta-uzun vadede hedefimiz, enflasyonu düşük tek haneli rakamlara indirmektir. Böylelikle, büyümenin önündeki en büyük kısıtı ortadan kaldırmış olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki dönemde büyümemizi destekleyecek önemli unsurlardan biri, son yıllarda yakaladığımız güçlü istihdam artışıdır. Birçok ülkede kriz sonrası istihdam kayıpları telafi edilemezken 2009 yılından bu yana yaklaşık 4 milyon net istihdam sağladık. Manşet işsizlik oranı yüzde 8,8 ile son on yılın en düşük düzeyine inmiştir. Bu dönemde iş gücüne katılım oranının 2,3 puan arttığı göz önüne alınırsa işsizliği azaltmadaki başarımız daha iyi anlaşılacaktır. Nitekim, Uluslararası Çalışma Örgütünün verilerine göre, Türkiye, krizden çıkış sürecinde işsizliği en hızlı düşüren ülke olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürdürülebilir yüksek büyüme için ekonomik istikrar ve güven ortamının rolü çok önemlidir. Bu bilinçle, Hükûmet olarak her zaman mali disipline önem verdik. Bugün birçok ülke borç sorunuyla mücadele ederken Türkiye'de kamu borçlarının sürdürülebilirliğine ilişkin hiçbir tereddüt kalmamıştır. İktidara geldiğimiz 2002 yılında genel devlet açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 11 civarındaydı, hükûmetlerimiz döneminde kararlılıkla uyguladığımız ihtiyatlı maliye politikaları sayesinde bu oranı ciddi ölçüde azalttık, 2012 gibi nispeten sıkıntılı bir yılda dahi genel devlet açığının yüzde 1,6 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu oran OECD ülkeleri için öngörülen yüzde 5,5'luk açığın üçte 1'inden az, Maastricht Kriteri'nin ise neredeyse yarısı kadardır. Genel devlet açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2015 yılında yüzde 0,9'a indirmeyi hedefliyoruz.

Çok değil, bundan on yıl önce Türkiye'de kamu borçlarının sürdürülebilir olmadığı kanısı piyasalara hâkimdi ancak kısa sayılabilecek bir sürede kamu borç stokunu ülkemiz için bir sorun olmaktan çıkardık. 2002 yılında yüzde 74 olan kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2012 yılında yüzde 36 civarına düşeceğini öngörüyoruz. Bu oran yüzde 60'lık Maastricht Kriteri'nin yaklaşık 24 puan altında, OECD ortalamasının ise üçte 1'i kadardır. Kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını önümüzdeki dönemde de azaltmaya devam ederek 2015 yılında yüzde 31'e indirmeyi hedefliyoruz. 2002 yılında yüzde 36,3 olan kamu net dış borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını Haziran 2012 itibarıyla eksi yüzde 0,3 olmuştur. Yani hazinemiz net bazda dünyadan alacaklı konuma gelmiştir.

AK PARTİ hükümetleri öncesinde hem borcun faizi hem de faiz giderlerinin vergi gelirleri içerisindeki payı oldukça yüksekti. 2002 yılında reel faiz oranları yüzde 25'in üzerinde, faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı ise yüzde 86'lar civarındaydı. Mali disiplin sayesinde reel faizi sıfırlarken faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranını 2012 yılında yüzde 17,6'ya kadar düşüreceğiz. Bunların bir yansıması da tarihin en düşük seviyelerine inen hazine borçlanma faizleridir. Çok değil, on dokuz yıl önce hazine ihalelerinde yüzde 400'lerin üzerine çıkan yıllık bileşik faiz oranı kasım ayında yüzde 5,9'a kadar düşmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki dönemde hane halkı ve bankacılık sektörünün güçlü bilançoları, iç talebin ve dolayısıyla ekonominin büyümesini destekleyecek önemli iki unsur olacaktır. Hükûmetlerimiz döneminde sağladığımız ekonomik ve siyasi istikrar ile özel sektörün önünü açtık. Bizden önceki on yıllık dönemde özel sektör yatırımları reel bazda yüzde 29 azalmışken AK PARTİ hükûmetleri döneminde 2,7 kat artmıştır. Bu dönemde şirketlerimiz ölçek büyütmüş ve global düzeyde rekabet edebilir seviyeye gelmiştir. Türkiye, marka değeri açısından dünyanın ilk 20 ülkesinden biri olmuştur. Küresel ticaretten aldığımız pay da önemli oranda artmıştır. Türkiye'nin küresel ticaretteki payı 2002 yılında yüzde 0,66 iken bu oran 2011 yılında yüzde 1,02'ye kadar yükselmiştir. 2002 yılında 1 milyar doların üzerinde ihracat ettiğimiz ürün sayısı 9 iken bu rakam 2011 yılında 32'ye yükselmiştir. Benzer şekilde, aynı dönemde 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ülke sayısı 8 iken bu sayı 2011 yılında 30'a kadar çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu unsurların yanı sıra, önümüzdeki dönemde finansal koşullardaki esneklik de büyümeyi destekleyecektir.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, gecelik borç verme faiz oranını son 3 ayda 250 baz puan, ortalama fonlama maliyetini ise son 6 ayda yaklaşık 500 puan düşürmüştür. Kredi faiz oranları da piyasa faizlerine paralel olarak kademeli bir şekilde düşmektedir. Dolayısıyla, bu da, yine 2013 yılında büyümeyi destekleyici bir unsurdur. Benzer şekilde, kredi notumuzun yaklaşık yirmi yıl aradan sonra tekrar yatırım yapılabilir seviyeye yükselmiş olması da büyüme üzerinde olumlu bir rol oynayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisi 1990'lı yıllarda yaşadığı tahribatın ve 2001'deki ağır krizin ardından âdeta dibe vurmuştu. Ancak, son on yılda, AK PARTİ hükûmetleri döneminde uyguladığımız sağlıklı makro ekonomik politikalar ve gerçekleştirdiğimiz reformlarla refah düzeyini yükselttik, ülkemizi küresel ekonominin önemli aktörlerinden biri hâline getirdik. Gerçekleştirdiğimiz reformlarla ülkemizin kurumsal altyapısını güçlendirdik, yatırım ortamını iyileştirdik ve uluslararası rekabet gücünü artırdık. Gelişmiş ülkelerle olan gelir makasını hızla daralttık. 2002 yılında kişi başına düşen millî gelirimiz avro bölgesinin yüzde 37,5'una denk düşerken bugün bu oran yüzde 51,7 düzeyine yükselmiştir.

