| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 10.12.2019 |
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, tutanaklar gelmedi herhâlde, bekliyoruz, o yüzden o tartışmaya girmeyeceğim.
Şimdi, burada halkın kürsüsünde halkın bütçesini konuşmak isterdik ancak önümüzde tartıştığımız bu bütçe, halkın yani 82 milyonun değil, yüzde 1'in bütçesidir. 2020 bütçesi, tarafınızı belli ettiğiniz bir bütçedir, yoksulluğa çare aramak yerine batan şirketlere çare aradığınız bir bütçedir.
Ülkemizde ödemeler dengesi ve döviz krizi olarak başlayan ekonomik krizde şirketleriniz artık dış borçlarını ödeyemiyor. Yine, bankaların 46 milyarlık batık kredisi var. Kısacası bir finansal krizin sinyalleridir bunlar. Ayrıca geçtiğimiz yılın ilk altı ayında 78,6 milyar liraya ulaşan bütçe açığı, artan vergi oranları ve silinen vergi borçları, daha fazla borçlanma için istediğiniz yetki ve Merkez Bankasında yaşananlar da devletin bir mali krizin eşiğinde olduğunun açık sinyalleridir. İflasın eşiğinde bir ekonomi ve buna çözüm bulamayan bir bütçe önerisiyle karşı karşıyayız. Çözüm yok çünkü bu, halkın bütçesi değil, halktan yana değil. Çözüm yok çünkü şirketlerin kurtuluşu halkın kurtuluşu demek değil. Çözüm yok çünkü yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla kurduğunuz bir düzen var ve bu düzen batmış durumda. Ama siz hâlâ kendinizi kurtarma peşindesiniz. Son on altı yılda çiftçinin borcu 48 kat arttı, son beş yılda 570 bin esnaf kepenk kapattı. Sadece 2019 yılında yaklaşık 16 bin şirket iflas etti. Bu ülkede 6 milyon 890 bin kişi işsiz, bunun 1 milyon 916 bini kadın, 3 milyon 516 bini genç işsiz. Yoksulluğa, işsizliğe, açlığa mahkûm ettiğiniz insanlar çaresizlik içinde, peş peşe intihar ediyor.
Bakın, gelir adaletsizliğinin en büyük göstergelerinden biri de vergilerdir. Bu ülkede en fazla vergi çalışanlardan alınıyor. Şirketlerin vergi yükünü azaltırken halkın sırtındaki vergi küfesini doldurmaya devam ediyorsunuz. Neyle? KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerle ve daha geçtiğimiz günlerde çıkardığınız ek vergilerle.
Bakın, bugünlerde en büyük toplumsal sözleşme yapılıyor, asgari ücret görüşmeleri devam ediyor. Patronlar bu görüşmelerde işçileri işten çıkarma, kayıt dışına almakla tehdit ediyor ve Bakanınız da patronlardan yana saf tutuyor. Bu ülkenin en köklü işçi konfederasyonu DİSK, asgari ücretin en az 3.200 lira olması gerektiğini açıkladı. Çünkü biz diyoruz ki: "Ücrete dayalı büyüme mümkündür." Yeter ki siz bütçeyi işçiye, emekçiye, emekliye göre ayarlayın. İşte o zaman Katar'dan para almak zorunda kalmazsınız. Gelin asgari ücretteki vergiyi ortadan kaldıralım. Halkın en temel yaşamsal ihtiyaçlarından yani elektrik, su, doğal gazdan vergileri kaldırırsanız emin olun ki batmazsınız. Şirketlerinizden sildiğiniz vergi borçlarının çok altında bir parayla ekonomik krizin yükünden halkı kurtarmış olursunuz, halkı kurtarmak için sadece küçük bir adım atmış olursunuz.
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz hafta Doğa Kolejinde velilerin isyanını izledik. Paralarını alamayan öğretmenler haklı olarak iş bıraktı. Kaloriferleri bile yanmayan okulun velileri okulların önlerini doldurdu. Öğrenciler eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakıldı.
Sadece 2019 yılında kapanan ya da devredilen özel okul sayısının yaklaşık 200 olduğu söyleniyor. Öğrencilerin eğitim hakkını gasbeden, son dört yılda özel okulların sayısını 6 binden 12 bine çıkaran sizin eğitimde özelleştirme politikalarınızdır.
İşte Doğa Koleji. Doğa Kolejinin sahibi kafasına göre velilerden para topluyor ve neden batıyor, biliyor musunuz? Çünkü o nakit parayı inşaat sektörüne yatırıyor, çünkü şirketlerin derdi asla halkın eğitim hakkı olmaz ki. Onların tek bir derdi var: "Biz daha fazla ne kadar kâr edebiliriz, nasıl kâr edebiliriz?"
Şimdi, Millî Eğitim Bakanı gitmiş özel okul sahipleriyle toplantı yapıyor. "Bu kara deliği kapatmazsak hepimiz yanarız." diyor ve özel okulların sahiplerinden şunu istiyor: "Doğa Kolejini satın alın." diyor. Yine bir iflas ve yine bir çözümsüzlük.
Başka bir iflas projesi de sizin şehir hastaneleriniz. Yandaş holdinglerinize altın tepsiyle sunduğunuz rant projeniz yine elinizde patladı. Şehir hastaneleri için yirmi beş yılda 870 milyar lira ödeyeceksiniz ve bunu siz ödemeyeceksiniz. Bu nereden ödenecek? Halkın parasından ödenecek ve yeni şehir hastaneleri bu borcu katbekat artıracak.
