| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 11.12.2019 |
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, ekonomide önemli kara delikler yaratan kurumlar üzerine söz aldım ve bu kurumlar üzerine konuşacağım. Yani bunlar neler? Kamu İhale Kurumu ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı. Bakın, Sevgili Çiğdem Toker yıllardır takip ettiği kamu ihalelerini anlattığı bir kitap çıkardı. Kitabın adı: "Kamu İhalelerinde Olağan İşler" Ben bunu, bu kitabı, burada herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. İktidar vekillerimiz de okusun ama yasaklamaya kalkmasın.
Toker'in sorduğu ve hepimizin de sorması gereken bir soru var arkadaşlar: Kamu ihalelerinde neden sürekli 21/b maddesi uygulanıyor ve bu maddenin uygulandığı ihaleleri alt alta sıraladığımızda neden hep aynı isimlere -yani Cengiz, Kolin, Limak, Kalyon ve benzerleri- rastlıyoruz? Bunlar tesadüf mü? Peki, 21/b maddesi uygulanınca ne oluyor? Zaten proje maliyetlerini yükseltmiş az sayıdaki şirket davet ediliyor ve yüksek sözleşme bedelleriyle sonuçlanmış kamu ihaleleri ortaya çıkıyor. Örneğin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığında, belediye el değiştirdi, daha önceki belediyenin 1 milyara mal ettiği ihaleyi yeni dönem açık usulle yapınca 188 milyona mal etti. Durum bu kadar açık arkadaşlar ve hazır söz belediyelerden açılmışken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi de yine el değiştirdiğinde, 124 yöneticili İSKİ'ye kiralanan 874 araç ve diğer araçların ipliğinin Yenikapı'da nasıl pazara çıktığını hepimiz gördük. Yine Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde, atadığınız kayyumun 2 milyon 127 bin liraya kendisine saray gibi bir oda yaptırdığını, o belediyeye adım attığında o odaları kameralar eşliğinde gösterdiği için, Sevgili Başkanımızın şu an cezaevinde olduğunu hatırlatmak istiyorum. Ve dahası da var ama zaman yok, okuyun, hepiniz biliyorsunuz zaten ama kimse kusura bakmasın, bu manzaraya biz "israf" demiyoruz çünkü israf şahsidir. Türk Dil Kurumuna göre israf, gereksiz yere para, emek, zaman harcamak ve savurganlıktır. Oysa, itibar sağlıyoruz diye, biraz önce de tartışılan, gösteriş ve şatafat yapmak, 1.150 odalı saray, yazlığı, kışlığı, uçanı, yüzeni saraylar, lüks zırhlı araç filoları gibi asla israfın içine sokamayacağımız büyük bir yolsuzluk var ortada.
Bakın Uluslararası Şeffaflık Örgütü yolsuzluğu "emanet edilmiş gücün özel çıkarlar için kötüye kullanılması" olarak tanımlıyor ve ekliyor "tek başına kalkışılacak bir eylem değil, bir ilişki, bir süreç ve sermaye sınıfıyla bağlantılı" diyor. Yine Yolsuzluk Algı Endeksi'ne göre 2013 yılından bu yana düzenli olarak Türkiye geriliyor. 2018 yılında Türkiye, 35 OECD ülkesi arasında 34'üncü oldu. Bakın, bu gerilemeyle ilgili Uluslararası Şeffaflık Örgütü değerlendirmesinde "Kamu-özel iş birliği projelerinde ve özelleştirme süreçlerinde, kamu çıkarlarına aykırı ihale süreçleri ve uygulamaları öne çıkan sorunlar arasında görülmektedir. Demokrasinin vazgeçilmez kurumları gitgide zayıflamaktadır." diyor. Sonuç olarak, iktidar, kamu ihalelerinde 21/b'yi sık ve yaygın uygulayarak kendisine emanet edilen gücü özel çıkarları için kötüye kullanmıştır ve kullanmaya devam etmektedir.
Gelelim kamu-özel iş birliği ihalelerine: 2019 yılında sözleşme değeri 145 milyar, yatırım değeri 67 milyar doları bulan projeler için firmalarla yapılan sözleşmeler neden şeffaf ve kamuya açık değil? İktidar vekillerine sormak istiyorum: Kamu kaynakları ne sizlerin ne talimat verdiğiniz bürokratların babasının malı değil; bunlar halkın ortak malıdır, ortak varlığıdır. Yaptığınız ihaleler herkese açık, şeffaf olmak zorundadır. Gerçi artık açık açık söylüyor Genel Başkanınız, kamu kaynaklarını nasıl sermayeye peşkeş çektiğinizi söylüyor. Ne diyor? "Bunlara önem verdiğimiz için tahsis ettik. Şahsım bunlara muhalefet olsaydı TEKEL'in bu kadar kıymetli arazisini niçin bunlara tahsis edeyim?" diyor. İstanbul Kartal'da Dragos tepesi yakınındaki eski TEKEL arazisinden bahsediyor. Biz bu araziyi savunmak için yıllarca Cevizli TEKEL Dayanışmasıyla birlikte mücadele ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla) - Süre istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen sözlerinizi.
OYA ERSOY (Devamla) - Şimdi, bu arazi 2001 yılında özelleştirme kapsamına alınınca Özelleştirme İdaresine geçti ve ardından Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından bir özel üniversiteye devredildi ve Genel Başkanınızın bu konuda açıkladığı isimleri siz zaten biliyorsunuz. Bir de açıklamadığı isim var, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce; yine, bu kararın altında imzası var.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: O dönem siz, yıllarca mücadele içindeki kent savunucularını dinlemediniz, mahkeme kararlarını beklemediniz, Halkbanktan verdiğiniz kredilerle arazide kampüs yaptırdınız.
Ben son olarak şunu diyorum: İyi ki mücadele edenler var bu ülkede, iyi ki solcular var, iyi ki halkın çıkarlarından başka çıkarı olmayanlar var, kamuya ait olan bir alanın bir özel üniversiteye bedelsiz devredilemeyeceğini söyleyenler var ve bunda kamu yararı olmadığını söyleyenler var, hâlâ da mücadele edenler var diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)