Dünya Ekonomik Forumunun yaptığı Küresel Rekabet Gücü Endeksi'nde Türkiye, 2005 yılında 117 ülke arasında 71'inci sıradaydı, 2012 yılında ise 144 ülke arasında 43'üncü sıraya yükselmiştir.

Uluslararası Yolsuzluk Algı Endeksi'nde de önemli bir mesafe katettik. 2002 yılında 102 ülke arasında 65'inci sıradayken, yolsuzluk algısı en yüksek olan yüzde 50'lik grup içerisindeydik. 2012 yılında ise 176 ülke arasında 54'üncü sıraya yükseldik ve bir önceki yıla göre tam 7 basamak ilerleme kaydettik. Artık, yolsuzluk algısı en düşük üçte 1'lik grup içerisinde yer alıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu olumlu gelişmeler, ülkemizin önemli ve başarılı bir yapısal dönüşüm içerisinde olduğunu göstermektedir. Ancak, gelinen noktayı yeterli bulmuyoruz, daha gidecek çok yolumuz var.

Önümüzdeki dönemde de büyüme potansiyelimizi güçlendirecek makroekonomik politikaları ve yapısal reformları uygulamaya devam edeceğiz. Bu çerçevede, kayıt dışılıkla mücadele, eğitimde kalitenin artırılması   ve   iş gücü piyasasında esnekliğin sağlanması önemsediğimiz alanlardır. Bu alanlarda daha fazla ilerleme sağlamamız, Türkiye'nin 2 temel sorunu olan cari açık ve işsizlikle mücadelede elimizi güçlendirecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde, cari işlemler açığını orta ve uzun vadede daha makul seviyelere indirmek için attığımız bazı önemli adımları sizlerle paylaşmak istiyorum.

İlk olarak, son on yılda sağladığımız mali disiplin sayesinde kamu tasarruflarında önemli oranda artış sağladık. 2002 yılında kamu tasarruflarının gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı eksi yüzde 4,8'di. Bu oranın 2012 yılında pozitif yüzde 2,4'e ulaşacağını tahmin ediyoruz. Yani, bu dönemde kamu tasarruflarının gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payını yaklaşık 7,3 puan artırdık. Ancak, bu dönemde özel kesim tasarrufları 11,6 puan azalarak yüzde 11,9'a inmiştir.

Özel sektör tasarruflarını artırmak amacıyla bu yıl, bireysel emeklilik sistemini daha cazip kılacak düzenlemeler yaptık. Yeni sistemle katılımcıya doğrudan devlet desteği sağlayacağız.

Ayrıca, mevduatın vadesini uzatmak için kanun değişikliği yaptık. Bu amaçla, kısa sürede buna ilişkin Bakanlar Kurulu kararını açıklayacağız ve ilgili diğer tedbirleri alacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine -cari işlemler açığını azaltmak üzere- 2'nci olarak, biliyorsunuz, maalesef, ülkemiz petrol ve doğal gaz kaynakları açısından zengin değildir. Türkiye birincil enerji kaynakları bakımından yüzde 72 oranında dışa bağımlıdır. Bu nedenle, son yıllarda hızla artan enerji fiyatları, cari işlemler açığında belirleyici bir faktör olmuştur. İşte bu nedenle, hükûmetlerimiz döneminde, enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmak amacıyla yerli, yenilenebilir ve aynı zamanda çevreci enerji yatırımlarını önceliklendirdik.

2011 yılı sonu itibarıyla toplam kurulu elektrik enerji gücümüzün yüzde 36,1'i yenilenebilir enerji kaynaklarından, özellikle hidroelektrik santrallerinden elde edilmektedir. Şu anda inşa hâlindeki santrallerden elde edilecek kaynakları da ekleyince ülkemiz yenilenebilir enerjinin toplam kurulu güç içerisindeki payı yüzde 46,6'ya yükselecek ve enerjide dışa bağımlılığımız kayda değer bir oranda azalmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3'üncü olarak, Türkiye'yi katma değer zincirinde yukarılara taşıyacak adımları attık, atmaya devam ediyoruz. Bu kapsamda, uygulamaya koyduğumuz yeni teşvik sistemi ile ülkemizin uluslararası rekabet gücünü artırma potansiyeline sahip, AR-GE içeriği yoğun, yüksek teknolojili ve katma değerli, stratejik önemi haiz yatırımları teşvik ediyoruz. Son on yılda, AR-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payını yüzde 0,53'ten yüzde 0,86'ya kadar çıkardık. Hedefimiz, AR-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payını orta vadede yüzde 2'ye, uzun vadede ise yüzde 3'e çıkarmaktır. Bunun için özel sektöre çok güçlü destekler veriyoruz.