Ben şunu sormak istiyorum: Geçtiğimiz yıl Etlik'te yapılacak olan ve 2019'da faaliyete geçeceğini duyurduğunuz şehir hastanesine ne oldu? İtalyan Astaldi ve Türkerler Holdinge tahsis ettiğiniz kamu binaları, arsalar ve verdiğiniz teşvikler, paralar ne oldu?
Değerli milletvekilleri, yurtsever olmak memleketine, halkına sahip çıkmaktır. Üzerinde yaşadığımız toprağın her şeyine, yer altı ve yer üstü varlıklarına sahip çıkmak, korumak ve onların yağmalanmasına engel olmak demektir. Yurtseverlik bu ülke topraklarında yaşayan bütün halkları sevmek, dil, din, ırk, cinsiyet, cinsel kimlik farkı gözetmeksizin bu ülkenin bütün insanlarına eşit davranmak demektir. Haklarını savunmak ve haklarını korumak demektir. Oysa siz seçilmişlerin yerine atadığınız kayyumlarla bu halkın bir arada yaşama iradesine dinamit koyuyorsunuz, en büyük darbelerden birini koyuyorsunuz. Savaş ve baskı politikalarınızla asırlardır bu coğrafyada bir arada yaşayan halkların bir arada yaşama umuduna, barış umuduna dinamit koyuyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Türk Dil Kurumunda yer alan kadın düşmanı tanımlamalar üzerine geçtiğimiz yıl yine bu bütçe görüşmelerinde konuşmuştuk. Bir yıla rağmen o kadın düşmanı sözcükler o sözlükte durmaya devam ediyor. Sadece orada durmuyor, Genel Başkanınızdan bürokratlarınıza kadar, kadınları ikinci sınıf yurttaş hâline getiren sözleriniz, kadın düşmanı politikalarınız bu ülkede kadın kırımına yol açıyor.
Bakın, tam 23 kere koruma istediği hâlde bir kadın geçtiğimiz günlerde kocası tarafından öldürüldü. Bir çocuğu öldürmüş ve 12 ayrı suçtan sabıkası olan bir adam sokakta dolaşma izni verdiğiniz için Ceren Özdemir'i katletti. 6284 sayılı Yasa'yı ve İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamadığınız için bu ülkede sadece bu yıl 391 kadın katledildi. Kadınlar sokaklarda "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz, yaşamak istiyoruz." diyerek isyan ediyor ve hayatlarına, haklarına sahip çıkmaya devam ediyor. Şunu bilin: Biz kadınlar olarak inatla, ısrarla "Kadınlar birlikte güçlüdür." diyerek yürüdüğümüz bu yolda bu ülkede eşit ve özgür bir yaşamı kurmak için yürüyoruz.
Değerli milletvekilleri, neoliberal politikalar iflas etmiştir. Tüm dünyada, işte burada, başta kadınlar olmak üzere, halklar neoliberal politikalara, otoriter rejimlere karşı isyandadır ve bakın, o mezhepçiliğin ve savaşın halkın neoliberal politikalara karşı tepkisini bastıramadığını Lübnan örneğinden görüyoruz. Lübnan halkı neoliberal saldırganlık karşısında çıkmış sokaklarda ne diyor biliyor musunuz? "Hepiniz hepinizdir." diyor. "Hepiniz hepiniz demektir, istifa edin." diyor. Ülkemizde de bu iktidar neoliberal politikaları siyasal İslamcı politikalarla birlikte uygulayan bir iktidar ve AKP iktidarının yağma, talan, sömürü politikalarının ülkeye getirdiği yıkımdan ülkeyi kurtarmanın tek bir yolu var: Öncelikle halkın olanı halka iade edeceksiniz. "Kamu-özel iş birliği" adı altında memleketi, halkı, bu ülkenin çocuklarının geleceğini ipotek altına aldığınız kapitülasyonlar kaldırılacak. Artık bu ülkede eşitsizlikler kastlaştı, devlet eliyle yukarıdan aşağı örgütlendi ve artık kimse birbiriyle sözleriyle, sözde bile eşit değil ne evde ne sokakta ne okulda ne mahkeme salonunda ne de burada, Mecliste.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla) - İzin istiyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
OYA ERSOY (Devamla) - AKP'li CHP'liyle, Yozgatlı İzmirliyle, Kürt Türk'le, kadın erkekle eşit değil. Bu ülkede özgürlüğün kırıntılarından bahsetmek mümkün değil; basın özgür değil, üniversite, bilim özgür değil, sendika, grev, toplu sözleşme özgür değil, seçimler özgür değil, örgütlenmek özgür değil, insan hakları hiç özgür değil ve bu ülkede gelecek nesiller için, kadınların eşitliği ve özgürlüğü için, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı için, ülkemizi cihatçı katillere teslim etmemek için laiklik yaşamsaldır yani yıkımdan kurtulmanın yolu eşitliktir, özgürlüktür, barıştır, laikliktir. Sarayın ve şirketlerin değil, halkın egemenliğini kurmaktır. Yani kısaca diyorum ki: Ya sosyalizm ya barbarlık.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)