| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 11.12.2019 |
CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Konuğumuz olan Sayın Bakanlara ve diğer konuklarımıza da hoş geldiniz diyorum.
Özet: "Daha düne kadar aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün çıkıp bize FETÖ'yle mücadele dersi vermeye kalkmasınlar." Sayın Bakanın sözleri bunlar, bu sözlere sonuna kadar katılıyorum. Bu sözlerin, bana göre, bir feryat olarak algılanması gerekir. Adalet sistemimizin içinde bulunduğu çok başlı kıskacın, tek adam rejiminin adalet sistemi üzerine salmış olduğu tasallut mekanizmalarının feryadı olarak algılanması gerekir. Sayın Bakan çıkar, farklı tarif edebilir. Ben, kendi adıma, Adalet Komisyonu üyesi olarak, kendisinin bu mücadelesini destekliyorum ve katılıyorum.
Bunu bir kenara koyalım, daha sonra konuşacağız. Nasıl bir Türkiye yarattık, onun farkına varalım. Bir bütçe getirdik, yoksulun sırtından doyan doyana bütçesi. Bu bütçe öncesinde de bir sosyolojik ve ekonomik yapımız var ortada. Ne var? 300 bin civarında tutuklu ve hükümlünün olduğu cezaevleri var; yeni cezaevleri yapmakla övünen bir iktidarımız var; OECD ülkeleri içerisinde, 41 ülke içerisinde cezaevleri doluluğu itibarıyla 40'ıncı sırada olan bir ülkeyiz ve şu anda tutuklu ve hükümlü sayısına baktığımızda -Sayın Bakanım, Maraş'ın nüfusundan biraz fazladır herhâlde- aşağı yukarı Trabzon'un nüfusu kadar. Yani 81 ilimizden ortalama 1 ilimizin tamamının hürriyetini tahdit etmiş durumdayız. Bunun yanında, bunun 1,5 katı da denetimli serbestlikle ortalıkta gezdirdiğimiz 450 bin civarında insan var. Yani hürriyeti tahditli neredeyse 1 milyona yakın insan yarattık ve bununla övünür hâldeyiz.
Şimdi, buraya küçük illerin milletvekilleri çıkıyor; bir önceki bütçe döneminde de çıkmıştı, iline cezaevi yapılmış. Fabrikalar kapatılmış, taşıma organizasyonları yok edilmiş, çıktı burada milletvekili, dedi ki: "Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyorum, bizim ilimize cezaevi yaptınız." Ya, var mı böyle bir mantık! Bütün üretimi yok edeceksiniz, sosyal yapıyı bozacaksınız, ekonomik yapıyı bozacaksınız, aç insanlar ordusu yaratacaksınız, sonra da onların suç işleyeceği ihtimaline binaen -işlenmiş işlenmemiş- cezaevleri kuracaksınız ve milletin bir temsilcisi de gelecek burada "Benim ilime cezaevi yaptınız. Orada yatıracağınız insan eti üzerinden benim ilimde yaşayan insanlar beslenecek." diyecek. Var mı böyle bir mantık, var mı böyle bir iktidar! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Cezaevlerinde sorunlar çok; sağlık sorunları var, ulaşım sorunları var, cezaevlerinin içerisinde hak ihlalleri söz konusu. Bunların çoğunun Sayın Bakana da çok intikal ettiğini düşünmüyorum ama soru önergeleriyle dile getirdiklerimizin de yıl içerisinde hiçbirinin cevabı dönmüyor. Sayın Bakana, bu konuyla ilgili, bürokratlarını gözden geçirmesini tavsiye ederim. Kendisinin iyi niyetine sonuna kadar inandığımı tekrar ediyorum.
Efendim, bu yapı nereden çıktı? Bu yapı, tek adam rejiminden çıktı. O tek adam rejimi ne yaptı biliyor musunuz? Farklı bir yargı oluşturdu ve yakın tarihte, az önce konuştuğumuz olayları yaşadık. Sayın Bakan bu beyanda bulunduğunda, arkasından bir HSK üyesi gitti, HSK'de Teftiş Kurulunun Başkanı gitti ve ortaya çıktı ki Sayın Bakan bir genelge göndermiş, FETÖ'yle mücadele etmek istiyor, davaların açılmasını istiyor ama bu arkadaşlarımızın eli ayağı bu işlerin içerisinde. Sayın Bakanın bu tavrından sonra 2 cumhuriyet savcısı açığa alındı, onlar on yıla kadar mahkûmiyet istemiyle yargılanıyorlar, bu ilişkilerin içerisinde oldukları ortaya çıktı. Aynı zamanda bu savcıların birisi de Sayın Cumhurbaşkanının yanında gezdirdiği Fettah Tamince'yle ilgili takipsizlik kararını veren savcıdır arkadaşlar. Bu FETÖ bağlantısıyla ilgili, bu ilişkilerle ilgili, kirli ilişkilerle ilgili yargılanacak olan savcı, Fettah Tamince'yle ilgili de takipsizlik kararını veren savcıdır arkadaşlar. Tamince de Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında konumlandırılmış. Sonra ne yapıyoruz? Sonra kalkıyoruz, dünyanın en barışçıl eylemini yapan kadınlarımızı -Şili'den Türkiye'ye kadar hiçbir sorunla karşılaşmayan bir eylemi, alıyoruz, yasa dışı ilan ediyoruz- gözaltına alıyoruz, onları daha sonra yurt dışı çıkış yasağıyla beraber yargılamaya kalkıyoruz. FETÖ'yle bağlantısı olanlar savcılık yapıyor -başka bir konuşmamda hâkimlik yaptığını da söylemiştim- FETÖ'yle ilişkisi olan iş adamı Sayın Cumhurbaşkanının yanında konumlanıyor, Sayın Adalet Bakanı feryat ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydoğan, sözlerinizi tamamlayın.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Şimdi sıralarımızda oturan 2 Bakandan 1'i -hoş geldiler diyorum- ekonomiyi bozuyor, diğeri de onun bozduğu ekonomiden kaynaklı zor durumda kalan çek mağdurlarına, ekonomik suç işleyenlere, ekonomik nedenlerle "dolandırıcı" adı altında tasnif edilmiş olanlara cezaevi açıyor. Bu arada bir şey daha yapıyor; bu FETÖ'cülere çok dokunmuyor ama yurtsever bütün bilim adamlarını önce KHK'yle görevden alıyor, sonra, yüksek yargı kararları ortaya çıktıktan sonra da hâlâ ve hâlâ ölü vaziyette devam ettiriyor, görevlerine iade etmiyor, bu ülkenin üretim mekanizmalarıyla oynuyor, bu ülkenin adaletini sıfırlıyor.
Şimdi, bu yapıya baktığımız zaman, siz on yedi yıldır züccaciye dükkânının her tarafını parçaladınız. Sizden bir istirhamım var; giderayak helalleşmemiz kolay olacak şekilde davranın artık, bu işi zorlaştırmayın, biraz mülayim olun. Helalleşeceğiz yakın tarihte, sizi göndereceğiz, yolunuz açık olsun.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)