Yine, verdiğimiz destekler sayesinde, Türkiye Avrupa'nın en çok marka başvurusu yapılan ülkesi konumuna gelmiştir. Benzer şekilde, endüstriyel tasarımda Türkiye Avrupa'da 3'üncü sıraya yükselmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4'üncü olarak, küresel rekabet gücümüzü artıracak altyapı yatırımlarına da öncelik veriyoruz. Hükûmetlerimiz döneminde altyapıda gerçekleştirdiğimiz yatırımlar sayesinde kara, hava ve demir yollarında büyük mesafeler katettik. Önümüzdeki dönemde de bu çabalarımızı yoğunlaştıracağız.

Son olarak, ülkemizde bilgi ve teknoloji yoğun üretim ve ihracatın payını artırmak için beşerî sermayemizin kalitesini yükseltmek şarttır. Maalesef, hükûmetlerimizden önceki dönemlerde eğitimin yeterince önceliklendirilememesi sebebiyle 25 yaş üstü nüfusun okulda geçirdiği süre ortalama altı buçuk yıldır. Bu süre OECD ülkelerinde ortalama on bir yıldır. Bu durum, küresel rekabette arzuladığımız seviyelere ulaşmamıza engel olmuştur.

Bu nedenle, hükûmetlerimiz eğitimi önceliklendirmiş, bütçeden eğitime ayrılan kaynağı son on yılda 6 kattan fazla artırmıştır. Ayrıca, zorunlu eğitim süresini on iki yıla çıkararak önümüzdeki dönemde uluslararası ortalamanın üstüne çıkmayı hedeflemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda istihdamda yakaladığımız büyük başarılara rağmen işsizlik hâlâ Türkiye'nin temel sorunlarından biridir. Hükûmet olarak işsizliği daha düşük seviyelere indirmek için kısa, orta ve uzun vadeli birçok tedbir aldık.

Şimdi, bunlardan birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum: Kısa vadede işsizliği azaltmak amacıyla aktif iş gücü politika uygulamalarını son yıllarda önemli oranda artırdık.

Bu programlardan yararlanan kişi sayısı 2008 yılında 32 bin iken bu sayı 2012 yılının ilk on ayında yaklaşık 377 bin kişiye ulaşmıştır. Orta vadeli perspektifle istihdamı artırmak amacıyla arz-talep uyumsuzluğunu gidermeye yönelik çeşitli projeleri hayata geçirdik.

İşsizlerimize beceri kazandırmak amacıyla başlattığımız Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesi ile 80 binden fazla kişiyi mesleki   eğitimden geçirdik ve bir meslek sahibi yaptık.

GAP, DAP, KOP ve DOKAP gibi bölgesel kalkınma projelerinin de istihdam yaratma potansiyeli oldukça yüksektir. Bu nedenle Hükûmetimiz son yıllarda bu projelere giderek artan oranda kaynak ayırmaktadır. Örneğin, GAP projesinin tamamlanmasıyla yaklaşık 1,3 milyon kişiye doğrudan istihdam, millî ekonomiye ise yıllık 6,6 milyar dolar katkı sağlanması beklenmektedir. Benzer şekilde, DAP projesinin de 1,2 milyon kişiye istihdam yaratacağı ve ekonomiye yıllık 1,4 milyar dolar katkı sağlayacağı öngörülmektedir. 2009 ve 2012 yıllarında uygulamaya koyduğumuz teşvik sistemleri sayesinde yatırımcının üzerindeki istihdam kaynaklı yükleri oldukça azalttık. 2009 yılında uygulamaya koyduğumuz teşvik sistemi kapsamında 376 bin kişilik istihdam taahhüt edilmiştir. Yeni teşvik sistemi kapsamında ise 2012 Haziran ayından bu yana öngörülen istihdam 72 bin kişi civarındadır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; işsizlikle uzun vadede mücadele kapsamında eğitimin hem yaygınlığını hem de niteliğini artırmaya yönelik çok önemli adımlar atıyoruz. Az önce de ifade ettiğim gibi, hükûmetlerimiz döneminde bütçeden en çok katkıyı eğitime ayırmaya başladık.

İş gücü piyasalarında tabii ki katılıklar ülkemizde istihdamı sınırlayan önemli faktörlerden birisidir. Bu sorunları çözmek için sosyal taraflarla istişare içerisinde gerekli düzenlemeleri önümüzdeki dönemde yapmayı ümit ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi sizlere 2011 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı hakkında bilgi vermek istiyorum. 2011 yılında bütçe giderleri 314,6 milyar lira, bütçe gelirleri 296,8 milyar lira, bütçe açığı 17,8 milyar lira, faiz dışı fazla 24,4 milyar lira olarak gerçekleşmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe gerçekleşme tahminlerimiz çerçevesinde, 2012 yılı sonunda bütçe giderlerinin 362,7 milyar lira, bütçe gelirlerinin 329,2 milyar lira, bütçe açığının 33,5 milyar lira, faiz dışı fazlanın 15,5 milyar lira olacağını tahmin ediyoruz. Buna göre, 2012 yılında bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı geçen yıl Orta Vadeli Program'da öngördüğümüz oranın yaklaşık 0,8 puan üzerinde gerçekleşecektir. Bu da bütçe açığında 12,4 milyar liralık bir sapmaya tekabül etmektedir. Hedefe oranla bütçe açığındaki sapmada esas itibarıyla harcamalardaki artış etkili olmuştur. 2012 yıl sonunda merkezî yönetim bütçe giderlerinin 362,7 milyar lirayla başlangıç ödeneğine göre yüzde 3,3 oranında yani 11,7 milyar lira daha yüksek gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu giderlerin başlangıç ödeneğine göre daha yüksek gerçekleşecek olmasında esas itibarıyla yatırımlar etkili olmuştur.

Bütçe harcamalarındaki sapmanın yüzde 55'i sermaye giderleri ve sermaye transferlerindeki artıştan kaynaklanmaktadır. Bu harcamalar ülkemizin üretken kapasitesini ve büyüme potansiyelini artırıcı niteliktedir. Buna ilaveten personel giderleri ile mal ve hizmet alım giderleri de artışta etkili olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılında bütçe gelirlerinin 329,2 milyar lira ile vergi gelirlerinin ise 278,8 milyar lirayla bütçe hedefleri doğrultusunda gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu yıl küresel ekonominin önemli ölçüde yavaşlamasına ve beklentilerin kötüleşmesine rağmen -tabii ki bunun Türkiye'ye yansımaları var- bütçe gelirlerinde sapma olmayacak olması takdir edersiniz ki bir başarıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yıl bütçe açığındaki sapmayı kontrol altına almak için, vergi artışları dâhil, bazı tedbirleri aldık. Bu dönemde mali disiplinin önemini kavrayan pek çok ülke de benzer önlemlere başvurmuştur. Hatta özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi gibi gelir etkisi kısa sürede görülen önlemler genel olarak tercih edilmiştir. Örneğin, 2009-2012 döneminde, 27 AB ülkesinin 22'si ÖTV'yi, 14'ü KDV gelirlerini artırıcı yönde düzenleme yapmıştır. Dolaylı vergilerin yanı sıra birçok ülke, gelir vergisi, sosyal güvenlik kesintileri ile servet üzerinden alınan vergileri de artırmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Plan'a uygun olarak hazırlanan 2013 yılı bütçesi, Maliye Bakanlığım döneminde hazırlanan 4'üncü, AK PARTİ hükûmetleri döneminde hazırlanan 11'inci bütçedir.

2013 yılı bütçesi, mali disiplini ve makroekonomik istikrarı korumayı amaçlayan, büyümeyi, istihdamı ve yatırımları destekleyen, eğitim, sağlık ve altyapıyı önceliklendiren, sosyal nitelikli harcamalara ağırlık veren, toplumsal refahı gözeten bir bütçedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de 2013 yılı bütçesine baz oluşturan makroekonomik tahminleri sizlerle paylaşmak istiyorum: Gayrisafi yurt içi hasıla büyüklüğü 1 trilyon 571 milyar lira, ithalat 253 milyar dolar, ihracat  158  milyar  dolar, büyüme oranı yüzde 4, deflatör yüzde 5,3, TÜFE -yıl sonu- yüzde 5,3.

Bu çerçevede, 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinin büyüklükleri aşağıdaki gibidir:

Bütçe giderleri 404 milyar lira, faiz hariç giderler 351 milyar lira, bütçe gelirleri 370,1 milyar lira, vergi gelirleri 317,9 milyar lira, vergi dışı gelirler 52,2 milyar lira, bütçe açığı        34 milyar lira, faiz dışı fazlayı 19 milyar lira olarak öngördük.

Büyüme, büyümenin kompozisyonu ve deflatör tahminleriyle 2012 yılında alınan tedbirler birlikte değerlendirildiğinde bütçe gelir tahminlerimizin gerçekçi olduğu görülecektir. 2013 yılında harcamaların bütçe öngörüleri çerçevesinde kalması için gerekli tedbirleri alacağız. Bu çerçevede kamu harcama programlarında verimlilik artışı sağlamak amacıyla idari bir mekanizma oluşturacağız. Önemli harcama programlarını tek tek gözden geçireceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu kaynaklarının nereye harcanacağını bilmek vatandaşlarımızın en doğal hakkıdır. Bu nedenle, şimdi sizlere 2013 yılı bütçesiyle toplayacağımız gelirleri nereye harcayacağımızı ve bu bütçenin vatandaşlarımıza neler getireceğini anlatmak istiyorum.

2013 yılı bütçesi, eğitimi, dolayısıyla uzun vadeli geleceğimizi önceliklendiren bir bütçedir. 2013 yılında eğitime ayırdığımız kaynağı bir önceki yıla göre yüzde 20,7 oranında artırarak 68,1 milyar liraya çıkarıyoruz. Böylece 2002 yılından bu yana bütçeden eğitime ayrılan kaynağı 6 kattan fazla artırarak eğitimin bütçe içindeki payını yüzde 9,4'ten yüzde 17'ye yükseltmiş olacağız.

Eğitim ve öğretimde fırsat eşitliği sağlamak ve okullarımızdaki teknolojiyi iyileştirmek amacıyla uygulamaya konulan FATİH Projesi'ni 2013 yılında da destekleyeceğiz. 2012 yılında bu proje için bütçeden ayırdığımız kaynak 803 milyon lira iken 2013 yılında bunu 1,4 milyar liraya çıkarıyoruz.

 Bu yıl yeni bir uygulamayla üniversite birinci öğretim ve açık öğretim öğrencilerinden alınan harçları kaldırdık. Artık, 2,3 milyon öğrencimize yükseköğretimi harçsız sunuyoruz. Bu çerçevede, üniversite öğrencileri için 498 milyon liralık katkı payını bütçeden karşılayacağız. Üniversitelerimizin öğretim elemanı ve personel ihtiyacını hızlı bir şekilde karşılayabilmek için ilave 14 bin atamaya izin veriyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vatandaşlarımıza kaliteli sağlık hizmeti sunmak için daha fazla kaynak ayırıyoruz. 2013 yılında kamu sağlık harcamaları için Sosyal Güvenlik Kurumu ve merkezî yönetim bütçesinden 67,9 milyar liralık kaynak öngörüyoruz. Bu rakam 2012 yılına göre yüzde 11,1'lik bir artış ifade ediyor, 2002'ye göre ise 5 kattan fazla bir artışı yine ifade ediyor. Böylece eğitimden  sonra en fazla kaynağı sağlığa ayırmış oluyoruz.

Tüm illerimizde uygulanan aile hekimliği hizmeti ile vatandaşlarımıza kolayca ulaşabilecekleri birinci basamak sağlık hizmeti sunuyoruz. Aile hekimliği için 2013 yılı bütçesinde yüzde 17,1 oranında bir artışla 4 milyar liralık kaynak tahsis ediyoruz.

Hükûmetlerimiz döneminde sağlık göstergelerinde önemli iyileşmeler elde ettik. Erişilebilir, etkin ve kaliteli sağlık hizmetleriyle son on yılda bebek ölüm oranı binde 31,5'tan binde 7,7'ye indi. Türkiye'nin dokuz yılda elde ettiği bu başarıya OECD ülkeleri otuz bir yılda ancak ulaşabilmişti.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 2013 yılı bütçesiyle yatırımları ve istihdamı dolayısıyla reel ekonomiyi daha fazla destekleyeceğiz. Bu amaçla, işveren prim desteği, tarımsal kredi faiz desteği, esnaf kredi faiz desteği, teşvik ödemeleri ve KOBİ destekleri için ayırdığımız kaynağı yüzde 23,3 oranında artırarak 10,2 milyar liraya yükseltiyoruz.

Tarıma ve çiftçimize desteğimizi artırarak devam ettiriyoruz. 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinde çiftçimize doğrudan hibe olarak yapılacak ödemeler için ayrılan kaynağı bir önceki yıla göre enflasyonun neredeyse 5 katı, yani yüzde 25 artırarak yaklaşık 9 milyar liraya çıkartıyoruz. Bu rakam 2002 yılında yaklaşık 1,9 milyar lira idi. Tarıma yapılan toplam destek tutarını ise, 2002 yılından bu yana 4 kattan fazla artırarak, 2013 yılında 13,1 milyar liraya çıkartmış olacağız. Az önce zikrettiğim desteklerin yanı sıra, birçok tarımsal ürünün KDV oranını yüzde 1 gibi düşük bir seviyede tutarak da tarımsal üretimi ve ticareti destekliyoruz. Ayrıca, OECD hesaplamalarına göre, Türkiye'de toplam tarımsal desteğin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 2,2'dir. Bu oran ile ülkemiz OECD'de en yüksek tarımsal desteği sağlayan 2'nci ekonomi konumundadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılında yatırımlara daha fazla kaynak ayıracağız. 2013 yılında merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kurumların yatırım ödeneklerini 2012 yılı başlangıç ödeneğine göre yüzde 20 oranında artırarak 39,2 milyar liraya çıkarıyoruz.

Yine, çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmiyoruz. İktidara geldiğimiz 2002 yılından bu yana kamu çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik, bundan sonra da ezdirmeyeceğiz. Aile yardımı ödeneği dâhil en düşük memur maaşı 2002 Aralık ayında 392 lira iken, 2012 Aralık ayında 1.758 liraya çıkmış ve buradaki artış yüzde 348,5 olmuştur. Bu dönemde, tabii ki, enflasyonun yüzde 141 civarında olduğunu dikkate alırsanız hakikaten bu artışı çok daha iyi bir şekilde anlamış oluruz. Yine, benzer bir şekilde, aile yardımı ödeneği dâhil ortalama memur maaşı 2002 Aralık ayında 578 lira iken 2012 Aralık ayında 2.042 liraya çıkmıştır. Burada da artış yüzde 253,3 olmuştur. Benzer şekilde, net asgari ücret 2002 Aralık ayında 184 lira iken 2012 Aralık ayında 740 liraya çıkmış, artış oranı yüzde 301,5 civarında olmuştur.

Tabii, benzer şekilde emekli aylıklarını da artırdık. Benim sizlere dağıttığım kitapçıkta bunun bütün detayları olduğu için sizleri daha fazla rakamlara boğmak istemiyorum ama çok açık ve net bir şekilde şunu ifade etmek isterim: 2002 yıl sonundan 2012 Kasım sonuna kadar enflasyonun yüzde 141,4 olduğunu biz göz önünde bulundurursak çalışanlarımıza ve emeklilerimize enflasyonun çok üstünde artışlar yaptığımız açık bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Bu tutarlar ve artış oranları çalışan ve emekli vatandaşlarımızın mali durumlarını 2002 yılına göre ciddi bir şekilde iyileştirdiğimizi ve gelirlerinde önemli ölçüde reel artışlar yaptığımızı açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Son olarak, emekli maaşları arasındaki farkı gidermek için 2012 yılında 6283 sayılı Kanun'u çıkardık. 2013 başında uygulamaya konulacak intibak düzenlemesi için bütçede 2,7 milyar liralık kaynağı ayırdık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı bütçesiyle sosyal güvenlik sistemini güçlü bir şekilde desteklemeye devam ediyoruz. 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinde Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan transferlerin yıl sonu gerçekleşme tahminine göre yüzde 16 artarak 72,9 milyar liraya çıkacağını tahmin ediyoruz. Yaşlılarımıza, engellilerimize, fakirlerimize, kimsesizlerimize, çocuklarımıza ve kadınlarımıza daha fazla kaynak ayırıyoruz. Sosyal hizmetler ve sosyal yardım harcamaları için 2013 yılı bütçesinde yüzde 25,1'lik artışla 26,4 milyar liralık kaynak ayırdık.

Yine, AR-GE faaliyetlerini de desteklemeye devam ediyoruz. 2013 yılında, başta TÜBİTAK AR-GE projeleri olmak üzere, üniversite ve sanayi kesimi AR-GE projelerini destekleyeceğiz. Bu kapsamda, 2013 yılı bütçesinde toplam 2,8 milyar liralık ödenek öngördük.

Yerel yönetimlere de daha fazla kaynak ayırıyoruz. 2013 yılında mahallî idarelere toplam 37,7 milyar liralık destek sağlayacağız. Bu desteğin 33,4 milyar lirası 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinden ayrılan gelir paylarından oluşmaktadır. Bu rakam, 2012 yılına göre yüzde 18'lik bir artışı ifade etmektedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; kentsel dönüşüme de ilk defa 2013 yılında can suyu veriyoruz. Ülkemizi afet riskine karşı daha güvenli hâle getirmek için 2013 yılı bütçesinde çevre katkı payı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı döner sermayesinden gelen tutarlarla birlikte yaklaşık 1 milyar liralık kaynak ayırdık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarlarımız döneminde uygulamakta olduğumuz gelir politikalarının temel amaçları, vergilemede adalet ve etkinliğin artırılması, kayıt dışılığın azaltılması, mali disiplinin sürdürülmesi, istihdam ve yatırımların teşviki, rekabet ortamının geliştirilmesi, bölgesel ve sosyal gelişmişlik farklarının azaltılmasıdır. Bu hedefleri gerçekleştirmeye yönelik olarak gelir politikalarımızı geliştirmeye ve uygulamaya devam ediyoruz.

Uzun soluklu bir çalışma neticesinde tüm paydaşların görüşlerini alarak hazırladığımız Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı çalışmalarını Maliye Bakanlığı olarak tamamladık, Ekonomi Koordinasyon Kuruluna sunduk, kanunu önümüzdeki yılın ilk yarısında Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmeyi hedefliyoruz.

Vergi Usul Kanunu'nu ticari hayattaki gelişmelere paralel bir şekilde gözden geçiriyoruz. İnşallah, bunu da yine gelecek yılın ilk yarısında yüce Meclisimize getirme imkânı buluruz.

Vergi adaletini iyileştirecek düzenlemeler yaptık, yapıyoruz. Vatandaş ile devlet arasındaki ilişkiyi daha adil kılabilmek amacıyla, fazla ve yersiz tahsil edilen vergilerin faiziyle birlikte iadesine olanak sağlayan düzenlemeyi bu yıl hayata geçirdik.

Bireysel Emeklilik Sistemi'nden ayrılanlardan anapara üzerinden alınmış vergilerin iadesi için gerekli düzenlemeleri yaptık.

Gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerimize basit usule dönme imkânı getirdik. Böylece, iş hacmi daralan mükelleflerin daha maliyetli bir vergi rejimine tabi tutulmasının önüne geçmiş olduk.

Ödeme gücü yüksek kesimlerin de yararlandığı vergi avantajlarını vergi adaletini güçlendirecek şekilde yeniden gözden geçirdik. Bu konuda daha fazla adım atmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu kesimler için önceden var olan mesken kira geliri istisnasını kaldırdık. Konut teslimlerinde uygulanan KDV oranlarını belirlerken konutun fiyat ve sınıfını da dikkate almaya yönelik çalışmalarımızı tamamladık. Ümit ediyorum ki önümüzdeki birkaç hafta içerisinde buna ilişkin Bakanlar Kurulu kararını çıkarmış oluruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef kamuoyunda "Türkiye'de vergi yükünün çok yüksek olduğu" yönünde doğru olmayan bir kanaat yerleşmiştir. Oysa Türkiye'de vergi yükü, yani sosyal güvenlik primleri dâhil toplam vergilerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 26'dır. Bu oranla ülkemiz, OECD ülkeleri arasında vergi yükü en düşük 6'ncı ülke konumundadır. Ortalama vergi yükü OECD ülkelerinde yüzde 33,9, Avrupa Birliği ülkelerindeyse yüzde 38,4'tür. Dolayısıyla, Türkiye'deki vergi yükünün yüzde 26 olduğunu dikkate alırsak hakikaten Türkiye'de vergi yükünün çok yüksek olduğunu iddia etmek zordur.

Ancak, bir eleştiriyi kabul etmek gerekirse o da vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin payının yüksek olmasıdır. Ülkemizde, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 47,7 ile OECD ortalamasının 13 puan üzerindedir fakat burada asıl önemli olan konu dolaylı verilerin yüksekliğinden ziyade, dolaysız vergilerin yeterli düzeyde olmamasıdır. Dolaylı vergilerin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı ülkemizde yüzde 12,4'tür. Bu oran Avrupa Birliği ortalamasının yaklaşık 1 puan altında, OECD ortalamasının ise yaklaşık 1,4 puan üzerindedir. Dolayısıyla, burada sorun, dolaysız vergilerin, doğrudan vergilerin düşük olmasıdır. Türkiye'de dolaylı vergi oranları, alkollü içecekler, tütün mamulleri, petrol ürünleri, binek otomobiller ve mobil iletişim hariç, yüksek değildir. Hatta ülkemizde genel KDV oranı yüzde 18'le, AB ülkelerinde ortalama yüzde 21, OECD ülkelerinde ise ortalama yüzde 19 olan oranın altındadır.

Ayrıca,  hükûmetlerimiz döneminde eğitim, sağlık, turizm ve tekstil gibi sektörlerde KDV oranını yüzde 18'den yüzde 8'e, bazı gıda ürünlerinde ise KDV oranını yüzde 8'den yüzde 1'e indirdik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayıt dışılıkla mücadeleyi terörle mücadele kadar önemli görüyorum. Çünkü, kayıt dışılık, haksız rekabet ile gelir dağılımını bozan, firmalarımızın ölçek büyütmesini engelleyen ve nihayetinde ülkemizin kalkınmasını ve toplumsal refahı sekteye uğratan önemli bir olgudur. Bu nedenle hükûmetlerimiz döneminde kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye ilişkin önemli adımlar attık. Bu çabalarımızın sonucunda başarı da söz konusu. TÜİK istatistiklerine göre, kayıt dışı istihdam son on yılda 12 puan azalarak Ağustos 2012'de yüzde 40,1'e kadar geriledi. Benzer şekilde uluslararası çalışmalar da ülkemizde kayıt dışılığın azalmaya başladığını göstermektedir. OECD ülkeleri için yapılan bir araştırmaya göre, ülkemizde kayıt dışılık 2003 yılından bu yana 5 puan azalarak yüzde 27,2'ye kadar gerilemiştir. Ancak  kayıt  dışılık  oranı -yani Türkiye'deki oran- AB ülkelerinde ortalama yüzde 19,2 olan oranın üzerindedir. Amacımız, orta ve uzun vadede kayıt dışılığı AB ortalamasına, daha sonra da altına düşürmektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayıt dışılıkla mücadelede iki temel unsura özellikle önem veriyoruz. Bunlardan ilki, vergi denetimindeki etkinlik, ikincisi ise mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu artırmaktır.

Etkin ve güçlü vergi denetimi için gerek insan kaynağı gerekse teknolojik altyapının geliştirilmesine büyük önem veriyoruz.

Vergi denetiminde bilişim altyapımızı güçlendiriyoruz.

Elektronik denetim ve teftiş sistemlerini uygulamaya koyduk.

Mükelleflerin vergiye uyum düzeyini ölçmek için Mükellef Karne Projesi'ni başlatıyoruz.

Bölgesel ve sektörel mükellef faaliyetlerini daha etkin takip etmek için Sektör Bilgi Sistemi Projesi'ni hayata geçiriyoruz.

Elektronik ticareti, hazırladığımız robot yazılımlar sayesinde yakında takip etmeye başlayacağız.

Kara ve deniz yolu ile şehirlerarası ve uluslararası yolcu taşımacılığında elektronik bilet uygulamasını başlattık. Kayıtlı ekonomiye geçişte önemli bir rol oynayan bu sistemi diğer sektörlere de yaygınlaştıracağız.

Elektronik Öndenetim Sistemi ile mükellefin vergiye tabi faaliyetlerini mobil teknolojiler kullanarak yerinde tespit edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce de ifade ettiğim üzere, kayıt dışılıkla mücadelede önemli olan ikinci unsur, mükelleflerin vergisel yükümlülüklerini yerine getirme bilincidir. Bu kapsamda yürüttüğümüz faaliyetlerimiz hakkında da özet bilgiler sunmak istiyorum.

Öncelikli olarak vergi bilincinin yerleşmesi ve kalıcı hâle gelmesi adına, hükûmetlerimiz döneminde ilk kez Mükellef Hakları Bildirgesi'ni yayınladık, vergi incelemelerine süre kısıtlaması getirdik.

Mevzuata aykırı rapor yazılamayacağını güvence altına aldık. Rapor değerlendirme komisyonları ile vergi inceleme raporlarında kaliteyi artırma çabasına girdik.

Görüş değişikliği gibi idarenin sorumluluğunda olan hatalar nedeniyle mükelleflerimize ceza kesilmesinin önüne geçtik.

Vergiye gönüllü uyumu artırmak için hizmet seçeneklerini de genişletiyoruz.

Önceden Hazırlanmış Kira Beyanname Sistemi ile kira geliri elde eden mükelleflerimize beyannamelerini bu yıl önceden hazırlayıp gönderdik ve burada başarı sağladık. Böylece, bir önceki yıla göre, ilk defa beyanname veren gayrimenkul sermaye iradı mükellef sayımızı 371 bin kişi artırdık yani bir yılda yüzde 144'lük bir artış söz konusu. Bu sistemi diğer gelir unsurlarını da kapsayacak şekilde önümüzdeki yıl genişletme çabası içerisinde olacağız.

Hesap verebilir, şeffaf bir yönetim anlayışıyla, Özelge Sistemi kapsamında mükelleflerimizin başvurularının tamamını elektronik ortamda sonuçlandırıyor, özelgeleri İnternet'te yayınlıyoruz.

Katma Değer Vergisi İadesi Risk Analiz Sistemi'yle KDV iadelerini elektronik ortamda en kısa zamanda sonuçlandırıyoruz.

Elektronik Arşiv Projesi sayesinde mükelleflerimizin arşivleme maliyetlerini düşürüyoruz.

Vatandaşlarımıza İnternet üzerinden borç sorgulama imkânını bu sene getirdik.

Elektronik Beyanname Sistemi'yle artık beyannamelerin yüzde 99'undan fazlasını elektronik ortamda alıyoruz.

Mükelleflerimize, vergi yükümlülüklerini kolaylıkla yerine getirmeleri için, ödemelerini elektronik ortamda yapma, motorlu taşıtlar vergisi ve trafik para cezalarını da kredi kartıyla ödeme kolaylığı getirdik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi bilincinin artırılması amacıyla yoğun bilgilendirme çabalarını da yürütüyoruz. Kayıt dışılıkla mücadelede her yönden etkinliği artıracak, 2011-2013 dönemini kapsayan Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı'nı büyük bir kararlılıkla uyguluyoruz ve bu uygulamaları biz her altı ayda bir ilerleme raporuyla kamuoyuyla da tabii ki paylaşıyoruz. Bu çerçevede risk esaslı yaklaşım ile yüksek riskli alanlarda Sosyal Güvenlik Kurumuyla ortak denetimler yapmaya başladık ve bu denetimleri artırıyoruz. Mükelleflerin faaliyetleriyle sicil kayıtlarını uyumlu hâle getiren Mükellef Bilgileri Bildirim Sistemi'ni uygulamaya koyduk. İş Yeri Elektronik Denetim Defteri ve Elektronik Sicil Merkezîni oluşturduk.

Kayıt dışılığın yoğun olduğu inşaat sektöründeki faaliyetleri elektronik sistemlerle takip ediyoruz.

Bandrollü Ürün İzleme Sistemi ile tütün mamulleri ve alkollü içecek kaçakçılığıyla mücadelede etkinliği artırdık.

10 numaralı yağ olarak bilinen ve kaçak akaryakıt olarak kullanılan ürünlerde vergi oranlarını arttırdık, vergi tecil ve terkin uygulamasına son verip vergi iade sistemine geçtik.

Araçların ithalat veya imalat ile nihai tüketiciye satış aşamalarını takip ediyoruz.

Kayıt dışı iş yerlerinin kayıt altına alınmasına yönelik olarak iş yerleri için elektrik ve doğal gaz aboneliği sırasında mükellefiyet kaydının aranmasını şart koştuk.

Banka POS cihazlarıyla, yazar kasaları uyumlu hâle getiriyoruz. Bu sayede POS'tan geçen her alışverişin fişi otomatik olarak kesilmiş olacak.

Kozmetik ürünlerde takip sistemini hayata geçiriyoruz.

Hal Kayıt Sistemi ile Serbest Bölgelerde Bilgisayar Uygulama Programı'nı inşallah yakında tamamlayacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelir politikalarımızı ekonomik ve sosyal politikalarla uyumlu, reel ekonomiyi destekleyecek, istihdam ve  yatırımları teşvik edecek, sermaye birikimi ve tasarrufları güçlendirecek ve iş yapma ortamını iyileştirecek şekilde geliştirmeye devam edeceğiz. Bu çerçevede bu yıl attığımız en önemli adımlardan biri uygulamaya koyduğumuz yeni teşvik sistemidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri döneminde üretim ve istihdamı artırmak amacıyla vergi yükünü azalttık. 2002 yılında yüzde 33 olan kurumlar vergisini 2006 yılında yüzde 20'ye indirdik. Böylece kurum kazançları üzerindeki toplam vergi yükünü yüzde 65'ten yüzde 34'e indirdik.

Hükûmetlerimiz döneminde gelir vergisi oranlarını da düşürdük. En yüksek vergi dilimine uygulanan yüzde 49,5'luk vergi oranını 2006 yılında yüzde 35'e indirdik. Benzer şekilde en düşük vergi dilimine uygulanan vergi oranını yüzde 22'den yüzde 15'e çektik.

2008 yılında, çalışanların medeni durumlarını ve çocuklarını da dikkate alarak vergi sistemimize kazandırdığımız asgari geçim indirimiyle 4 çocuklu bir asgari ücretlinin gelir vergisi yükünü yüzde 12,8'den sıfıra kadar indirdik

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Ek süre veriyorum Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

         İstihdam üzerindeki prim yüklerini azalttık. Sigorta primi işveren payının 5 puanlık kısmını bütçeden karşılamaya devam ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi politikasını ülkemizin rekabet gücünü artıracak şekilde geliştirdik, geliştirmeye devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısa kesmek için sonuç kısmına geleceğim. Hükûmetlerimiz döneminde sağladığımız siyasi istikrar, güven ortamı ve uyguladığımız tutarlı makroekonomik politikalar sayesinde Türkiye son on yılda büyük bir değişim ve dönüşüm sürecine girmiştir.

Bu dönemde, milletimizin güçlü desteğini arkamıza alarak birçok yapısal sorunu çözüme kavuşturduk. Ülkemizin fiziki ve kurumsal altyapısını iyileştirdik. Beşerî sermayemizin kalitesini yükselttik, vatandaşlarımızın refah seviyesini artırdık. Tüm bunları yaparken mali disiplinden taviz vermedik, yapısal reformları kararlılıkla uyguladık. Bu sayede Türkiye'nin gelişmiş ülkelerle arayı hızla kapatmasının önünü açtık.

Cumhuriyetimizin 100'üncü yıl dönümü için çok daha büyük hedeflerimiz var. 2013 yılı bütçemizi, önceki yıllarda olduğu gibi, 2023 hedefleriyle uyumlu olarak hazırladık. Daha önce hazırladığımız ve başarıyla uyguladığımız bütçelerde olduğu gibi 2013 bütçesini de eğitimi, sağlığı, altyapıyı, katma değeri yüksek yatırımları ve AR-GE'yi önceliklendiren bir hizmet bütçesi olarak tasarladık.

Biz bu bütçeyi eser odaklı olarak hazırlarken Edebali Hazretleri'nin şu sözlerine sadık kaldık:

"Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı? Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli Osman! Geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın.

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın?" (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2023 hedeflerine doğru yürürken insanı merkezîne alan, toplumsal refahı artırmayı ve geliri daha adil dağıtmayı ilke edinen bir bütçeyle huzurlarınıza geldik.

Bu ülke uzun bir süre kısır çekişmelerden, günü kurtarmaya yönelik popülist politikalardan, dünyaya entegre olamamaktan ve iç dinamiklerini harekete geçiremeyip 75 milyonunun hakkını, hukukunu yeterince koruyamamaktan ve har vurup harman savurmaktan çekti ne çektiyse.

Evet, bu bütçe çalışmalarımızda bizi her zaman destekleyen Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, bakan arkadaşlarıma, Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Başkan ve üyelerine, Genel Kurul çalışmalarına katılan kıymetli milletvekillerine ve kamu idarelerinin temsilcilerine şükranlarımı sunarım.

2013 bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Yapacağınız, yapıcı, yol gösterici ve katkı sağlayıcı eleştiri, tespit ve değerlendirmeleriniz için şimdiden teşekkür ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi tekrar saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.